AYÇA ÖZTORUN
Noel Baba yılbaşı gecesi sürpriz yapmak için geyiğinin rotasını hediye dileyen çocukların evlerine doğru çevirdi.
Böylelikle dünyanın dört bir yanında onu bekleyen çocukları sevindirecek, heybesindeki Çin malı oyuncakları çocuklara dağıtarak, onları sevindirmenin mutluluğunu yaşayacaktı.
Noel babayı ve konforlu kızağı uçuran geyik, her yıl olduğu gibi bu yılda söylenmeye başladı.
“Yeni bir yıla girmek iyi de, eksi kırk derece havada kızak uçurmak neyin nesi arkadaş? Bu işin ayısı var, dayısı var! Yoruldum, t.şaklarım dondu, mola verelim” diye, Noel babaya seslendi.
Noel Baba doğduğundan bu yana yaşlıydı. Bu nedenle geyiği duymadı. “Ne diyorsun anlamadım lan?” diye bağırdı.
“Dondum diyorum dondum! Asırlardır saçı sakalı ağarmış bir yaşlısın, ne babalıktan dedeliğe terfi ediyorsun, ne de ölüyorsun arkadaş!” diye isyan etti.
Noel Baba kahkaha attı. “Hoh hoh hoh! Azrail’in bizim kurumsal yanımızla işi yok. Tüketim politikasının körükçü başlarına hep destek ve hizmet sunan reklam yüzüyüm ben anlamıyor musun?” diye bağırdı.
Geyik; çılgına döndü. “Şimdi biz mola veremeyecek miyiz?”
Noel Baba; “Şu anda dünyanın hangi eksenindeyiz?” diye sordu.
Geyik, aşağıyı kolaçan ettikten sonra; “Türkiye üzerinde Yozgat civarlarında, iri bacalı bir vakfın üzerindeyiz.” dedi.
Noel baba panikle bağırdı. “U dön evladım, derhal u dön ve hızla irtifaya geç” derken, ecel terleri döküyor, eliyle poposunu tutup; “Çanağı riske atmanın gereği yok!” diye bağırıyordu.
Geyik pis pis sırıttı. “Bi de bana hava atıyordun, Azrail’le anlaşmamız var diye! Ne oldu? Bak, ecel terleri döküyorsun şimdi…”
Noel Baba kaşlarını çattı. “Geyik muhabbetine gerek yok, elbette biz bir reklamız… Yazarın hikâye anlatımında bile olsam, vakıf diyor, Yozgat civarı diyor, bizim de bir adımız var, korkmaz mı insan? Dediğim gibi biz reklam ürünüyüz. İnsanlar üzerinde algı yaratırız. Bu zamana kadar da hiçbir çocuğa oyuncak götürmedik. Sadece o çocukların ailelerine Noel Baba gibi olmaları için algıyla emrettik ve süslü mağazalara yönlendirdik. Yeni bir yılda biraz daha borçlandırdık her birini…
Geyiğin gözleri doldu. Ne diyeceğini bilemedi. “Kaderimde ekolojik sistemi ayakta tutabilmek için Serengeti düzlüklerinde aslana yem olmaksa, ben buna razıyım. Beni kirli dünyanızda insanlar âleminin kirli oyunlarına alet etmeyin ne olur Noel Baba” dedi.
Noel Baba kahkaha attı. “Boş versene lan boynuzlu! Alan memnun çakan memnun, çaktır et gitsin!” dedi.
Geyik sustu kaldı. Bir süre sonra Noel Babaya; “Demek ki kapitalist sistemde tüketim uğruna her şey illüzyondan ibaret… Ben bile! Biz hayvanlar âleminde insanoğlunun dengesi için ekolojiyi korumak adına ölmeye razıyken, insanlar âleminde kodaman çakallar onca aslanı ekonomik anlamda boğmaya, donlarına kadar almaya kararlı... Ya fakir çocuklar, onların hayalleri istekleri ve ulaşamayacakları özlemleri ne olacak?” diyerek hızla irtifa kaybetmeye başladı.
Noel Baba düşmemek için panikle kızağın iki yanından tutundu.
“Sana ne p.zevenk, sana ne? Millet yeni bir yıla borçla harçla girip, tüketime dur demiyorsa sana ne?” Seni siyasetçilerin, yalancıların, talancıların yanına bırakıp biraz talim terbiye öğrenmeni sağlamam lazım, bu böyle olmayacak! Ya da demin gittiğimiz bölgedeki o bacası iri vakfa evlatlık olarak bırakmak gerek!”
Geyik; “Evlatlık mı?” dedi şaşkınlıkla…
Noel Baba gözünün birini kıstı ve alaycı bir şekilde gülümsedi. “Evet, evlat…” dedi.
Geyik korku içinde; “Ne diyorsun Noel Baba? Beni evlat değil, avrat ederler oralar da. Bir süre sonra da közde kebap…” dedi.
Noel baba pis pis güldü. “Hah şöyle! Sür şimdi kızağı en güzel ülkelere” diyerek, kızağına sırtını keyifle dayadı. Göğe yükselirken; “Bana bak geyik, bu sene reklam ciromuzu yüksek tutmamız lazım. Geçen yıl pilli seccade satanların cirosu bizimkinden yüksekti. Bu yıl da falso verirsek, Donald amca bize çok kızar…” dedi.