ZAHİDE UÇAR
PKK İle Mücadelede Güvenlik Güçleri Yalnızdır
Önderi hapse tıkılmış, moral yönüyle çöküntüye uğramış bir örgüte hayat öpücüğü veren AKP, devletin;
Terör örgütlerine karşı psikolojik operasyon kabiliyetini sıfırladı. PKK’ya psikolojik operasyon üstünlüğü sağladı. 7-24, Türk Milletini PKK vesayeti altına sokma operasyonları yapıldı. Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlara, PKK, temsilci olarak, dikte edildi. Öyle ki, PKK adeta hükümetin koruma zırhı içine alındı. Öcalan barış güvercini yapıldı. Devletin yanında PKK ile mücadele eden korucular PKK’nın olmayan insafına terk edildi.
Deşifre edilen Oslo ihanet görüşmelerinde, Hakan Fidan bebek katiline övgüler düzüyordu. Öyle ki, konuşmalardan Öcalan’ı Şeyh, Fidan’ı da Öcalan’ın müridi zannederdiniz. MİT Müsteşar yardımcısı Afet Güneş PKK’lı Sabri Ok’a;
“-Biliyoruz metropolleri de bu arada patlayıcılarla doldurdunuz.” Diyordu değil mi?
Yani, metropollerin patlayıcılarla doldurulmasına göz yumuldu.
Hani, “Ankara’ya, İstanbul’a patlayıcılar nasıl sokuldu?” diye soruluyor ya? Sokulmasına gerek var mı? Birinci ağızdan itirafla, metropoller zaten patlayıcıyla dolu değil miydi? Bu durumda; “bozdur bozdur harca” misali, götür götür patlat. Olan ülkem insanına ve güvenlik güçlerine oluyor.
Bu PKK seviciliği sürecinde çiğnenmeyen yasa kalmadı. AKPKK ve kullandıkları(!) devlet görevlileri hukuk dışına çıkarıldı.
“Her türlü yasadan münezzeh saray efradı…”
Ve Güneydoğu PKK’ya terk edildi. PKK’nın nasıl tuzaklamalar yaptığını, şehirleri nasıl cephaneliğe dönüştürdüğünü, kısacası;
Kalkışmaya nasıl hazırlandığını şu günlerde açıkça görüyoruz. Öcalan postacısı MİT elemanlarından Kandil’e gönderdiği mektubunda ne yazmıştı?
“-İstediğimizi vermezlerse, 50 bin kişiyle savaşırız” demişti değil mi? İhanet süreci devam ederken, PKK rahat rahat kalkışma hazırlığı yapmış.
Güneydoğu’ya;
PKK ve Öcalan’ın onayını alan vali, kaymakam, emniyet müdürleri ve kamu görevlileri atandı. İçlerinde Öcalan’a güzelleme yapan vali bile var. Ve PKK ile nasıl bir mücadele yapılıyor ki; hala o valiler yerinde duruyor. Ve;
Güvenlik görevlileri(asker-polis), Öcalan onaylı valilerin emrinde, PKK ile mücadele ediyor öyle mi(!)? Barış süreci denilen ihanet sürecinde, askerin elini-kolonu bağlayan valilerle mi?… Askere zorunlu olarak operasyon izni verdiklerinde de, operasyonu PKK’ya haber verdiler denilen bazı valiler??.
Sizce AKP, PKK ile gerçekten mücadele ediyor mu?
Yandaşını bile PKK seviciliği için razı edemeyen Erdoğan, başkanlığa kaçabilmek için, milliyetçilik ipine sarıldı. “Milliyetçilik şeytandandır” diyenler, karaladıkları milliyetçilik ipine sarılmak zorunda kaldı.
PKK’ya operasyon izni verildi ama, Öcalan’ın onayladığı vali ve kaymakamlar ile birlikte…
Tavşana kaç, tazıya tut taktiği…
Güvenlik güçleri canını dişine takmış, PKK’yı temizlemeye çalışıyor. Üstelik 2010 yılında EMASYA protokolü kaldırılmış, EMASYA Protokolünün kaldırılmasıyla da askerin iç kalkışmaya müdahale hakkı elinden alınmıştır. İkiz Yasalar denilen ihanet yasası, AKP ve CHP sayesinde Türkiye’nin boynuna dolandığından, güvenlik güçleri kılı kırk yararak temizlik yapıyor.
Ergenekon ve türevi davalarda polis ile asker karşı karşıya getirilmiştir. Şimdi o polis ve asker, PKK ile mücadele ediyor(!).. Peki, asker güvenip te polise, kayda almadan silah verir mi? Malum, zamanında askerin emniyete, acil durum nedeniyle, kayıtsız verdiği silahlar, kumpas davalarında ortaya çıkmıştır. Ordu kayıtlarında olup, emniyete verilen bu silahlar, “AKP-F’CİA” ortak yapımı olan Ergenekon operasyonunda, darbe delili olarak kullanılmıştır. “Yerden mühimmat fışkırıyor” manşetlerini hatırlayın!!.
Sözün Özü;
AKP, PKK ile mücadele falan etmiyor. Çünkü mücadele sadece silahla yapılırsa, asla tam netice alınamaz. AKP, PKK ile mücadele etmiş olsaydı, şunları yapardı:
- Öcalan onaylı vali ve kaymakamları bölgeden çekerdi.
- PKK’nın para kaynaklarının peşine düşer, o paraya el koymak için uluslararası yasalara baş vurur, Güneydoğu’da ekilen uyuşturucu tarlalarını da yakardı.
- ABD’nin PKK’ya her türlü desteği verdiği belgeli olduğuna göre, İncirlik ABD’ye kapatılır, ülkeye girmesine izin verdikleri 35 CİA ajanı sınır dışı edilirdi.
- PKK’ya silah temin eden ülkeler önce uyarılır, sonra elçilerimiz geri çekilir, sabıkalı ülkelere Türkiye’de ihalelere girmesi yasaklanırdı.
- PKK’ya destek veren ülkelerin yardımını belgeler, Uluslararası Ceza Mahkemesine dava açardı.
- Ve tabii ki, emperyalizmin Türkiye üzerindeki emellerini iade etmek için;
İkiz Yasaları iptal ederdi.
AKP bunların hiçbirini yapmıyor. Yapmaz da… PYD için ABD ile küsmeyiz(Uluslararası ilişkilerde küsme olduğunu da bunlardan öğrendik)dediler ya? PYD’nin tek yumurta ikizi PKK için niye küssünler?
Birileri bunlara; ülkeler arasında küslük değil, yaptırım uygulandığını anlatabilse keşke… Şahıs sanki bir ülkeyle değil de, sevgilisiyle problem yaşıyor(!).. Zavallılık…
Hatırlayalım!!. Öcalan Suriye’den çıkmaya mecbur edildiğinde, Öcalan’ın Rum pasaportu olduğu ortaya çıkmıştır. Yunanistan’ın desteğini bütün dünya gördü. İtalya Öcalan’ı kabul etti. İtalyanların PKK’ya verdiği topuk koparan mayınları da unutmayalım. Peki, 2002 yılında iktidarı ele geçiren Erdoğan ve ekibi ne yaptı?
“-Dostum Berlusconi” deyip, AYCELL’i İtalya’ya adeta hediye etti.
Yunanistan ile Türkiye arasında savaş nedeni sayılan 20 mil sınır politikamız terk edildi. 2004 yılından sonra, Yunanistan’ın 150 ada ve kayalığı işgal etmesine göz yumuldu. Yunanistan’a iki banka satıldı.
Kıbrıs’ta Rum kesiminin bütün adayı temsilen AB’ye tam üye olmasına göz yumuldu. Dahası, Rum kesiminin karşısında sağlam duran rahmetli Denktaş baypas edildi. AKP, ANNAN Planı gerçekleşsin diye yırtındı.
PKK’ya yardım ve yataklık eden ülkeler hakkında, uluslararası ceza mahkemesinde dava açmak yerine;
Ödüllendiren bir ülkeyi kim ciddiye alır ki?
Türkiye’yi yönetenlerin basiretsizliği, ciddiyetsizlikleri, PKK’ya yardım eden ülkeleri cesaretlendirmiştir. Cesaretlendirmekle kalmamış, pervasızca PKK’nın yanında yer almışlardır.
Ve ben diyorum ki;
AKP ve Saray, PKK ile mücadele falan etmiyor. PKK ile mücadele eden güvenlik güçleridir. Ve AKP Güvenlik Güçlerimizi Öcalan’ın onayladığı valiler ile çalışmaya mecbur kılıyor. Ve çocuklarımız, tabutlar içinde baba evlerine gönderiliyor.
“Tavşana kaç, tazıya tut” üçkağıtçılığı devam ediyor. Çocuklarımız tabutlar içinde baba evine gelirken, sadece analar değil; babalar-eşler-çocuklar-kardeşler, yani bir Millet ağlıyor.
Ve önce mallarımız, sonra canlarımız ve kanlarımız üzerinden birileri başkanlığa oynuyor.
AKP PKK ile mücadele ediyor yalanını söyleyenler cevap versin?
Bu nasıl bir mücadeledir??
NOT: 1-Güneydoğu bölgesine Öcalan’ın onayı ile atanan valilerin görevden alınması için kampanya oluşturmalıyız. Muhalefet olmadığına göre, BARO veya Şehit Aileleri Derneği öncülüğünde bu kampanya yürütülebilir.
2-Türkiye’ye yabancı müdahalenin önünü açan İkiz yasaların kaldırılması için meclise baskı yapacak bir kampanya oluşturmalıyız.
Zahide UÇAR