Çingene Ali

ADNAN AVCI Çingene Ali, umutsuz bir şekilde padişahın kızı Selma’ya âşık olmuştu. Umutsuzdu çünkü âşık olduğu kişi padişahın kızı, kendisi ise bir çingeneydi. Ama âşık olmuştu bir kere, aklı fikri padişahın kızı Selma’daydı. Selma’nın aşkından Mecnun’a dönmüş bir şekilde kafasını bir o yana vuruyor, bir bu yana vuruyordu. Onu sevenlerden biri: – Sen bir de Abdulkâdir Geylânî’nin halifesi olan Ali Heytî Hazretlerine git, akıl danış, dedi. Ali, umutsuz ve çaresiz bir şekilde derdini anlattı Ali Heytî Hazretlerine. – Ali, padişahın kızına kavuşabilmek için ben ne dersem yapmaya razı mısın, dedi Ali Heyti. çingene Ali gözlerini dört açmış bir şekilde: – Sen bana padişahın kızı Selma’yı getir; ne dilersen yaparım, uğruna her şeye hazırım, cevabını verdi. Ali Heyti’nin “Ben ne dersem yapacaksan bu iş olur; ama ne dersem yapacaksın, itirazsız” şartını derhal kabul etti çingene Ali. Ne olursa olsun Allah diyeceksin Ali Heyti Hazretleri çingene Ali’yi bir dağın tepesindeki mağaraya götürdü. – Şimdi burada şu kayanın üstüne otur ve kim gelirse gelsin, ne olursa olsun umursamadan Allahdiyeceksin, diye tembihte bulundu. çingene Ali, şaşkın bir şekilde: – Allah demekle padişahın kızının ne alâkası var, dedi. Ali Heyti Hazretleri kızgın bir şekilde – Ali soru yok! Sen dediğimi yap kız sana gelecek inşaallah, diye konuştu. çingene Ali söylenene uyarak “Allah, Allah, Allah” demeye başladı. Ali Heyti Hazretleri haftada bir yemek getiriyordu. çingene Ali, “Hani padişahın kızı, ne oldu, niye gelmedi?” sorularına her defasında “Allah de” cevabını alıyordu. Ali aşkının tılsımından bir denileni iki etmiyor, kıza kavuşma ümidiyle her şeye, herkese “Allah” diyordu. Hiç durmadan Allah diyen bir veli Vakit geçtikçe çingene Ali’nin nâmı şehre yayıldı. Civardan geçen kervanların haber vermesiyle çingene Ali, memleketin uzağından gelmiş, ıssız bir mağaraya sığınmış bir büyük Allah dostu, hiç durmadan Allahdiyen bir veli olarak şehirde anılmaya başlandı. öyle ki, onun hakkında, nice kerametler söylendi, nice kişiler onun tılsımlı nefesinin kudretinden bahsetmeye başladı. Ali Heyti Hazretleri Ali’nin yanına haftada bir uğruyor yemek getiriyor, çingene Ali, O’nu her gördüğünde “Hani kız nerede, niye gelmedi hâlâ?” diyordu. Ali Heyti hazretleri ise “Az kaldı, bekle, Allah de” karşılığını veriyordu. Bir gün geldi, padişahın kızı hastalandı. Hastalık karşısında memleketin bütün tabipleri çaresiz kaldı. Padişaha: – Efendim memleketimizin büyüklerinden Allah dostu bir Ali Heyti Hazretleri var, bir de ona soralım bu hastalığa biz çare bulamadık, dediler. Padişah, Ali Heyti Hazretlerini huzuruna davet etti. Meramını anlattı. Ali Heyti Hazretleri: – Padişahım, dedi, memleketimizde ün salan, bir dağın tepesindeki mağarada sürekli Allah diyen birisi var, belki o bir şeyler yapabilir. Padişah zaten o kişinin nâmını çoktan duymuştu. Derhal dağa doğru gidilmesi, o Hazretin görüşünün alınması için emir verdi. Ali Heyti Hazretleri, çingene Ali’nin yanına geldi. Ona: – Evlâdım, padişah maiyetiyle senin yanına geliyor. Sana ne teklif ederse etsin, kabul etme, toprak, altın, makam… Hiç birisine iltifat etme ancak kızını teklif ederse zevceliğe kabul et, dedi. çingene Ali, daha bir şevkle “Allah” demeye başladı. Tam kırk gün dolmuştu o mağarada Allah demeye devam edeli, aklında padişahın kızından başka hiç bir şey yoktu. Allah için Allah dedi, kalbi dayanmadı Padişah maiyetiyle mağaraya geldi. Baktıki bir derviş hararetle “Allah, Allah” diyor, imrendi. “Ne hoş bir insan, dünya hiç umurunda değil, dedikleri kadar varmış” diye düşündü. Ali Heyti Hazretleri, çingene Ali’ye, padişahın meramını aktardı. Ali “Allah, Allah” dedi. Ali Heyti Hazretleri padişaha dönerek: – Padişahım gördüğünüz gibi, sadece Allah diyor. İltifatını celbetmek için, bize yüzünü dönmesi için ona hediye verseniz dedi. Padişah, Ali’ye mülk hediye etmek istedi. Ali ” Allah” dedi… Padişah makam teklif etti… Ali “Allah” dedi. Padişah altın dedi… Ali ” Allah” dedi… Ali Heyti Hazretleri, padişaha yaklaşarak: – Padişahım, dedi, bir de kerimenizin izdivacını teklif etseniz. Padişah düşündü: Bu adamdan daha lâyık kim olabilirdi ki kızı için… Sürekli Allah diyen, dünyaya bel bağlamayan bir Allah dostu, halk da onu çok seviyor… – Kızımın nikahını alır mısın? dedi. Ali, yanlış mı duymuştu, padişah ona kızının, Selma’nın nikahını teklif ediyordu… Hem de kime, çingene Ali’ye… Neden, neden, neden? Ali düşündü, düşündü… – Ben ki bir kız için, aşkım için kırk gün sadece Allah Allah dedim; emelime kavuştum, kıza kavuştum… Ya Rabbi! Ya Senin için, şanın için Allah deseydim, bana ne büyük lütuflar verirdin… Sen ne yüce bir hükümdarsın! Ey şanı Yüce, çingene Ali’nin de padişahın da Rabbi Allah, dedi ve oracıkta can verdi… Rivayet edilir ki son nefesiyle ermişler arasında yerini aldı çingene Ali..
Benzer Videolar