Bu karne hepimizin!

ADNAN DENİZ EĞİTİMCİ/YAZAR

2009–2010 Eğitim ve öğretim yılı birinci dönemi sona eriyor. Öğrenciler karneleriyle evlere gelecekler ve evlerde çeşitli hikâyeler yaşanacak. Ancak sayın velilerimiz bu karneler sizin.Lütfen öğrencilerinizi yargılamadan önce kendi kendinizi yargılayın ve eleştirin. Bu dönem öğrencim için ben ne yaptım? Sorusun lütfen kendinize bir sorun.

   Daha öğrenci okula başlamadan velilerimiz maalesef yanlışlarla başlıyorlar. Nedir yanlış olan? Öğrencilerini adam yerine koymadan kendi istediklerini ve kendi hayallerini çocuklarında yaşamak istiyorlar. Gerçek olan öğrenci yetenek ve kabiliyetleri kesinlikle dikkate alınmıyor.

Öğrenciler, okula yazdırıldıktan sonra öğrencinin psikolojik gelişim durumu ve okuldaki hal ve gidişatı takip edilmiyor, Öğrencileri evden okula göndermekle bu işin bittiği sanılıyor. Parasını vermek, defter, kitabını almak, servise vermek acaba yeterli sorumluluklar mıdır? Öğrencilerin çoğunun şikâyeti evlerinde kendileri ile ilgilenilmediği ve insan yerine konulmadığıdır.

  Acaba hangi veli ergenlik içerisinde olan öğrencisini karşısına alıp ta onunla konuşabiliyor? Hangi veli öğrencisini okula gidip gitmediği konusunda okulla istişare içerisine girebiliyor? Hangi konularda başarılı olup olmadığını araştırıp, hangi veli altarnetatif öneriler sunabiliyor.

  Kendi problemlerini öne sürüp, aylarca kontrolsüz bıraktıkları öğrencilerini ancak karne günü hatırlayan veliler acaba bu çocukların geleceklerinden ne bekliyorlar ve bu çocuklara kızma hakkını nerden bulabiliyorlar?

  Öncelikle başarısızlıkların odağında aile, çevre, kişi, tercih, okul gibi etmenler vardır ama asıl olan önce elimizdeki çiçeğin farkında olabilmektir.

  Acaba başarısızlıkta öğrencinin hiç mi suçu yok? Olmaz olur mu? Öğrenci öncelikle hedefini ailesi ile beraber iyi koymalıdır. Okul seçimini iyi yapmalıdır. Kendi yetenek ve kabiliyetlerinin farkında olmadır. Kendi hedeflerini önceden belirleyerek ona göre çalışmalarını şekillendirmelidir. Şu anda Türkiye de belli bir mevkide olabilmenin şartı mutlak ve mutlak herkesten iyi olmaktan geçmektedir. Torpil morpil diyebilirsiniz ama orta direk ailelerinin okumaktan başka çıkar noktası kesinlikle yoktur. Maalesef öğrencilerimiz hayalperest bir dünya oluşturmuşlar filimler de gördükleri gerçek olmayan dünyaları içerisinde ağlarını örmeye devam etmektedirler. Velilerin buradaki görevleri öğrencileri gerçeklerle tanıştırmaları ve onları iyi olana doğru yönlendirebilmeleridir.

  Öğretmenlerin bu kategorideki rolleri daha elzemdir. Öğretmenlik fedakârlık demek ise, peygamberlik mesleği ise, o zaman öğretmenlerin daha sabırlı ve daha objektif olmaları gerekir. Öğrenciler kesinlikle her şeyi bilerek okullara gelenler değildir. O zaman öğretmenlerin öğrencilere bir anne ve baba şefkati ile yaklaşmaları doğru değimlidir? Kişileri bilmemezliklerinden dolayı eleştirmek, yanlışlarından dolayı yargılamak acaba öğretmenlik midir? Öğretmenler, örnek ve yol gösterici, yanlışları düzelten kişiler olmalıdırlar. Burada bütün öğretmenlerden değil de yalnızca başarının yükselişinde etkili olmayan öğretmenler kastedilmektedir.

 Başarı ve başarısızlıkların hiçbir zaman tek sebebi yoktur. Birincil sebep bence aile bütünlüğünün ve ilgisinin sağlanabilmesidir. Daha sonra kişi, tercihler, yönlendirmeler, takviyeler, çevre, arkadaşlar, öğretmenler gelmektedir. Bu yüzden öğrencilerin almış olduğu karne maalesef hepimizindir. O zaman akl-ı salim olarak düşünmeli ve yapılan yanlışların muhasebesi, t6ekrar yapılmalıdır. Bu yarıyıl tatili bize bu konuda çok yardımcı olabilir. Onun için öğrencilere kızmadan önce, bizim öğrencimizin başarısındaki katkımızı sorgulamamız gerekir. Böylece hem hatalarımızı görebilir, hem de hatalarımızı düzeltecek zamanı tekrar yakalayabiliriz. Ama bu konuda önce ailelerimiz olmak üzere hepimiz kendimizi bir eleştirelim daha sonrada çocuklarımızı yargılayalım, ne dersiniz?

Benzer Videolar