Ana – Buzağı Sağlığı ve Korunması
Bölgemizde görülen önemli hayvan hastalıkları nelerdir?
Hayvan yetiştiriciliğinde dikkat edilmesi gereken önemli bir hususta, hayvanların sağlığını korumak ve onların hasta olmalarını önlemektir. Çünkü hastalıklar hayvanlarda et ve süt veriminde kayıplara, kısırlığa, gebe hayvanlarda yavru atmalara ve nihayet ölümlere sebep olmaktadır.
Bölgemizde görülen önemli hayvan hastalıkları şunlardır.
Şap Hastalığı
Hastalığın bulaşması, şap hastalığı mikroplarının solunum ve sindirim yolu ile alınması ile olmaktadır. Halk arasında Dabak hastalığı olarak bilinir.
Hastalık belirtileri olarak, ağız, ayak ve memede aft denilen içi berrak–sarı renkte sıvı ile dolu kesecikler ve yaralar oluşur. Hayvanlarda salya akıntısı ve topallık görülür. Hasta hayvanlar yem yiyemez ve yürüyemezler.
Hastalığa karşı etkili bir ilaç yoktur. Ancak yaraların çabuk iyileşmesi için antiseptikler ve antibiyotikler kullanmak faydalı olur. Şap hastalığında asıl önemli olan, hayvanların hastalığa yakalanmasını önlemektir. Bunu sağlamak içinde köydeki tüm hayvanların yılda iki defa şap aşısı ile mutlaka aşılanması gerekir.
Şarbon
Hastalığın bulaşması, solunum, sindirim ve deri yolu ile olmaktadır. Özellikle şarbon mikropları ile bulaşık su ve kaba yemlerle beslenen hayvanlar hastalığa yakalanırlar. Meralar bir kez hastalık mikrobu ile bulaştıktan sonra, o bölgedeki hayvanlarda her yıl ortaya çıkar.
Hastalıklı hayvanların ağız ve burnundan kanlı, köpüklü bir sıvı gelir ve kısa zamanda ölürler. Ölen hayvanlarda, kan koyu renkte-katran renginde olup, pıhtılaşmaz. Şarbonlu hayvanların dalağı çok büyümüştür. Bundan dolayı halk arasında Dalak hastalığı olarak ta bilinir.
Hastalık çok hızlı seyrettiği için tedavi düşünülmez. Korunma amacıyla, hastalığın görüldüğü bölgelerde hayvanlar yılda bir defa şarbon aşısı ile aşılanmalıdır. Ölen hayvanların kadavraları ya yakılmalı ya da üzerlerine sönmemiş kireç dökülerek derin çukurlara gömülmelidir. Şarbonlu hayvanların etleri kesinlikle yenilmez. Çünkü insanlara bulaşan bir hastalıktır.
Yanıkara
Hastalık etkenleri toprakta bulunur ve bulaşık yemlerle veya derideki yaralardan vücuda girerler. Hastalığa yakalanan hayvanların boyun, omuz, bel bölgelerinde ve bacak kaslarında şişkinlik, deri altında hava kabarcıkları oluşur. Bu bölgelerin üzerine el ile bastırıldığında çıtırtılı sesler duyulur. Bu nedenle halk arasında Hişhişa Hastalığı olarak isimlendirilir.
Tedavi amacıyla yüksek dozda antibiyotikler kullanılır. Deri altındaki şişkin bölgelerin içleri boşaltılır ve oksijenli su ile yıkanır. Korunma amacıyla hayvanlar meraya çıkmadan önce mutlaka Yanıkara aşısı ile aşılanması gerekir.
Yavru atmaya sebep olan hastalıklar
Sığırlarda yavru atmaya sebep olan önemli hastalıklar Bruselloz, Leptospiroz, Salmonelloz, Listerioz, Kampilobakterioz ve İnfeksiyoz Bovine Rinotrakitis (İBR) dir. Bunlardan en önemlisi yavru atma hastalığı olarak bilinen Bruselloz hastalığıdır.
Bruselloz
Bulaşma enfekte yemlerle, sularla ve hastalıklı boğaların tohumlamada kullanılması ile olmaktadır. Hasta hayvanlar yavru attıktan sonra haftalarca sütleri ile brusella mikroplarını saçarlar ve böylece barınakları ve merayı mikropla bulaştırırlar.
Hastalık belirtisi olarak yavru atma, kısırlık ve meme hastalığı görülür. Hastalığın ilk kez görüldüğü sürülerde % 40-50 oranında yavru atma görülür. Takip eden yıllarda bu oran azalır. Birkaç yıl sonra tekrar yükselir. Yavru atan inekler plasentalarını (eşini) düşüremezler ve sütleri de azalır.
Hastalığın hayvanlarda tedavisi ekonomik değildir ve yapılmaz. Korunma için yeni doğan dişi buzağılar 4-8 aylık olunca mutlaka Brusella aşısı ile aşılanmalıdır. Ergin hayvanlardan damızlıkta kullanılan inek ve boğalar her yıl Brusella hastalığı yönünden kan muayeneleri yapılmalı ve hasta olanlar kesime sevk edilmelidir. Hastalık atık yavrularla temas etmek ve çiğ sütten yapılan ürünleri tüketmek sonucu insanlara da bulaşır.
Hayvan Aşıları
Yukarıda saydığımız bir çok bulaşıcı ve salgın hayvan hastalığına karşı koruyucu özelliği olan aşılar bulunmaktadır. Bu aşıları zamanında hayvanlara yapmak gerekir.
Unutmayın ki aşı ile hastalıklardan korunmak en ucuz ve en kolay yoldur.
Paraziter Hastalıklar
Hayvanlarda çok sayıda iç ve dış parazitlere rastlanır. Burada bu parazitlerden en yaygın olarak görülenlerinden ve hayvanlara verdikleri zararlarından bahsedeceğiz.
Hayvanlarda en yaygın görülen dış parazitler; keneler, bitler, pireler ve yara kurtlarıdır. Bu parazitlerin çoğu hayvanlardan kan emerler, hayvanlara hastalıkları taşırlar ve kaşıntıya sebep olarak onlarda huzursuzluk yaratırlar.
Çok sık rastlanan iç parazitler ise, mide-barsak kurtları, akciğer kıl kurtları, karaciğer kelebeği ve kistlerdir. Ayrıca hayvanlarda görülen kan parazitleri de önemlidir. İç parazitlerin hayvanlara verdiği en önemli zarar, onların gıdalarına ortak olmalarıdır. Parazitler hayvanlarda %25-30 oranında verim kayıplarına neden olurlar. Yine iç parazitler, hayvanlarda iştahsızlık, durgunluk, iç kanamalar, kansızlık, sarılık ve ishal gibi sindirim bozukluklarına yol açarlar.
Karaciğerde yerleşen parazitlerin sebep olduğu Kelebek hastalığı ve Kistlerden dolayı hem hayvanın sağlığı bozulur hem de kesim sonrası organın imha edilmesi ekonomik bir kayıptır.
Hayvanları parazitlerinden korumak için veteriner hekimlerin önerileri doğrultusunda ve parazitlerin görüldüğü mevsimlerde tedaviler uygulanmalıdır. Genellikle de koruyucu amaçla ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde olmak üzere, yılda iki kez hayvanlara paraziter ilaç uygulanmalıdır.
Buzağı ölümleri ve buzağı septisemisi
Doğan buzağıları yaşatmak çok önemlidir. Çünkü bir hayvandan yılda bir kez yavru elde edilmektedir. Eğer o yavruyu da doğduktan sonra kaybedersek, aslında bir yıllık emeğimizi kaybetmiş oluruz. Buzağıların hastalanmalarını hazırlayıcı nedenler olarak;
-barınakların hijyenik olmaması,
-doğumdan sonra göbek kordonuna tentürdiyot sürülmemesi
- buzağılara ağız sütünün zamanında ve yeterince verilmemesidir.
Hastalanmalarının esas nedenleri ise mikroplardır. Ahır zemininde bulunan mikroplar doğum esnasında ve sonraki saatlerde yavruya bulaşır ve onun hastalanmasına yol açar. Özellikle E. koli türü mikroplar yeni doğan buzağıların en büyük düşmanıdır ve her ortamda bolca bulunurlar.
Yeni doğan buzağıların vücudunda hastalıklara karşı henüz bir direnç oluşmadığı için, mikroplarla karşılaştıklarında kısa sürede hastalanırlar ve ölürler. Hastalık etkenleri kana karışır ve bir çok organda hastalık oluşturur ki bu durum kan zehirlenmesi ( septisemi) olarak isim alır. Özellikle yeni doğanların göbek kordonu iltihaplanması septiseminin önemli bir nedenini oluşturur. Septisemi olayı bazen çok hızlı bir şekilde (toksemik tip) gelişir ve buzağının birkaç saat içerisinde ölümüne yol açar. Bazen de buzağının hastalanmasına sebep olan mikroplar barsak, akciğer, kalp, beyin ve eklemlere ulaşır ve bu organlarda oluşturduğu hastalık sonucu ölümlere yol açarlar. Hasta buzağılarda pis kokulu ve bazen de kanlı bir ishal görülür. Gözleri iltihaplanır, göbek bölgesi ve eklem yerleri şişer ve irinleşir. Tedavi edilmezlerse 3-5 gün içinde ölürler. Bu şekilde her yıl binlerce buzağı ölmektedir.
Yeni doğan buzağıları hastalıklardan korumak ve onları kaybetmemek için, doğumdan önce analarına ve doğumdan hemen sonraki saatlerde de kendilerine, çeşitli hastalıklara karşı üretilmiş olan buzağı septisemi serumlarını yapmanız gerekir. Ayrıca doğan buzağıları özenle bakım ve beslemeliyiz. Böylece buzağıların hastalıklara yakalanmasını ve septisemiden ölmelerini önlemiş oluruz..
Mastitis (Meme Hastalığı)
Mastitis kısaca meme yangısı, meme hastalığı demektir. Hastalanan meme eğer zamanında tedavi edilmez ise memede körlük oluşur. Bu da süt veriminin azalması ya da tamamen kaybolması demektir.
Mastitisi hazırlayan ve yapan sebepler çok çeşitlidir. Sadece yapıcı sebepler olarak 50 den fazla mikrop türü etkili olmaktadır. Seyri bakımından da mastitisin belirtiler ya aşikardir ya da hastalık gizli seyreder. Gizli seyreden mastitiste memenin dış yapısında hiçbir belirti görülmez. Aşikar tip meme hastalığında memede kızarıklık, ateş, sütün kıvamında bozulma, miktarında azalma, memeden kan gelmesi görülür. Zamanında tedavi edilmez ise süt verimi azalır ve memede körlük oluşur.
Tedavi için etkili bir antibiyotik ile 3-7 gün iğne şeklinde ya da meme içerisine ilaç verilmelidir. Koruyucu amaçla da, çeşitli mikroplara karşı hazırlanmış mastitis aşılarını önceden yaptırmak gerekir.
Yine hayvan yetiştiriciliğinde eğer barınaklar sağlıklı değilse ve havalandırmaları yetersiz ise akciğer hastalıklarına özellikle kış mevsiminde sıkça rastlanır. Ahır zeminlerinde çukurluklar oluşmuşsa buralarda biriken idrar kalıntıları da ayak hastalıklarına sebep olur.
Yanlış beslemeden dolayı ortaya çıkan hastalıklar
Asidoz:Ani yem (rasyon) değişiklikleri, besleme hataları, kesif yemlerin (fabrika yemi) aniden fazlaca tüketilmesi, bol miktarda nişasta ve şeker içeren tahılların (arpa, buğday gibi) hayvanlara aniden ve fazlaca yedirilmesi bunun yanında hayvanlara yeterince kaba yem verilmemesi sonucu oluşur. Hasta hayvanların dışkısı genelde gri-boz renktedir. Hayvanın anüsü ve kuyruğu genelde bu dışkı ile kirlenmiştir. Dışkı sulu şekildedir. Dışkı içinde yenilen tahıl taneleri parçalanmamış durumdadır ve dışkıda hava kabarcıkları vardır. Yine hayvanlarda iştahsızlık, süt veriminin azalması ve diş gıcırdatma görülür.
Hayvan ileri derecede rahasızlanmadan yemleme şekli değiştirilirse, yani kesif yem oranı azaltılır kaba yem oranı artırılırsa birkaç gün içinde hayvan düzelir. Ağır vakalarda yemi düzeltmenin yanı sıra klinik tedavi uygulamak gerekir.
Timpani:İşkembede fermantasyon sonucu gazların aniden aşırı derecede çoğalması ile ortaya çıkan halk arasında “şişme” diye tabir edilen hastalıktır. Fazla kesif yem tüketimi, yetersiz kaba yem tüketimi, çok ince öğütülmüş yemler, özelliklede mera döneminin başlangıcında hayvanların taze yonca ve üçgül gibi yem bitkilerini fazlaca yemeleri sonucu işkembede hayvanların geğirme ile dışarı atamadığı köpüklü gazlar birikir. Hayvanların karnının sol tarafı, şiddetli vakalarda ise iki tarafı şişer. Hayvanlarda yem yememe, sancı belirtileri, huzursuzluk, terleme, inleme, sık dışkılama isteği gibi belirtiler görülür. Gazın dışarı çıkarılması için klinik tedavi gerekir.
Alkaloz: Protein içeren yemlerle hayvanların tek yönlü beslenmeleri veyahut yemlerinde karbonhidrat eksikliği, çürümüş yem maddelerinin yedirilmesi, temiz olmayan suların içilmesi ile de ortaya çıkabilir. İştah kaybı, işkembe hareketlerinin durması, ishal, tekrarlayan şişlikler, gebe kalmada zorluklar gibi klinik belirtiler görülebilir. Yemlerinin değiştirilmesi ve karbonhidrat kaynağı ilavesi hastalığı önlemede etkilidir.
Hastalıklarla ilgili bilmemiz gereken hususlar
Her türlü hayvan hastalığından şüphe ettiğinizde mutlaka veteriner hekime haber vermeyi ihmal etmeyiniz. Unutmayın ki sizin önem vermediğiniz bir hastalık belirtisi çiftliğinizde büyük ekonomik kayıplara yol açabilir.
Sürü sağlığı açısından her yıl mutlaka hayvanlarınızda verimi etkileyen ve yavru atmaya sebep olan hastalıkların olup olmadığını kan ve süt muayeneleri ile kontrol ettiriniz.
Satın aldığınız hayvanları sürüye katmadan önce ayrı bir bölmede 5-7 gün gözlem altında tutunuz.
Sürü sağlığı ve yetiştiriciliği açısından iyi hazırlanmış bir sürü sağlığı ve yönetimi programını ihmal etmeden ve aynen uygulayınız.
Yavru atma hastalıklarına karşı tedbirleri, atıklar başladığı zaman değil, daha hayvanları tohumlamadan önce düşününüz.
Sürü sağlığı açısından işletmenizi bir Veteriner Hekimin kontrolunda bulundurunuz.
Sonuç olarak; unutmayınız ki asıl amaç hasta hayvanları tedavi etmek değil, onların hastalanmalarını önlemektir. Sağlık koruma için yapacağınız harcamalar, hastaları tedavi etmek için yapacağınız harcamadan çok daha az olacaktır.