İBRAHİM FAİK BAYAV
Zümer Suresi'nin 10'ncu ayetinde, tevhid inancını kabul edenlere emrediliyor: ''Allah'a ittika edin''. Yani, doğruyu doğru, yanlışı da yanlış bilip yaşayın.
Meal ve tefsirlerde ''ittekuu'' emri, 'korkunuz' şeklinde türkçeleştirilmiş. Doğrunun doğru, yanlışın yanlış olduğu anlatılmadan ve bilinmeden korkmak mümkün değil. Anlatılmamış...
Toplum bireylerinin korkması, bir kitap ile oluşturulan din ile mümkün. Kitapta bulunan dinin kuralları topluma duyurulacak, sonra o kurallara uymamanın sonuncundan korkulması istenecek.
Hz. Muhammed'e Rabbi'nden emir gelmiş, o da öyle yapmış.
Zümer Suresi 11 ve 12'nci ayetler:
''İnnî ümirtü en abüde allâhe muhlisan lehü'd-dîne''; ''Ve ümirtü li en ekûne evvele'l-müslimîn''.
Bu ifadeler, Mekke'de oluşmaya başlayan dinin Allah'ın dini oluğunu, Hz. Muhammed'in oluşan dindeki emirlere ve yasaklara şüphe etmeden, uyduruk tavır almadan uyduğunu belirtiyor.
Hz. Muhammed'in ''evvele'l-müslimin'' olması, dinin hükümlerinin uygulaması, onun sayesinde olacağı içindir. Yoksa Hz. Muhammed'den önce müslümanlar vardı ve din kurallarıyla sorumlu tutulmuşlardı.
Hz. Muhammed demek istiyor ki; bana öyle emredildiyse, bana ittiba eden sizlere de öyle emrediliyor.
Peki, sorumluluk yerine getirilmez, (kitapla bildirilen) dinin kurallarına uyulmazsa ne olur?
Zümer Suresi'nin 13'ncü ayetinde belirtilen şey olur:
''Kul innî ehâfü in asaytü rabbî azâbe yevmin azıımin''
a) Uymayanlar, 'âsî' sayılacaktır.
b) Asiler 'büyük gün' denilen zamanda azaba uğrayacaktır.
Hz. Muhammed, İslam dinine girip de sorumluluk taşımayanlar için ''korkuyorum'' diyor. Demek ki, her yüzyılda, her ülkede, 'müslüman' sıfatı alabilen toplumların sorumsuz davranışları görüldüğünde korkulması gerekiyor.
'Gün' sözcüğü, bu ayette, yeryüzündeki tüm milletleri kapsar.
Büyük gün (yevmin azim), Birinci Dünya Savaşı'nda (1914-1918) dört yıllık zaman dilimidir. Tüm müslüman ülkelerin hamisi bulunan Osmanlı imparatorluğu çökmüştür.
Büyük gün, İkinci Dünya Savaşı'nda (1939-1945) altı yıllık zaman dilimidir. Avrupa kıtası yıkılırken, Müslüman ülkeler kıtlık ve açlık girdabına düşmüşlerdir.
Büyük günün neticesi, 15'nci ayette
''İnne'l-hâsirîne ellezîne hasiruu enfisehüm ve ehlihim yevme'l-kıyâmet'' ifadesiyle belirtilendir.
Bundan sonrası da var mı?..
''
hasiru enfisehüm ve ehlihim yevme'l-kıyamet'' cümlesi ebced hesabıyla (kıyametin dişil 't'si 'he' sayılmasıyla) Hicri 1442 / M.2020 veya 2021 tarihini veriyor
. ''Elâ zâlike hüve elhusrânü'l-mübîn'' kelimesiyle, bu tarihte Müslüman ülkelerin üst makamlarında yerleşiklerin hem kendilerinin hem ailelerinin hem onlardan umut bekleyenlerin büyük zarara uğrayacaklarına işaret ediliyor. Zarar verici unsur, 16'ncı ayette zikredilen 'zulel' adlı bir şeydir. 'Zulel' sözcüğüne tüm meallerde 'tabakalar' veya 'örtüler' anlamı verilmiş ise de, aslında bunun nasıl bir şey olduğu bilinemiyor. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarındaki zarar vericilerden daha korkunç olmalı 'zulel' denen şey. Kur'an ayetinde Allah,
''yâ ıbâdî, fettekuun'' (ittika edin) diyerek 'Müslüman' bilinenleri uyarıyor.
Peki 'ittika' etmek nasıl olacak?
Zümer Suresi'nin 17'nci ayetinde emredildiği biçimde olacak:
''Vellezîne içtenebü e't-tağut en yabüdüha''. Yani, haddi aşanlara boyun eğmeyerek, onların usulsüz icrasını onaylamaktan uzak kalarak olacak.
Tağut; belirlenen ve kanunlaşan kuralı, saltanatının devamı için tanımayan demektir. Gümüzde tağuti örnekler çok. Hukuk bilenler tağuttan uzak durmayı beceriyorlar. Hukuk bildiği halde menfaat bekleyenler ise, tağutun kural tepmesine önemsemiyorlar, toplumu kargaşaya sürüklüyorlar.
'El-tağut' sözcüğünün ebced değeri 1447'dir. M.2025 yılıdır. Bu tarihte, kanun-tüzük-hüküm-kural tanımayan, zevki ve çıkarı için kendi çıkardığı kanunu bile tepen güç kendini gösterecek.
'Yevm' (gün) sözcüğü tüm milletteri kapsar dedik. Bu sebepten Birleşmiş Milletler (BM) kurallarını aşan güce dikkat etmeli. 19'ncı ayetteki
''yâ ıbâdî, fettekuun'' emrine uyanların tağutun vereceği zarardan ve oluşturacağı yıkımlardan uzak kalma ihtimali yüksek.