Korku Sessizliği

AYÇA ÖZTORUN Öldürdüler tek tek toprağa can veren fidanları can suyu çekildi toprağın belediler ölüme aç biilaç kara yazılı çocukları...
Hasımları yoktu hiç birinin öldürdüler köylü Ayşe’yi, memur Emine’yi, esnaf Hasan emmiyi elleri nasır gözleri bizar çiftçiyi... Öldürdüler akademisyeni, yazarı, çizeri tek tek öldürdüler. Tövbesi yoktur puslu gece iblisinin öldürmeye devam edecekler... Anaların ciğerinde yara ışkın vermeden dalından koparılan bebeler! Ellerinde kan, dilleri tumturaklı destan ve ölüme büyürken bu vatan toprağım paramparça Kuvayi Milliye’nin ruhu sızlar sorun sırtında şarapnel taşıyan Kara Fatma’ya... Kırdılar ırgatın belini kesti önünü arlının arsız aş tükendi, iş tükendi tükendi üniversiteli iş kapılarında aş diye teslim etti ucube tayfası gençliği çengeline asmayı bekleyen celepe... Ana rahminden doğan yobazlar analarını da unuttular. İnkar ettiler kutsal memeden içtikleri ak sütü kadını ar saydılar utandılar. Can aldılar izbe yerlerde saçı gül kokulunun sudan duru çocuklarımıza uzandı kırılası eller ve çalındı fakirin sırtında galebeler... Satıldı topraklarımız arşın arşın biz sustukça ne geldi ne de geleceği var köke can veren baharın... Kanadı kırık güvercini koydular kafese ve halkım uyku sessizliğinde dayandı kapımıza celladın tellalı buyurur dört bir yana fermanı “Ya efendilere biat edilecek, ya da açlıktan ölünecek!” duyurur dağa taşa “Padişahım çok yaşa!” Nerededir korkudan korkmayan sol yanımızdaki cevahir? Hiç görülmüş iş mi, tersine akmış mı çağlayan coşkun nehir? Talanla yalanla vatan gidiyorsa elden korku sessizliğinde baldıran şarabı içilir... Çaresizlik ne alın yazısı ne de kader ölen bin kere ölmez bir kere ölür kardeşler payımıza düşerken açlık ve keder zulme direnmemek bilin ki ölümden beter...