Ali Alper ÇETİNDost dost diye nicesine sarıldımBenim sadık yârim kara topraktır.Beyhude dolandım boşa yoruldumBenim sadık yârim kara topraktırNice güzellere bağlandım kaldım,Ne bir vefa gördüm, ne fayda buldum,Her türlü isteğim topraktan aldımBenim sadık yârim kara topraktır.
diye bir ömür boyu sazıyla, sözüyle Anadolu’nun dili ve gönlü olan; sonunda 1972 yılında, 79 yaşındayken “sâdık yâri” toprağına kavuşan, toprak olan Âşık Veysel
Halk şiiri geleneğinin çağımızdaki gerçek temsilcisi, güçlü ozan Âşık Veysel Şatıroğlu’nun Anadolu aydınlığında, ışık ışık payı büyüktür. O, 1894 yılında Sivas’a bağlı Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuştu ama, aslında onu Anadolu kendi bağrından doğurmuş, bağrına basmıştı. Yedi yaşına kadar, akranı çocuklar gibi, o da koştu, oynadı gördü, işitti. Yedi yaşındayken bir çiçek hastalığı sonucu iki gözünü birden yitirdi. Bu kez dışarıyı görmeyen gözleri, çocuk gönlünü görmeye başladı. İçine kapandı, içini dinledi. Önce saz çalmayı öğrendi. Bu saz dedikleri telli ağaç parçası, insanın yüreğini coşturuyordu hani. Babasının arkadaşı Âşık Ala tarafından eğitilen Âşık Veysel, bu eğitim esnasında Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli gibi büyük halk ozanlarının eserlerini öğrendi.
Derken sazının telleri söze döküldü. Karacaoğlan gibi, Dertli gibi, Emrah gibi gönülcüğü kaynıyor, onların içli-yanık şiirlerini sazıyla söylüyordu. Yaşı ilerledikçe Şarkışlalı Veysel, Âşık Veysel olmaya, öteki âşıklar gibi, o da “aşk bâdesi” nden içmeye başladı. Her geçen yıl Veysel’i olgunlaştırıyordu. 1930 yılında Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer, tarafından düzenlenen bir şairler gecesinde tanıştı. “Halk Şairleri Bayramı” ilk kez düzenlenmişti. Ahmet Kutsi Bey, artık sönmeye olan “âşık geleneğini” canlandırmak -ve Cumhuriyet hizmetine koşmak içindi. Veysel, Ahmet Kutsi Bey tarafından verilen destek ile birçok ili dolaşmaya başladı. Bu yıllardan fırsat doğdu. Cumhuriyet’in onuncu yıldönümünde Türkiye ozanları önce Ankara’ya, sonra İstanbul’a çağrılmıştı. Âşık Veysel de, elinde sazı bunların arasındaydı. Sıra Veysel’e gelince Gazi Mustafa Kemal Pasa için söylediği “Türkiye’nin ihyası Hazret-i Gazi” mısrasıyla başlayan şiirini söyledi, Âşık Veysel adı, bütün yurtta tanındı. Bundan sonra Veysel tüm Anadolu’yu, şehir şehir, kasaba kasaba dolaştı…
Çok sevdiği Atatürk’ün ölümünde sazıyla birlikte o da ağlıyor:
Atatürk’ün eserleriSöylenecek bundan geriBütün dünyanın her yeriAh çekti vatan ağladı.
diyerek herkesi ağlatıyordu. Bir süre Halkevlerinde ve öğretmen okullarında gençlere saz ve türkü öğretti. 1952 yılında İstanbul’da jübilesi yapıldı. 1965 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi, ona (ana dilimize ve millî birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı) vatan hizmeti tertibinden maaş bağladı. Âşık Veysel artık Türk milletinin malı olmuştu.
Âşık Veysel hem kendisinden önce gelen ozanların geleneğini sürdürüyor, hem de bir ses getiriyordu. Gecesi gündüzü belli olmayan dünyasında, duygularını yaşıyor, gönlünce konuşuyordu:
Uzun ince bir yoldayımGidiyorum gündüz geceBilmiyorum ne hâldeyimGidiyorum gündüz gece.Dünyaya geldiğim andaYürüdüm aynı zamandaİki kapılı bir handaGidiyorum gündüz geceUykuda dahi yürüyorum,Kalkmaya sebep arıyom,Gidenleri hep görüyorumGidiyorum gündüz gece.Kırk dokuz yıl oldu bu yollardaOvada dağda çöllerdeDüşmüşüm gurbet ellerdeGidiyorum gündüz gece.Düşünülürse derinceIrak görünür görünceYol bir dakka miktarınca,Gidiyorum gündüz gece.
Onun küçük dünyası, aslında koca bir dünya olmakla birlikte, ona yetiyor ve artıyordu. Bir şiirinde şöyle seslenir:
Bir küçük dünyam var içimde benimMihnetim ziynetim bana kâfirdir.Görenler dar görür, geniştir banaSohbetim, ülfetim bana kâfirdir.İstemem dünyanın saltanatını,Süslü giyimini, arap atınıBilirsem Türklüğüm var kıymatınıVatanım milletim bana kâfirdir.
Ustalıkla, içtenlik, katıksız, arı-duru Türkçesiyle söylenmiş şiirleri… Anadolu’nun insanı, Anadolu’nun gönlü ve dili olarak saza dökülen o güzelim deyişleri… Derelerden, tepelerden çağıldayarak, köpüre köpüre akan suları gibi tertemiz, saf, kavruk, yerine göre özlem dolu, yerine göre sitemli aşk. Ne diyordu sevgilisine Âşık Veysel:
Güzelliğin on par’etmezBu bendeki aşk olmasa,Eğlenecek yer bulamamGönlümdeki köşk olmasa.Tabirin sığmaz kaleme,Derdin dermandır yâreme.İsmin yayılmaz âleme.Âşıklarda meşk olmasa.
Bir başka şiirinde ise:
Allah birdir Peygamber HakRabbül âlemîndir mutlakSenlik benlik nedir bırakSöyleyeyim geldi sırasıKürt’ü Türk’ü ne Çerkez’iHep Âdem’in oğlu kızıBinlerce şehit gaziYanlış var mı ve neresiKur’ân’a bak, İncil’e bakDört kitabın dördü de HakHakir görüp ırk ayırmakHakikatte yüz karasıBin bir ismin birinden tutSenlik benlik nedir sil atTuttuğun yola doğru gitYoldan çıkıp olma âsiYezit nedir, ne KızılbaşDeğil miyiz hep bir kardaşBizi yakar bizim ataşSöndürmektir tek çaresiKişi ne çeker dilindenHem belinden, hem elindenHayır ve şer emelindenHakikat bunun burasıŞu âlemi yaratan birO’dur küllî şeylere kadirAlevîlik Sunnîlik nedirMenfaattir varvarasıCümle canlı hep topraktanVar olmuştur emir Hak’tanRahmet dile sen Allah’tanTükenmez rahmet deryasıVeysel sapma sağa soloSen Allah’tan birlik dileİkilikten gelir belâDava insanlık davası…
Eserlerinde Türkçe’si yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır.
Edebi Kişiliği:
Cumhuriyet Dönemi’nde, Halk Edebiyatı âşıklık geleneğini sürdüren en büyük ozan ve aynı zamanda bu zincirin son büyük temsilcisi sayılır.
Çocukluğunda (daha 7 yaşındayken) geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, sonraki yıllarda bir kaza sonucunda da diğer gözünü kaybeder. Bunun etkisiyle içine kapanıp içli, yanık şiirler dile getirmeye başlar.
Okuma yazması olmayan ümmi şairler arasında yer alır.
Eserlerinin dili oldukça yalın olan Âşık Veysel Şatıroğlu, dili de ustalıkla kullanır.
İlk başlarda başka âşıkların türkülerini çalar. Sivas Lisesinde kendisinin edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer’in telkiniyle özgünleşir. Kendi sözlerini yazıp dile getirmeye başlar. Onu ülkeye tanıtan ve ünlü biri olmasına vesile olan kişi de yine Ahmet Kutsi Tecer olur.
İnsan aşkı, yurt sevgisi, doğa sevgisi, yurt güzellikleri, insanlık aşkını dile getiren güzelleme, methiye, taşlama, şathiye, devriye gibi türlerde şiirler söyler.
Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dadaloğlu ve Emrah’tan etkilenir.
Tasavvufla ilgili görüşler de şiirlerinde işlenir.
Din, siyaset, toplumsal olaylara inceden inceye eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır.
Şiirlerinde Hüzün ile yaşama sevinci; umutsuzluk, iyimserlik gibi zıt duygular aynı anda işlenir.
“Toprak şairi” olarak da bilinir. “Benim sadık yârim kara topraktır.” dizesi onunla özdeşleşir.
Şiirlerinde hece ölçüsünün 8’li ve 11’li kalıplarını kullanır.
Ümit Yaşar Oğuzcan, onun şiirlerini “Dostlar Beni Hatırlasın” ismiyle yayımlar.
Şiirlerini; “Deyişler”, “Sazımdan Sesler”, ve “Dostlar Beni Hatırlasın” isimleriyle kitaplaştırır. Ölümünden sonra 1984’te eserleri “Bütün Şiirleri” adıyla tekrar yayımlanır.
Eserleri:
Anlatamam derdimi (5:24)
Arasam seni gül ilen (4:18)
Atatürk’e ağıt (5:26)
Beni hor görme (2:46)
Beş günlük Dünya (3:58)
Bir kökte uzamış (4:55)
Birlik destani (1:42)
Çiçekler (3:05)
Cümle âlem senindir (6:44)
Şiir:
Deyişler (1944),
Sazımdan Sesler (1950),
Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimi kitaplarında toplandı.
Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.
Âşık Veysel İle Sohbet – 1964 (Kendi sesinden hayat hikâyesi)
Veysel’in şiirleri, kitaplara dergilere giriyor, plaklarda okunuyor. Veysel için övücü yazılar yazılıyordu. Ömrünün son yıllarına doğru baba ocağı köyüne çekildi. Sık sık rahatsızlanıyordu. Akciğer kanseriydi. Derken 21 Mart 1973 günü (acı son), tüm memleketi üzdü. Yıllarca Anadolu’yu Aydınlatanlar bir ışık yavaş yavaş sönerken, bir ses ondan bir ses, yüreklerimizde çın çın öttü:
Ben giderim adım kalırDostlar beni hatırlasınDüğün olur, bayram olurDostlar beni hatırlasınCan kafeste durmaz uçarDünya bir han konan göçer,Ay dolanır yıllar geçerDostlar beni hatırlasın
Dost Veysel’i dostları unutmayacaktı. Önce doğduğu köye adı verildi. Sonra heykeli dikildi. Asıl önemli olan Veysel’in milletin gönlüne yerleşmesiydi.
Halk ozanı, Âşık Veysel Şatıroğlu, Âşık Edebiyatın, Âşıklık Geleneğinin son büyük temsilcisidir. Kültürümüzün de yıldızlarındandır.
Ali Alper ÇETİN
Araştırmacı
alialpercetin@hotmail.com
Kaynakça:
http://www.edebiyatokulu.org/
Mehmet Önder: Anadolu’yu Aydınlatanlar, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1998 Ankara