OKTAY EROL
Günlerdir süren birbirine atmaların, çamura bulamaların, işi/ gücü bırakıp saldırmaların, göz boyamak için çığırından çıkan harcamaların, halkın yoksulluğunu/ doymamışlığını/ açlığını umursamazlığın sayılı günleri de bitti! Artık herkes kendi yoluna/ herkes yapması gerekenleri yapmalı, siyasi beklentiler içinde olanlar başka ilkyazlar beklemeli, kazananlar verdikleri sözleri gerçekleştirmek için yarışmalı, yurttaş verilen sözlerin arkasına düşmeli, daha iyi yaşatacaklarını söyleyenleri bir adım geriden izlemeli…
Dün bir, bugün iki… Dün, sabaha dek yağan yağmur sonrasında düşündüm! Kurban bayram sonrasında böylesine yağmur yağsa, mahallenin bilmişleri “bayram temizliği” derler bilirsiniz! Seçimin ikinci turu arkasından sabaha değin yağan yağmurun da “temizlediği” bir şeyler mi var; ne dersiniz?
***
İnsanlar “iyi yaşamak” istiyor! İnsanlar düşüncelerinden dolayı “çirkince” ne suçlanmak, ne de saldırıya uğramak istemiyor! Kimse “benim” gibi düşünmeye, benim inandıklarıma inanmaya, benim gibi sorgulamaya zorunlu olmadığı gibi, bir başkasının da düşündüğü/ sorguladığı/ inandığı gibi de düşündürülmek istemem de doğru olamaz! Düşünceler, sevmeler, “tercihler” kişinin kendine özgü tutumlarıdır/ davranışlarıdır!
Yaşam, daha bebeklikten başlayıp gördüğü/ duyduğu/ yaşadığı/ öğrendiği/ bildiği “her şeyin” bir araya gelmesiyle oluşan bir küçük dünyadır! Güneşin doğuşundan tutun, suyun tadına varana değin herkes “aynı” hazzı alacak diye bir kural olamaz! Birçoklarının her tür umutsuz anlamlar yüklediği “karanlık”, bir başkasının kendini “dinlendirdiği/ anlamlandırdığı/ kendini bulduğu” an olması yabana atılmamalı!
Herkesin “birey” sayılacağı, gereksinmelerini karşılarken zorlanmayacağı, doyacağı, kendi becerilerini kanıtlayabileceği, varlığından rahatsızlık duyulmayacağı, düşüncelerini özgürce paylaşacağı, çamursuz eleştirilerini ortaya koyabileceği bir biçimde yaşamak istemesi “hak” olmalı…
***
Dün bir, bugün iki… Yağan yağmurun, seçim sürecinde yaşanan tüm kirlikleri, olumsuz davranışların bıraktığı izi, yurttaşlar arasında oluşan gerginliği “yıkadığını” umuyorum! Bizdeki seçim sistemi işte/ böyle/ bir şey! Yurttaştan ne istediği adayları sordular, ne de sıralamanın nasıl olmasını…
Birgün, bir baktık seçim günü gelmiş/ çatmış, sonra bir duyduk isteyen aday adayı olarak başvurularını yapmış, daha sonra da bir duyduk ki, yeni başvuranların tamamı liste dışında bırakılmış, eskiler korunmuş! Denmiş ki, “sandığa git, bu senin istencin, beş yılda bir elde ettiğin hakkın, sonuna dek bu hakkını kullan, oy kullandığın sandığına sahip çık!”
Gerçekten içim sıkılıyor düşünürken bile! Bitti sonunda! Dün ilk günüydü, bugün ikinci günü! Bugünden sonra yine televizyonların “bilindik/ her şeyi bilen yüzleri” değerlendirmelerde bulunacaklar; eksileri/ artıları konuşacaklar, sanki o denli gerekmiş gibi! Benim dediğimi yapın; hiçbirini izlemeyin, siz onlardan daha iyisini biliyorsunuz, aklınızla oynanmasına izin vermeyin! Onlar orada “yalı parası” biriktirirken, yemeğe soğan koyamaz surumda olduğunuzu umursamadı; bunu bilin, iyi yaşayın!