OKTAY EROL
Kozanlı ev sahibi olsun da…
Dana-kuzu ızgara köftede kanatlı et, iki ayrı markanın zeytinyağında da tohum yağı saptandı! “Taklit-tağşiş” ürünler… Yurttaş ucuz/ pahalı köfte, zeytinyağı tüketirken aldatılmış! Yalnız bunlar değil; bal var, peynir var, sucuk var, salça var, akla gelebilecek her şeyin “sahte-tağşiş” olanını göz göre göre tükettirmişler! “Emeklileri enflasyon altında ezdirmek” denildiği gibi, firmalar da sattıkları ürünlerde “doğal” demelerine karşın benzer biçimde davranmış! Şimdi uzun listeler yayımlanıyor! Bitecek mi, bundan böyle firmalar artık “taklit-tağşiş” ürünleri piyasaya sunmaktan uzak duracaklar mı?
Artık bir kebapçıda, bir kasapta, markette hayvansal ya da bitkisel ürünler alırken “benzer” olaylar yaşanmayacak mı? Umudu olan var mı buna? Eğer “iktidar”, gerçekleştirmiş olduğu uygulamalardan çıkan sonucu “açıkça” söylerse; örneğin Tüik verilerinin “doğru” olmadığını, ülkenin büyük çoğunluğunun alım gücünün kalmadığını, varsıl/ yoksul makas aralığının iyice açıldığını söyleme “cesareti” olursa belki… Belki o zaman “taklit-tağşiş” ürünler konusunda da içten olduklarına, denetimi özümsediklerine inanacağız!
***
Adana, hayvansal ürünlerin en çok tüketildiği kentlerin başında geliyor. Gastronomide adından söz ettiren, Adana Kebabı gibi markalaşmış bir ürün de olunca aklına çapraşık sorular gelmeyen kalmadı kanımca. Soruların başında da “ne eti yiyoruz” vardı! Koca kent, her köşede kebapçısı var, köftecisi var, şırdanıcısı var, et sulu çorbacısı var… Bu kentte yurttaşların “ne yediğini” denetlemekle görevli çalışanları da var; peki, yurttaş ne yediğini biliyor mu?
Ne olmuş peki, biliyor musunuz? Tarım/ Orman Bakanlığı, “taklit-tağşiş” yapan firmaların isimlerini açıklarken, en çok hangi kentlerde “taklit-tağşiş” ürünler satıldığını, hangi kentlerin yurttaşlarına yedirdiğini açıkladı! Haberde şu tümce yer aldı: Adana ile Sakarya et, eşek etinde birbiriyle yarışıyor!
***
Bir olayın ardından değerlendirme yaparken “nedenleri” üzerinde durmanın yararlı olacağına inananlardanım! Hani, bir “bataklıktan” söz edilir, bataklık nedeniyle ortaya çıkan sivrisineklerin insanlara bulaştırdığı sıtmadan söz edilir! İstediğiniz kadar sivrisinek ilaçlaması yapın, istediğiniz kadar sivrisineklere savaş açın, “bataklığı” kurutmadıkça yapılan hiçbir şey “sorunu” çözmeyecek, ancak geç gelmesine neden olacaktır! Yapışacak “şey”, bataklığın nasıl kurutulacağını araştırmak… Onun için “taklit-tağşiş” ürünleri yurttaşa yedirmenin “nedenlerinden” söz ediyorum!
Bunu yapanlarda hayvan sevgisi eksiği mi var, yoksa insanlara bunları yedirme isteği nereden geliyor, yoksa “daha çok/ haksızca” kazanma hırsı mı? Bundan bir süre önce sokak hayvanlarının “uyutulmasına” ilişkin yasanın yürürlüğe girmesinin ardından bazı yerel yönetimlerde “canavarca” katliamlar yaşandı! Adi bir suç gibi, üzerinde durulmadı bile! Hayvanseverler dışında seslerini yükselten de olmadı! Sakın ha, “ne ilgisi var” demeyin!
***
Daha önce de yazdım: bu yaşananlar yıllardır var, tüm bunların nedeni sitemin organlarından “denetim ağının” dürüst olmamasından, dürüst çalışmamasından, insan sağlığını umursamamasından, “çok kazanma” hırsında olan “doymazların” siyasilerle olan sıkı ilişkilerinden, en önemlisi de yurttaşların içine sürüklendiği “çıkmazdan” kaynaklanır!
Bunları içtenlikle düzeltmek istiyor musunuz? Haydi önce yurttaşların içinde bulunduğu “alım gücü” çıkmazını çözün, ardından yurttaşların “tepki gösterme” haklarını yerine getirmesini sağlayın, ardından da “denetim ağını” saydam bir biçimde çalıştırın! Haydi, var mısınız?