ZAHİDE UÇAR
Hergelekon Savcısı
Hergelekon “komedisi-trajedisi” TEZGAHI, kimse ulaşamasın diye” Sil-ivri’ye taşındı. Gözden uzak, esirler ölsün diye, kaçak “ölü balık gözlü” Öz, elinden geleni yaptı. Nihayetinde, turp gibi sağlıklı iken esir edilen Rahmetli Kuddisi Okkır, esir evinden mezarlığa uğurlandı. O dönemde, bugün Ergenekon esirlerinin savunuculuğu yapan yazarların çoğu, sözde ulusalcı birçok yazar(Uğur Dündar, Yılmaz Özdil v.s.), yandan dolandı. Uğur Dündar ilk zamanlar Ergenekon varmış gibi yazılar yazdı. Çünkü ilk esir alınanlar, onların faşist diye baktıkları milliyetçi kesimdi. Oysa hukuksuzluk kime yapılırsa yapılsın, bütün topluma, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Ve insan olan suçun ve zulmün değil, gerçeğin yanında yer almalıdır. Benim de esir edilen insanlar içinde asla uyuşmadığım birçok insan vardı. Bu neyi değiştirir? Gerçek olan işlemedikleri bir suç üzerinden iftira ile esir alınmalarıydı. Tezgah isimler üzerinden Türk Milletine kurulmuştu. Vural Ergül’e; “faşistlerin avukatlığını mı yapacaksın” diyen şahsa Vural Ergül; “Bir gün hepiniz Ergenekoncu olacaksınız” demişti. Gerçekten o şahısta sonradan içeri tıkıldı. İşte o şahıs ve Nedim Şener içeri alınınca Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil dava ile ilgilenme zahmetinde bulundu… Ve ilgilendikleri Nedim Şener ile Ahmet Şık, içeri alındıktan sonra bile, Hergelekon tezgahının esirlerini kast ederek;
“Biz onlardan değiliz, bizi karıştırmayın” dedi.
İyi kurgulamış emperyalizm. Çünkü olaya ülkenin sol tandanslı liberal yazarlarının seyirci kalması, hatta hukuka(olmayan) saygılıyız söylemi, tezgahın iyi işlemesine neden oldu. O dönem bu tezgahın ABD, F-Cİ ve AKP şeytan üçgeninin oyunu olduğunu yazan yazar olarak, inanın bir elin parmağı etmiyorduk. Ben bu tezgah kurulduğunda değil, bir kumpasın hazırlandığını, basını takip ederek fark etmiş ve olacakları yazmıştım. Çok önemli yerlerde görev yapanlar bile bu tezgaha kandı. Hukuka saygılıyız dedi. Esir alınanların aileleri yalnızlaştırıldı. Kumpas davanın sanıklarını savunacak avukat bile zor bulunuyordu. Bazı avukatlar davayı aldı diye tehdit edildiler. Bazıları tutuklandı bile…
Hele bazı askerler… Veli Küçük adını duyunca; “doğrudur” dediler. Karadeniz’e Ermeni kökenli TİKKO ve PKK’yı sokmayan Veli Küçük, günah keçisi seçildi. Oysa Küçük üzerinden Ordu’nun hedef alınacağı açıktı. İşte o öngörüsüzlükler, korkaklıklar, küçük hesaplar nedeniyle toplumsal tepkiler geç oluştu.
Yaygın medyadan olaya karşı ilk andan itibaren tavır koyan isimlerden ben sadece Emin Çölaşan’ı hatırlıyorum. Aynı kulvarda yürümesek de, hakkını teslim etmek lazım. Yoksa inandırıcılığımız olmaz.
Av. Kemal Kerinçsiz esir alınırken, hukuksuz olarak dava dosyasına el koydular. O zaman ne BARO, ne de YARSAV bu duruma müdahale etmedi. O günün zaafları ihanete cesaret verdi.
Hiç unutmam; Vedat Yenerer esir edildi. Sopa diye kullanabilecek antika tüfek, vahim silah olarak çamur medyasında yer aldı. Vedat Yenerer esir edildiğinde, Yeniçağ gazetesinde ücret almadan köşe yazarlığı yapıyordu. Esir alındığı gün ve sonrası Yeniçağ Gazetesi’nde Vedat Yenerer için tek cümle yazı yazılmadı. Sadece baş yazarı olan Abdullah(soyadını anımsayamadım) Bey, birkaç cümle yazı karaladı. Şimdi Halk TV’nin Genel Yayın Yönetmeni olan Hakan Aygün, o günlerde F-CİA’nın ajansı olan Cihan Haber Ajansı’nın gönderdiği resimleri sitesinde kullanıp;
“Her yede birlikteler” diye algı oluşturuyordu. O resimleri farklı yerlerde çekilmiş gibi yayınlayınladı. Oysa resimler herkese açık olan bir ödül töreninden alınan resimlerdi. Ben de o ödül töreninde idim. O nedenle biliyorum.Resimleri servis eden Cihan Haber Ajansı da orada idi.
İşte Hergelekon tezgahı böyle büyüdü.
Firavun’u Firavun yapan, korkak ve suskun çoğunluktur. Unutmayın, her suskun kişi, Hergelekon’da işlenen cinayetlerin ve zulmün dolaylı da olsa ortağıdır.
Silivri için “esir evi, Guantenamo” gibi benzetmeleri yapan kişiyim. Bu benzetmelerimin nedeni, tezgahın manası anlaşılsın diyedir.
Konuşulacak zaman susanlar, şimdi konuşuyor. Konuşulması gereken günde konuştuk. Kimse için de konuşmadık. Hak ve hakikat adına, insanlık adına konuştuk, yazdık. Şimdi neden dile getiriyorum?
Bu basındaki münafıklık, ikiyüzlülük midemi bulandırıyor da ondan. İşin en tuhafı da ne biliyor musunuz?
Kuddisi Okkır 06 Temmuz 2008 yılında ölmüştü ve eşi öldükten sonra bütün medya kuruluşlarını gezmiş ama destek alamamıştı(!).. Şimdinin Hergelekon için yazan yiğit yazarlar, Okkır’ın eşinin çığlıklarına kulaklarını, işlenen cinayete vicdanlarını kapatmıştı. 2010 Yılından sonra yazmaya cesaret edenler, kıyıdan-köşeden yazmaya başlayanlar, bugün yiğitlik taslayanlardır. İşin tuhafı, esirlerin bazıları da bunlara iltifat ediyor ya? İşte en çok ta buna şaşırıyorum.
Sahi, o tezgah mahkemede Avukatlardan birisi dedi ki;
“Bu davalar için Erdoğan örtülü ödenekten harcama yaptı mı? Kayıtlara geçsin.”
Ben de şimdi merak ediyorum. Malak değil, merak işte, ne yaparsın?
Tezgahın bay Savcısı, F-CİA’nın polis görünümlü ajanlarına, uzaktan dinlemede kullansınlar diye dinleme araçları aldırmıştı. O dönem Başbakanlık örtülü ödeneğinden alındığı yazıldı.
Şimdi o araçlar nerede?
Yargıtay’dan hukuk çıktı diye sevinenlere;
Hergelekon işlevini tamamladı. Kullanılan tetikçiler çöpe atıldı. Geri dönüşüme de atılmış olabilirler…. Kullananlar sorumluluktan kaçtı. Sütre gerisinde AKP’liler diyor ki;
Ergenekon, Balyoz gibi davalar olmasaydı, asker hükümete biat etmezdi. Davadan istenilen sonuç alındı.
Kısacası;
Tezgah istedikleri gibi sonuçlandı. Artık sırtlarında taşıyamayacakları hale gelince de, tetikçileri üzerinden ellerini yıkadılar(!).. Öyle zannediyorlar. Oysa Kuddisi Okkır, Ali Tatar, Kaşif Kozinoğlu, Behçet Oktay, Abdülkerim Kırcı, Uçkun Geray, Berk Erden, Birol Atakan, Belgütay Varımlı, Murat Özanalp’in ve evlat acısıyla ölen anne ve babaların iki eli bunların yakasındadır. Cinayete azmettirmişler, katilin cinayet silahlarını edinmeleri için iktidar gücünü ve maddi imkanları ellerine vermişlerdir.
Sahi, örtülü ödenekten bu tezgah için para aktarılmış mıdır? Aktarıldı ise, ne kadar aktarılmıştır?
Ölü soyucular HERGELEKON tabutunu kaldırdı ama, cinayet aletleri hala ortadadır. Yarın kimlere karşı harekete geçirileceğini de bilmiyoruz.
Kimse rehavete kapılmasın. Günün şartlarına göre başka bir alanda yeni bir tezgah ile başka bir kesim karşılaşabilir. Tetikçiler bertaraf edildi, tetikçileri kiralayanlar gücü ve iktidarı elinde tutuyor.
YANILMAYIN!!. YANILTMAYIN!!.
Unutmayın!!.
Su uyur, düşman uyumaz.
Zahide UÇAR