OKTAY EROL
İşbaşında bulunan “iktidara” ya da belediyelere sorsanız, yaptıkları her şey “insan” odaklıdır! Orman ağaçlarını kesip sanayiye açmayı, tarımsal alanlarda imar düzenlemeleri yapmayı, kentsel dönüşümle yıkılan evlerin yerine alışveriş merkezi kurmayı, her yıl yineledikleri festivalleri/ etkinlikleri, evlerin arasına sıkıştırdıkları parkları “insana yatırım” olarak adlandıracaktır!
Canlıların yaşam alanlarını yok ederek, dargelirliyi evsizleştirerek, kentlerin soluklanacak yerlerini yıkarak, insanların eğlenecek/ öğrenecek heveslerini daraltarak, yetmeyen aylıklarının kıyısından/ köşesinden kırpıştırarak, bir avuca rant kapısı açarak nasıl “insana yatırım” yapılıyorsa…
***
“Yanlış yapma yarışı” bitmiyor! “Yarış” denerek, “insan” denerek hep “insanın” olması gerekenler tırpanlanıyor! “Kazanç” dedikleri, “büyüme” adı verdikleri “şey” aslında “insandan” koparılan, “insana” harcanması gereken “şeyler”! “İktidarın” saymakla bitiremediği “iyileştirme”, on yıllardır emekliden/ gençten/ dargelirli esnaftan/ çiftçiden alınanlar…
Üretici aynı biçimde çalışacak ama aynısını kazanamayacak, emekçi aynı zorluklarla çalışacak ancak aynı rahatlıkla yaşamını sürdüremeyecek, emekli aynı biçimde zorlanarak primlerini ödeyecek ancak aynı olanakları olmayacak! Daha iyi kazanması, daha iyi yaşaması, daha iyi olanaklara kavuşması gerekirken “daha da” kötüye gitmişse eğer… Geçen yıl gibi tüketemiyorsa, geçen yıl gibi beslenemiyorsa, geçen yıl gibi barınamıyorsa “neden/ nerede” diye sorulmalı!
***
Bana kalsa sorulmalı da… “Gelecek” olan da “benzerinin” sözünü veriyor! Daha geniş ormanlık alanların/ ormanlık özelliğinden çıkarılacağını söylüyor, kent sınırları içinde kalan tarım alanlarının imara açılacağının sözünü veriyor, festivallerin/ etkinliklerin daha da çoğalacağını duyuruyor, daha dün bir “iktidara” yakın aday “41 imar” verdi!
Bir yıl önce yaşanan, onbinlerce insanımızın yaşamını yitirmesine neden olan, günlerce molozların altından gelen seslere ulaşılamayan yüzyılın yıkımını ne de çabuk unutmuşlar demek ki! “Yanlış yapmayı” bir özgürlük, bir “demokrasi” anlayışı olarak görmeyi sürdürmekten uzak durmuyorlar!
***
“İktidara” bakıyorsunuz, yirmiiki yılda ülkeyi/ yurttaşları getirdiği yerden daha çok köprüleri/ yolları/ betondan yapıları/ boyalı vitrinleri/ savaş uçakları konuşulsun istiyor! “Muhalefete” bakıyorsunuz, insanların yaşadığı “açlığı/ doymazlığı/ yetmezliği” ana konusu olmasına karşın ya “iktidarın” yaptıklarına “ekleyecekleri” yeni betondan yapılardan, yeni yaşamı zorlaştırıcı etmenleri oluşturacaklarından söz ediyor!
Şunu hep söylüyorum ya, yinelemem gerek: yurttaşı doyumlu, yurttaşı mutlu, yurttaşı özgür olmayan ülkelerin toplumları “hastalıklıdır”! düşünür boş yere, “ekonomik özgürlük olmadan başka özgürlüklerden söz edilemez” dememiştir! İsteğiniz kadar yolları genişletin, istediğiniz kadar festival/ fuar adı altında etkinlikler gerçekleştirin, istediğiniz kadar “uçmaktan/ uzaya gitmekten” söz edin, istediğiniz kadar dağlara tüneller açın…
Bununla da yetinmeyin; “iktidar” bir yandan, diğer yandan “muhalefet” istediği kadar birbirlerini geride bırakmadan yarışsın! Bu yaptığınızın adı hiçbir zaman “insana yatırım” olmayacaktır, üç/ beş yararlanıcının doyumunun dışına çıkmayacaktır! Koşunun durumunu bilmeden “yan mahalleye” sıçramakla olacak şeyler değil bunlar! “Yanlış yapma yarışınız” gün gibi açık; biliniyor!