OKTAY EROL
Aslında, buna benzer konulardan bir süre uzak durmayı istiyorum! Milyonlarca asgari ücretlinin daha hesabına “zamlı aylık” yatmadan, “yangından mal” kaçırır gibi ardı/ arkası gelmeyen “zamları” olsun, yine milyonlarca emekli için “enflasyona ezdirmeyeceğiz” denilerek artırılan yüzde yirmibeşlik oranı olsun, pazarın sonunu beklemek için oralarda kıvrananları olsun, kuyrukta “ucuz” diye sıra bekleyenleri olsun yılda “bir/ ikiyi” aşmayan sayıda yazayım istiyordum!
Biri çıkıyor, milyonlarca, üstelik ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan katmanla alay edercesine öyle bir söz ediyor ki; sanki emekçi ile emekli aldığıyla rahatça yaşamını sürdürebiliyor, sanki temel gereksinmelerini kolayca karşılayabiliyor, sanki özel aracının masraflarına ulaşabiliyor, sanki üç/ beş günlük yaz dinlencesine çıkabiliyor, sanki çocuklara bayram harçlığı verebiliyor, et alabiliyor, süt alabiliyor, peynir alabiliyor, canının istediği gibi doyabiliyor!
***
Fehmi Koru… En parlak döneminde iki isimle “yazılar” yazdığını ileri sürerdi Oray Eğin! Ayrıca Eğin, yurtdışında yaşamaya karar vermeden önce “kolonya kokulu” diyerek sözünü ederdi! 17/ 25 Aralık sürecinde, her zaman yakın olduğu Fettullah’la Pensilvanya’da görüşüp, yazdığı mektubu dönemin cumhurbaşkanı ile başbakanına ulaştırdığını, tüm ayrıntıları ile Ali Tarakçı’nın Youtube kanalında açıklamıştı! Üstelik kimlerin Fettullah’a gönderdiğinin de altını çizerek…
Bugün her şeyiyle “iktidarı” destekliyor! Bunu “en doğal hakkı” olduğu düşünülebilir de; “iktidarın” ortaya koyduğu uygulamalarla yurttaşın neler yaşadığını görmediğinde, bir de “alay” edercesine örneklemede bulunduğunda, “bunları yazmasam olmazdı” diyor insan; ben de öyle diyorum!
***
Fehmi Koru’nun, üzerinde çok çalışılarak belirlenen emekli aylıkları ile arkası bir türlü kesilmeyen zamların ardından şu tümcesi sosyal medyada çok konuşuldu: “Yollar araç dolu, binlerce insan 50 bin TL’lik telefon peşinde... Biri bana bunun nasıl olabildiğini anlatabilir mi?
Bu ya da benzeri daha önce de yapıldı, aynı soru soruldu! “Biri bunu açıklasın” diyerek hem geçim sıkıntısı, hem de alım gücü yetersizliği yok sayıldı! Yolardaki araçlar gösterildi, dinlence kıyılarındaki otellerin doluluğu gösterildi, akıllı telefonlar gösterildi!
Bunları hiçbir zaman hoş” bulmadım!
***
Benim gibi ilkokul döneminde “kuru fasulye” ile saymayı, çarpmayı, çıkarmayı, toplamayı, bölmeyi öğrenen bile bu sorunun yanıtı konusunda zorlanmayacakken, öyle Amerikaları görmüş, çocuğuna Amerika’da eğitim aldırmış, cemaatin gazetesinde sorumluluk almış biri olarak “sorunun yanıtını” başka yerlerde araması üzücü…
Şöyle düşünmeliydi: emekli aylığı yedibinbeşyüz lira, asgari ücret sekizbinbeşyüz lira; bu gelirle o sözünü ettiği araçlara binerek dinlenceye gidebilmek, ellibin liralık telefon alabilmek olası mı? Dinlenceyi, telefonu bırakın, kiraya yeter miydi?
Bu olgu, bu yurdun yurttaşı için olanaksız, ancak birçok konuda daha avantajları geniş olan sığınmacılardan söz etmek istiyorsa onu da açıklamalı Koru! Daha da sorunun yanıtını merak ediyorsa, cüzdanına bir aylık emekli maaşını koysun, bakalım kaç gün yetiyor görsün! Nüfusun yüzde üç/ beşlik katmanının şatafatını, herkes yaşıyormuş gibi “alaydan” vaz geçilsin!