Ye’cüc ve Me’cüc Nedir? (2’nci Ayet)

İBRAHİM FAİK BAYAV Kıyamet alameti olarak anlatılan ye'cüc ve me'cücün ne olduğunu birinci ayet Enbiya 96'dan anlamaya çalıştık. İkinci ayet anlamamıza daha da yardımcı olacak. Kehf: 94: ''Dediler ki; ey Zülkarneyn!.. Ye'cüc ve me'cüc arzı (yeri) bozucudurlar. Bizimle onlar arasına bir sed yapmana karşılık sana ücret tayin edelim mi?''. Bu ayetten anladığımız; 'arz' sözcüğüyle tanımlanan yerin ya da arazinin ye'cüc ve me'cüc denen şeyle bozulduğudur. Bu yer nerededir diye sorulursa, o yerin iki tepe önünde bulunan düz arazi olduğu anlaşılır. Her bir yöne yolculuğu olan Zülkarneyn, iki sed arasında bulunan bir araziye gelmiştir. Burada yaşam çabası gösteren bir topluluk bulmuştur. Ama bu topluluğun bir sıkıntısı vardır; ye'cüc ve me'cüc denen oluşum tepelerden aşağıya akarak araziyi istila etmektedir. Bu istila olayıyla tarlalardaki mahsuller çürüdüğü gibi küçük ve büyükbaş hayvanlar telef oluyordur. Anlaşıldığına göre o toplum ye'cüc ve me'cüce karşı bazı tedbirler almaktadır. Tedbir, ye'cüc ve me'cücün önüne engel koymak, akıntı olan yerleri tıkamak biçimindedir. Fakat teknik bilgileri yeterli olmadığından, alınan tedbir bir zaman sonra işe yaramaz olmaktadır. Ayetteki 'seddeyn' sözcüğünün anlamı, meallerde 'iki dağ' olarak verilmişse de, bu sözcük emek sarfedilerek yapılmış iki yapı olduğunu ima eder. Demek ki akıntı çift yönlüdür. Zülkarneyn'den, ücret teklif edilerek daha etkili sed yapmaları istendiğine göre, o toplum, ye'cüc ve me'cücü etkisiz edecek ilmin Zülkarneyn'de olduğunu anlamıştır. Zülkarneyn de zaten farketmiştir o toplumun ilimsiz olduğunu. O zamanın şikayet edilen olayı bulunduğumuz zamanda görülebiliyor. Mesela, Gaziantep'te akarsuyu tutan bent patlayınca sel şehre aktı, bir mahalle suya gömülüp can ve mal kaybı oluştu. Bkz: Günümüzde hendese ilmi geliştiğinden, yıkılanın yerine yeniden sağlam bent yapabilmek mümkün oluyor. Ama o zamanda, o toplum bundan mahrum. Zülkarneyn'de bu ilmin olması, sağlam bent projesinin dünyanın bir başka toplumunda uygulandığını akla getirir. Sedede fiili, tıkamak, kapamak, nesnelerle bir yeri doldurmak anlamındadır. Bu fiil ve onunla ilgili 'sed' ismi genellikle akar suların önünü kesilmesi hakkında kullanılır. (Arapça-Türkçe Lügat. Mevlüt Sarı) Kehf Suresi'nin 95'nci ayeti, Zülkayneyn'nin, toplumun ricasını reddetmediğini bildiriyor. ''Bana Rabbim ne verdiyse hayırlıdır'' diyor Zülkarneyn. Onlardan, gerekli malzemelerin getrilmesini istiyor. Emeklerini ortaya koymalarını da istiyor. Söyleneni anlayan ve itaat eden topluma Zülkarneyn, çok güzel bir sed inşa ediyor. Bir daha arazinin istila edilmesi, tarla veya bahçelerin bozulması, canların telefatı mümkün olmuyor. İşte o  sed bildiğimiz baraj, ye'cüc ve me'cüc de tepelerden aşağı akan ırmak sularıdır.
Benzer Videolar