İBRAHİM FAİK BAYAV
Mearic Suresi'nde, oluşacak kötü olay ve azabı için 'kafir' diye adlandırılanlar zikredilirken, 'kafir' sıfatının zıddı 'mümin' tanımından bahis yok. Sadece 32'nci ayette 'emâneten' sözcüğü var. Kişilerde olması gereken güvenirlilik. Bu kimseler oluşacak azaba direnç göstereceklerdir.
Mearic Suresi'nin 15'nci ayeti, azap getiren olay zamanında, altıyüzlü yıllarda yaşayan insanların ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu anlamayacağı şeyi ima ediyor:
''İnnehâ lezâ''. Yani, o ancak ateşlenmiştir.
'Lezıye' fiili, ateşin ortaya çıkması, belirmesi, kendini göstermesi hareketidir. Ortaya çıkmaya hazırdır; tahrik gerekir.
Tüm öldürücü silahlardan tetiğe basıldığında ortaya çıkan ateş budur.
Uçakların, füzelerin, roketlerin kalkarken motorlarının ateş alması budur.
Lezanın fonksiyonu 16'ncı ayette
''Nezzâaten li'ş-şevâ'' olarak belirtiliyor. Yani, şeva için bir şeyleri bulunduğu yerden çekip götüren vasıtanın ateşidir o.
'Şeva', canlıların bedeninin uzuvları olarak belirtiliyor lügatte. Bu sözcük genellikle hayvan canlılar için kullanılmış. Fakat, değersiz şeyler, arta kalanlar ve kötü mallar için de 'şeva' sözcüğü kullanılıyor. (Mevlüt Sarı: Büyük Arapça Lügat)
'Şeva' sözcüğü kapsamına, hayvanlar olduğu kadar, hayvanlara sahip insanlar da girebilir. ''Arta kalanlar'' deyiminin içinde kolay anlaşılamayacak bir olayın meydana gelmiş olacağı anlamı vardır.
Öyleyse 'nezzaat', yeryüzünde arta kalanları, -belki insanları... belki bazı hayvanları...- bulunduğu yerden alıp götürecek araç oluyor.
'Nezea' fiili, bir şeyin diğer şeyden ayırma, arasına mesafe koyma anlamında da kullanılıyor. Mesela: ''Nezea bihi ilâ kezâ'', birini bulunduğu yerden belli bir yere veya şeye çağırmak, çekmek, deyimi gibi. (Mevlüt Sarı: Arapça Türkçe Lügat)
Mearic Suresi'nin 17'nci ayeti
''ted'uu men edbere ve tevellâ'' diyor. Yani, idbar eden ve tevella eden kimseyi çağırır.
'Nezzâat', 'nezea' fiilinden türediğinde insanları bulunduğu yerden çekip alan uzaklara götüren şey demek olur. O şey, bulunduğu yerden gitmeyi kafasına koyanları, uzaklaşmak için sıraya girenleri, çağırıldığında alıp götürür. Yani gitme ve götürme işlemi bir anda, tek seferde olmamaktadır.
'Nezzaat' adı verilen vasıtanın götürme şekli, 18'nci ayette belirtilen
''cemea fe ev'aa'' biçiminde olacaktır. Yani, bulundukları yerden gitmek, ayrılmak isteyenler bir araya toplanacaklardır; dağılmasınlar, kaybolmasınlar, diye korunacaklardır.
Yeryüzünden yukarıya çıkılacak yerin Jüpiter gezegeni olduğu anlaşılmıştı.
Melaike ve ruhun yeryüzünden çıkması ve yeryüzüne inmesi bizim bilmediğimiz sebeple her an olurken, insanların yukarı çıkmasının yükselmesinin bir sebebi olacaktır. ''Merak'' desek, belki... Ama, Surede, oluşacak olay ve azabı konu edildiğinden, yukarı çıkılması için 'merak' yeterli değil. O zaman geldiğinde, Dünya üzerinde yaşam şartları bozulmuş olmalıdır; yaşama zorluğu artmış olmalıdır.
Mearic Suresi'nin 8 ve 9'ncu ayetlerinde belirtildiği gibi, o zaman geldiğinde göğün yani atmosferin yapısı bozulmuş; yeryüzünün biçimi değişmiş olacaktır. Gerek atmosferin yapısının bozulması, gerek yeryüzünün şeklinin değişmesi, herşeyi elde etmek isteyen, isteklerin yanlış olduğu uyarısına önem vermeyen, 'emanet' anlayışından uzak olan, zenginleştikçe zenginleyen kafir insanlar yüzündendir.
'Kafir' sıfatı, her şeyi sahiplenme hırsına kapılanlar, ilimadamının uyarısını dinlemeyip hırsını devam ettirenler için yapılmış tanımlamadır.
Yeryüzünün muhtelif yerlerinde uzaya çıkaracak araçlar hazırlanır. İstekliler grup grup mareclere gelirler, oradan belirlenen yere yani Hz. Muhammed'in zamanının elli bin yıllık mesafesine yükselirler.