Tekvir  Suresi’ndeki Sırlar-2 (Ayetler: 5 – 9)

İBRAHİM FAİK BAYAV Tekvir Suresi'nin müteşabih ayetleri: 5- ''Ve ize'l-vuhûşu huşiret''. Yani, vahşiler bir araya toplandığında. Vuhuş (vahşiler), yabaniler ve yırtıcı hayvanlar olarak bilinse de bu kelime korkutucu kimseler anlamına da geliyor. Vuhuş, bu ayette, eğitim nedir bilmeyenler, hak hukuk anlamayanlar, düzen kabul etmeyenlerdir. Günümüzdeki adı ile anarşistlerdir. Huşiret fiili, otoriteyi bozmak, toplumu yönetimsiz yapmak isteyen bir gücün anarşist tipli insanları bir yerde bir araya getireceğini hatırlatır. O güç dış güç de olabilir; iç güç de olabilir. Vuhuş karakterlilerin Hz Muhammed hayatta iken toplanmaları mümkün olmadıysa da, irtihalden sonra birbirleriyle gizliden haberleşmeye, biraraya gelmeye başladılar. 6- ''Ve ize'l-bihâru sücciret''. Yani, denizler fışkırtıldığında. Bihâr, yani 'denizler', servetlerdir. Servetler, altın, gümüş benzeri madenlerden olduğu gibi, tarım ürünlerinden ve ticaret mallarından da oluşabilmektedir. Ama bu ayetteki anlamı bu değil. Servetler o zamanda toplumun ya da ülkenin sayılı kişilerine aitti. Günümüzde de aynı. (Osmanlı döneminde söylenen, söylenmeye günümüzde de devam edilen meşhur söz: Devlet malı deniz, yemeyen domuz) 'Sücciret' fiili, 'fışkırtılma' anlamında olduğundan, denize benzetilen servet, katı nesne değil sıvı nesne oluyor ve yer altında bulunuyor. 'Tescîr' fiili, su veya sıvı nesne (mâi) ile kullanıldığında, suyun veya sıvının fışkırmasını; kap ile kullanıldığında, kabın su veya sıvı şeyle doldurulması anlamını veriyor. (Mevlüt Sarı: Arapça-Türkçe Lügat) Denize benzetilen servet, günümüzde, altın değeriyle yarışan petroldür. ''İze'l-bihâru sücciret'' kelimesi, petrolün  çıktığı yerden pompalanacağının, ülkeler ve kıtalar aşırtılarak insanların istifadesine sunulacağının işareti oluyor. 7- ''Ve ize'n-nüfûsü züvvicet''. Yani, nefisler birbirine yakınlaştırıldığında. Nüfûs, tüzel kişilerdir. Şirketler, kurumlar, dernekler, ayette 'nüfûs' sözcüğünün kapsamına girerler. Önceki ayette petrol servetleri, 'denizlere' benzetilmişti. Bunların bulundukları yerden çıkarılması, dağıtılması ve kullandırılması için, 'nüfûs' yani tüzel kişilikler gerekiyor. İnsanın insanla bir araya gelmesi 'züvvicet' olayıdır. Şartlar bu olayın gerçekleşmesini zorlar. İnsanlar bir araya geliyorlar... Şirketler kuruyorlar... Faaliyet alanı genişledikçe, bazı şirketlerin finans yönünden iş yürütmeye güçleri yetmiyor. O zaman şirketlerin şirketlerle birleşmesi gündeme geliyor. Holding oluyorlar. Hele ki günümüzün petrol ve doğal gaz çıkarma faaliyetinde, maddi güç birleşmeleri kadar branş birleşmeleri de zorunlu oluyor. Konsorsiyum adı altında devletlerarası ilişkiler gündeme geliyor. 8 ve 9- ''Ve ize'l-mev'üdetü süilet; bi eyyi zenbin kutilet''. Yani, 'gömülen', hangi sebeple etkisizleştirildi diye sorulduğunda. Mev'üde, kazılan yerin içine gömülen şeydir. 'Veede' fili o zamanda kız çocuklarının toprağa diri gömülmesi anlamında kullanılmış. Ayettteki 'mev'üde' sözcüğü 'dişil' olduğundan, Türkiye'de tüm meal ve tefsirlere 'kız çocuğu' anlamında yazılmış. Veede fiili, gelecekte zor duruma düşmemek için temkinli davranmayı anlatır. Toprak belirli seviyeye kadar kazılacak, bir şey, ileride zorluk çekilmemesi için, belki fayda görmek için oraya gömülecektir. Denizi, petrol serveti olarak belirttik. Petolün işlenmesiyle ortaya çıkarılan türevlerinin, kullanılması için depolanması gerekiyor. Tüm benzin istasyonlarının bulunduğu yerlerde, toprak kazılmış, kazılan yerlere büyük çelik tanklar yerleştirilip üzerleri kapatılmıştır. Tankerlerle getirilen benzin ve motorin o tanklara doldurulmuştur. Otomobiller benzin istasyonuna geldiklerinde, benzin veya motorin, hortum yardımıyla depolarına fışkırtılır. (sücciret olayı) ''Mev'üdetü süilet'' kelimesi, benzin istasyonlarındaki o tankların emniyetinin yetkili makamca sorulacağını anlatır. 'Kutilet', tanklardaki yakıtın başka madde karıştırılarak etkinliğinin bozulması durumudur. Yakıta başka madde karıştırıldığında, değeri düşürüldüğünde, hesabı sorulacaktır.
Benzer Videolar