Yunus Suresi Ayet 27: Suç, Ceza, Mafya, Hukuk

İBRAHİM FAİK BAYAV Yunus Suresi'nin 25'ncı ayetinde, insanlar dari's-selama çağırılmıştı. 26'ncı ayette ise usul ve şartlar gösterilmiş, güzele... daha güzele... güzelin de güzeline ulaştıran yol belirtilmişti. Yunus Suresi'nin 27'nci ayetinde, şartlara uyum gösteremedikleri için o yola giremeyen kimseler ve o kimselerin layık oldukları yaşam dikkate veriliyor. Ayetteki ifade şu: ''Vellezîne kesebü's-seyyiati cezâü, seyyiatin mislihâ. Ve terhekuhüm zilletün''. Meal ve tefsirler, 'ellezine kesebü's-seyyiati' kelimesini, kötülük yapan kimseler şeklinde Türkçeye çevirmişler. Ayetin sözcüklerini iredeleyelim, ayetteki ifadenin nasıl bir anlam taşıdığını anlayalım. Seyyiat: Bu sözcük, 'seyyie' sözcüğünün çoğuludur. Arapça lügatte, seyyie, 'kusur' ve 'ayıp' olarak belirtiliyor. 'Seyyiat', toplum içinde hoş karşılanmayan kusurları veya ayıpları tanımlıyor. Bu sözcüğü türeten 'sâe' fiili, bir iş hoşlanılmayan şekilde sonuçlandığında yani 'kötü' olduğunda da kullanılıyor. Toplumun hayrına olmayan şeyin yapılması, oluşturulması veya imal edilmesi de 'seyyiat' sınıfı içinde bulunuyor. Kesb: Bu sözcük, bir şeyi, bir değeri kazanma elde etme durumunu tanımlar. Kazanılan şey bir sanat olabilir. Bir ustalık olabilir. Bir bahçevanlık olabilir. Mimarlık, mühendislik, kimyagerlik de olabilir. Ceza: Arapça olan ama Türkçeleşen bu sözcük, Türkiye'de hukuk terimi içinde kullanılıyor. 'Ceza' terimi, işlenen bir suçun karşılığını belirtiyor. Suç, kanunlara muhalif hareketle gerçekleşmiştir. Kötü sonuçlanan bir iş kasıtlı yapıldığında, ya da yapılması yasaklanan şey imal edildiğinde, hareket, 'suç' hükmünü alır. Bu fiili işlemiş kişiler, adli vaka kategorisinde olduğundan, cezası verilmek için muhakeme edilirler. Eğer ayet bu anlamda anlaşılırsa, oluşmuş kötülüğün cezası kanunda belirtilen hükmün karşılığıdır. Arapça lügatte ise 'ceza', herhangi bir şeyin karşılığı olarak kullanılıyor. Yani ne yapılırsa karşılığı belirlenen kadardır. Olumlu harekete mükafat; olumsuz harekete tedip gibi. Yunus Suresi'nin 27'nci ayetinde 'seyyiat' için konu edilen ceza, o zamanın şartlarına göre 'misliha'  kuralıyla belirlenmiş. 'Ellezine kesebü's-seyiati' kelimesi, topluma yararı olmayan iş yapanları ve atıllığa, hastalığa sebep olucu ürün çıkaranları tanımlar. Bu kişiler ''terhekuhüm zilletün'' kelimesiyle aşağılanırlar. Yani bu kişiler, birilerinin emri ve baskısı altındadırlar, Rahat bir yaşama değil sıkıntılı yaşama layıktırlar. Varlıkları, başkasına muhtaçlık şeklinde kendini gösterir. Ayetteki diğer ifade şu: ''Mâ lehüm min Allahi min âsımin''. Yani, onların Allah'a sığınma, oradan medet isteme şansları yoktur. Berbat bir grup içindedirler. Bilakis, yasaklanan ürünün üretimini yapanlar, o ürünleri topluma sunanlar, engelenirler ve ürünleri imha edilir. Tabi hukuktan anlayanların bulundukları yönetimde... hukuk kurallarının işlediği yerde. Öyle kimseler ayetin şu benzetmesiyle güzel tanımlanmış: ''Ke ennemâ uğşiyet vücuhühüm kıtaan min leyli muzlimen''. İlginç bir tanımlamadır bu. Sanki zamanımıza işaret eder. Kelime, öyle kimseler için, ''görünüşleri karanlık gecenin parçası gibidir'' anlamını içerir. 'Kıtaan min leyli muzlimen' kelimesi, zifiri karanlık geceden bir parça, demektir. Bu, ay ve yıldızların görünmediği gecedir. Yerin altı da gece gibi zifiri karanlıktır. 'Kıtaan min leyli muzlimen' benzetmesi, günümüzün YERALTI DÜNYASI tanımına denk gelir. Mensupları siyah giyinmiş tiplerdir. Ayetin ''ülâike ashâbü'n-nâr'' kelimesi, zikredilen tipteki kişilerin ateşli silahlarla içiçe olduklarının işaretini verir. Karanlık dünyaya girenlerin, oradan kolay çıkamayacakları da ''hüm fî hâ hâlidûn'' kelimesiyle ima ediliyor.
Benzer Videolar