İBRAHİM FAİK BAYAV
Araf Suresi 170: Salat Nedir? Muslih Kimdir? Kitaba Sarılmak Nasıl Olur?
Araf Suresi'nin 170'nci ayetinin sonunda, ''Biz sadece muslih olanların ecrini zayi etmeyiz'' ifadesi var: ''İnna la nuzıu ecre'l-muslihin'' Bu ifade 'muslih' olmayanların emeklerinin işe yaramaz olabileceğini ima ediyor.
Anlatım geniş zaman kipiyle sunulduğu için, o anki zamanı ve gelecek her zamanı şümulüne alır. Sebebi; topluma güven vermek ve faaliyete teşvik etmektir.
Ecir nedir?
Ecr, اَجْرَ Arapça Türkçe lügatte, 'karşılık' ve 'mükafat' olarak belirtilmiş. Öyleyse, bir toplum içinde, her bir ferdin... ülke içinde her bir kurumun, yaptığının, ettiğinin, ürettiğinin hak ettiği bir karşılığı olacaktır.
'La nuzıu' لا نُضيعُ fiili, kaybolmaz veya telef edilmez, anlamını verir.
Ayet, sadece, muslih kişilerin veya muslih kurumların yaptığının ve ürettiğinin ecrinin zayi olmayacağını belirttiğine göre muslih olmayanlar talihlerine küssünler.
Merak edilen soru şu: Kişide ve kurumda 'muslih' vasfı nasıl oluşuyor?...
Ayet ifadesinden anlaşıldığına göre İki şekilde:
a) ''Vellezine yümessiküne bi'l-kitabi'' ifadesi gereğince... Mealciler, bu ifadeyi, kitabı sımsıkı tutarak, onu bırakmayarak, şeklinde Türkçeye çevirmişler.
b) ''Ve ekamu's-salate'' uyarısı gereğince salata devam ederek. Mealciler 'salat' terimini 'namaz' şeklinde Türkçeye çeviriyorlar galiba
Kelimeleri irdeleyelim:
'Yümessiküne' يُمَسِّكونَ fiili, tutulması gereken şeyi mutlaka tutma ve bırakmama hareketini belirtiyor. Tutulması ve bırakılmaması gereken şey ise kitaptır.
Ayetteki 'kitap' zikredildiğinde ülkemizdeki hocalar, 'kitap' terimini Kur'an mushafı anlıyorlar. Müslüman cemaatlere, Kur'an'a sarılmayı ve onu bırakmamayı tavsiye ediyorlar. Müslümanlar da hocaların tavsiyesini o kadar güzel benimsemişlerdir ki... Kur'an'ı iki kolları arasında göğüslerine sıkı sıkı bastırıp tilavet etmek için toplanırlar. Lakin 'Yümessiküne bi'l-kitabi' kelimesiyle anlatılanın bu olmadığını öğrenme fırsatı bulamamışlardır.
'Bi'l-kitabi': بالْكِتابِ Bu, özel isim gibi görünüyor. Öyle göründüğü için, ulema, bu kelimeyi Hz. Muhamed'e indirilen kur'an sanıyor. 160'ncı ayetten itibaren anlatılanlar Musa'nın kavmi hakkında olduğundan, ''
yümessiküne bi'l-kitabi'' ifadesindeki 'el-kitab' Tevrat'tır. Tevrat, Hz. Muammed'in ve ileri gelenlerinin ya yanındadır, ya bilgisindedir.
Ayet içinde
''ekamü's-salate'' اَقاموا اَلصَّلوةَ ifadesi de var. Yani, o kimseler salatı ikame etmişlerdir. Öyleyse salatı ikame eden o kimseler, emeklerinin karşılığını almışlardır.
Milat öncesi oluşan Tevrat hükümlerinin anlaşılır olması gerekir. Anlaşılması için söylenen her söz, yeni bir kitap oluşmasına sebep olur. Olmuştur da... Kitap, hükümler içermektedir. 'Yümessiküne' fiili, kitapta belirtilen hükümlere aksatmadan uyulduğunda, emeklerin zayi olmayacağını, haber verir.
Şu anda yirmibirinci yüzyıldayız. Kur'an ayetleri, Hz. Muhammed zamanının insanlarına hüküm vaz ederken bu yüzyıl insanlarına da mesaj veriyor: Şunu demek istiyor: ''Kitaba önem veriniz, kitapta belirtilen hükümlere göre icra ediniz...''
Kur'an mesajı bugün Müslüman ülkelerde nasıl tecelli ediyor?
Sosyal hayat (İçtimai hayat), zirai ve ticari faaliyet gerektiriyorsa da, sınai faaliyeti de gerekli kılıyor. Yaşamı daha iyi edecek ihtiyaçlar üretilecektir. İmarat genişleyecektir. Barındırma ve bir yerden diğer yere ulaştırma sistemi oluşacaktır. Planlamalar yapılır; projeler hazırlanır. Bunlar sayfa sayfa toplanır, dosya (kitap) haline getirilir. Uluslararasında ilmen onaylanır. Artık her ülkede her kişi veya kurumun yapmak istediği çalışma, bu kitap bilgilerinin dışına çıkmadan olacaktır. (Ekamü's-salate)
Ayetin sonundaki ifade
''İnna la nuzıu ecre'l-muslihin'' idi. Muslihlerin çalışmasıyla ortaya çıkarılan eserler, ''
yümessiküne bi'l-kitabi'' gereğince zayi olmayacaktır. Mimar Sinan'ın camileri gibi... Japonların İzmit Körfezi'ne kurduğu köprü gibi... 'Muslih' vasfı olmayanlar, kitap bilgilerine önem vermediklerinden, onların her bıranşta yaptığı işler, sadece kendilerine menfaat amaçlıdır. Öyle kişilerin ve kurumların diktiği binalar yıkılır; yaptığı yollar çöker; nakledici trenler raydan çıkar; maden ocakları çöker, mezara dönüşür.
İbrahim Faik Bayav
(24.11.2024 09:17)