İBRAHİM FAİK BAYAV
Tevbe Suresi'nin 107'nci ayetinde MESCİDİ DIRAR مَسْجِدًا ضِرارًا diye tanımlama var. Yani 'zararlı mescid'.
Mescidin ne olduğu, nasıl bir şey olduğu, tüm dünya müslümanların zihninde olumlu şekilde yer etmiştir. Mescid, içinde secde edildiğinden, zikir yapıldığından, hem cami bilinir, hem mabed bilinir, hem ibadethane bilinir.
Mescid, önceki ayetler yorumlanırken, hak unsurunun bilindiği, hukukun öğrenildiği ve uygulandığı, ilme ve bilime önem verildiği yer olarak gösterilmişti. Buralarda 'müşrik' bilinenlerin bulunması ''mescidi'l-haram'' uyarısıyla yasaklandığı anlatılmıştı.
'Müşrik' diye nitelenenler, İslam toplumu içine dahil oldukları halde, Tevhid İnancıyla gelen kuralları ve sorumlulukları henüz anlamayanlar, anlasalar da uyum sağlamayanlardır.
Mescidlerin zararlısı olur mu? Zararlı mescid nasıl bir şeydir?
Önce mescidi dırar oluşumuna giden süreyi hatırlayalım:
Tevhid inancını kabul eden erkek ve kadınlar, ilk zamanda, Hz. Muhammed'in mescidinden gerekli bilgileri alıyorlardı. Bu inancı kabul edenlerin sayısı arttı. Hz. Muhammed'in mescidine ilgi arttıkça Hz. Muhammed üzerine gelen sorumluluğun sıkıntısı da arttı. Yeni bir mescidin oluşturulması, bu mescidde Hz. Muhammed'in görevlendirdiği elemanlar ile halkın bilgilendirilmesi ve eğitilmesi yadırganamazdı. Kendileri içerde, yürekleri dışarda olan kişilere bu niyet, bozucu faaliyet imkanı getirdi. Bu tip kişiler, Hz. Muhammed'in mescidinin benzeri olan bir mescid oluşturdular. Bu mescidin içinde Rabb'e şükür de edilecekti, Rabb'in adı da anılacaktı. O mescidde ezan da okunacaktı. Mescid oluşturma o kadar ustaca idi ki, namaz kıldırması için çağırılan Hz. Muhammed, çağrıya itiraz etmemişti.
Bir zaman sonra, Hz. Muhammed, o mescidde namaz kılmak ve kıldırmak için gitmeye hazırlanmıştı ki, vahiy geldi; o mescide kesinlikle girmemesi, orada namaz kılmaması için uyarıldı. Uyarıyı alan Hz. Muhammed, verdiği emirle o mescidi yıktırdı, pürüzünü ortadan kaldırtdı.
Tevbe Suresi'nin 107'nci ayetinin ilk kelimesi şu:
''Vellezine ettehazû mesciden zıraran''. Yani, o kimseler 'zarar mescidi' edindiler; ya da oluşturdular.
Oluşturma sebepleri ayetin devamında belirtiliyor:
a) Hz. Muhammed'e inanmış ve belirlenen kuralları kabul etmiş toplum içinde tefrika oluşturmak...
b) Daha önce Allah'a ve O'nun elçisine muharebeye yeltenmişleri kollamak ve desteklemek...
c) Hakları geçersiz kılmak, hukukun işlerliğini bertaraf etmek. (Hakların geçersiz kılınacağı anlamını 'küfren' sözcüğünden çıkarıyoruz)
Ayetin sözcüklerini irdeleyip, hem zarar mescidinin ne olduğunu, hem zamanımıza bakan işaretleri bulmaya çalışacağız.
Dırar: ضِرارًا Bu sözcük, bir şekilde meydana gelecek zararın kendidir. Bir çeşit etki gerektirir. Gereken etki, iyi veya faydalı sanılan bir oluşum iledir.
Mescidi Nebevi, fertlere huzur veren, geleceğe güvenle baktıran yer iken, mescidi dırar bunun tersidir. Az bir fayda görülse de oradaki cemaatin geleceği cehenneme dönüşür.
Küfr: كُفْرًا Bu sözcük, toplum düzeni için belirlenen kuralları fertlere ret ettirme olayıdır. Tatlı hitabet, iç gıcıklayıcı kelam hakikatı hayalciliğe döndürür. Gücü olanlar kural umursamayacak, kendilerince bir şeyler hak görülecektir. Bu durum, mescidi zulmün kaynağı yapar.
Tefrika: تَفْريقًا Bu sözcük hile ve desise ile toplumun düzenli fertlerini birbirine hasım etme olayının adıdır. Müslim olmuş fertlerin geçmişteki hataları deşifre edilir. İyi hasletler görmezden gelinir. Bir fert, geçmişteki yanlışı sebebiyle, toplumun diğer fertleri için güvensiz gösterilir. Bunun sonucunda önce münakaşa sonra kavga, daha sonra silahla mukabele kaçınılmaz olur.
Hz. Muhammed, zarar mescidini yıktırıp ortadan kaldırmışsa da, vefatı sonrasındaki olaylar, yenilenmiş dırar mescidlerinini akla getiriyor.
Osmanlı Devleti, beylik sürecinden itibaren, mescid inşa ettiklerinde, o mescidi Hz. Muhammed'in mescidi paralelinde geliştirmiş. Mescidler bildiğimiz cami şeklinde inşa edilse de, çevresinde, ilim öğrenilmesi, fertlerin zihninin bilime açık edilmesi, sosyal yaşamın geliştirilmesi amacıyla külliyeler oluşturulmuş. Bu şekilde oluşturulan her cami, Tevbe Suresi'nin 108'nci ayetinde tanımlanan
mescidi takva مَسْجِدُ اَلتَّقْوى olarak anılabilir.
Zamanımızda, memleketimizde, çok sık cami inşa ediliyor. İmamlık veya vaizlik görevi alanlar, vaazlarında cami yapımını teşvik edici ifadeler kullanıyorlar. Sık cami yapımına bu vaazlar etkili oluyor. Bir şekilde servet edinmişlerin paralarıyla, zor geçinen vatandaşların da rızkından kesip yaptığı bağışlarla, renkli ışıltılı camiler ortaya çıkarılıyor. Hz. Muhammed'in mescidine uygun olup olmadığına dikkat ediliyor mu?
Tevbe 108'de 'dırar' olmayan mescid tanımlanmış:
''Le mescidün üssise ala et-takva''. Yani bir mescid ya da cami takva üzerine tesis edildiğinde gerçekten mesciddir. Böyle mescidde haklar dile getirilecektir; vatandaşlara belirlenen kurallar anlatılacaktır. Okuma alışkanlığı için kütüphanesi olacaktır. İçinde başka fert, toplum veya cemaat hakkında aleyhte kelam edilmeyecektir.
Böyle olmuyorsa, insanların ''dırar mescidi nerede'' diye aranmasına gerek yok.
İbrahim Faik Bayav
(04.05.2023 10:00)