İBRAHİM FAİK BAYAV
Mürselat Suresi'nin 25, 26 ve 27'nci ayetlerinde bir ilginç konu daha:
''Elem nec-ali'l-arza kifâten''; ''ehyâen ve emvâten''; ''Ve cealnâ fîhâ revâsiye şâmihâtin ve eskaynâküm mâen fürâten''
Konuyu anlayabilmemiz, ayetteki sözcüklerin irdelenmesine bağlı.
Ayette konu edilen 'Arz' ifadesiyle Arabistan bölgesi ima ediliyor. Fakat 'arz', yeryüzünün tümü anlamına da geliyor. Hatta uzayda yer alan Dünya gezegeni, Türkçe'de uzun yıllar 'arz' adıyla anılmış.
'Kifat', bir şeylerin konduğu, toplandığı, yığıldığı arzın belirli yeridir ya da yerleridir.
Belirlenen yerde toplanıp yığılan şeyler, 'ehya' ve 'emvat' adı altında iki çeşit olduğu belirtiliyor. (Mürselat: 26)
'Hayy' (çoğulu: ehyâ), zihinlere 'canlı-diri' anlamında yerleşmiş. 'Ehyâ' canlılar demektir ama, ayetteki bu sözcük, insan ve hayvan canlılarını belirtmez. 'Ehya' sözcüğü, ya bir kaç cins için, ya da cinsin bir kaç çeşidi için kullanılır. Halbuki arz üzerinde canlı çeşidini ve sayısını bilmek imkansızdır. (Merak edenler 'canlı' ve 'diri' sıfatlarını Türkçe'de hangi anlamda kullanıldığına dikkat edebilirler)
'Emvat', yine, zihinlerde 'ölüler' anlamında yerleşmiş. Ayetteki 'emvat', hayatı kaybeden ölü demek olan 'meyt' isminin çoğulu değil, ölü olmayan ama ölü hükmünde sayılan 'meyyit' isminin çoğuludur.
Arzın belirli yerlerine 'ehya' ve emvat' olarak konması uygun görülen şeyler nelerdir acaba?
Ayette adı geçen 'revasi', 'şamihat' vasfıyla gösterildiğinde, 'ehya' ve 'emvat' nesnelerinin neler olduğunu anlamamız kolaylaşır.
'Revasi', köklü olduğu için yerinden ayrılmayan büyük kocaman şeyler demektir.
Dağlar arz üzerinde sabittir, yerlerinden ayrılmaz. Bu sebeple revasi dağlar olarak bilinmiş.
Limana yaklaşan gemiler için 'irsaye' fiili kullanıldığında onların 'revasi' olduğu belirtiliyormuş. Mesela şu terim: Ersâ essefinete. (Mevlüt Sarı: Arapça Türkçe Lügat) Günümüzde şaşırtacak büyüklükteki tırların belirli alanda yerlerinden oynatılamayacak şekilde franleri çekilip bırakılmaları da mecazen 'revasi' olabilir.
'Şemeha', yükselme işini yapmayı, yükselişi gerçekleştirmeyi belirten fiildir. 'Şamihat', bu fiillerin görüldüğü oluşumlardır.
''Revâsiye şâmihâtin'' tamlaması, yerlerinden ayrılmayacak şekilde sabit olan ama yükseliş vasfını kazanan yapılar anlamında olur.
''Revasiye şamihatin'', belirli alanlara konan, biriktirilen veya yığılan ehya ve emvat nesneleriyle oluşur. Onlar olmadan olay gerçekleşmez. Lakin yetmez. Tamamlayıcısı vardır... Tamamlayıcı, ayetin devamında belirtilir. ''Maen füraten''dir o. Yani, furat suyu.
'Maen furaten' bol temiz su demektir.
Furat, Anadolu'dan çıkıp Arabistan'ın Basra körfezine dökülen Fırat nehrinin de adıdır aynı zamanda.
Demek ki, temiz ve bol su, bu nehirden veya benzeri nehirlerden karşılanacaktır.
Ehyanın tazyikiyle emvat, furat suyuyla karıştırılacaktır.
Karışım, arz sathından arzın derinine doğru açılan temellere sırayla gerektiği kadar dökülecektir. Rasiyelerin (revasiyenin) oluşmasına başlanacaktır.
Şemeha fiili gerçekleşmiş, oluşan yapılar günümüzde yerden göğe doğru 300 metreyi bile aşmışlar, ayette zikredilen 'revasiye şamihatin' olmuşlardır. Türkçede bunların adına 'gökdelenler' deniyor.