Mutaffifin Suresi Ne Anlatıyor? (Üçüncü Bölüm)

İBRAHİM FAİK BAYAV Başkalarının hakkını gasp ederek servet arttıranlar yani facirler, kalkışma yapılan bir zamanın sonrasında 'yevmi'd-din' ile tanışırlar. Muhakeme safhası başlayacaktır; yaptıkları kötü uygulamanın karşılığını alacaklardır. Bu karşılık, ikinci bölümde, ''her tür hayırdan, gelişmeden, iyileştirmeden mahrumiyet; yakıcı mahiyetteki dert, sıkıntı ve hastalıklar da cabası'' olarak belirtildi. Yevmin azimi ve ardından gelecek olan yevmi'd-dini gelmez sananlar ya da geleceğini bildiği halde demogojik ifadelerle yalanlayanlar, işte o zaman, uyarıya dikkat edenlerin istihzalı sözlerinden başka söz duymazlar. (Mutaffifin: 17) Peki, aldatmaya tevessül etmeyenler, baskı kurmaktan kaçınanlar, hakka-hukuka riayeti esas alanlar, yaşamını o istikamette yürütenler ne olacaklar? Öyle kimselere 'ebrâr' sıfatı veriliyor ve yerleri Mutaffifin Suresi'nin 22'nci ayetinde 'naîm' olarak belirtiliyor. Bu kimseler mutlaka ''kitabu'l-ebrâr'' denebilecek belgeye sahip olmuşlardır. Naîm; ferah, sıkıntısız, konforlu ortamdır. Ebrâr; doğru ve meşru hareket edenler, toplumda iyileşme sağlayanlar demektir. Kitabe'l-ebrâr; meşru davranışlara yönlendiren, yapılması gereken işlerin layıkıyle yapılmasını sağlayacak bilgilerin ve kuralların yazılı olduğu kitab demek oluyor. Mutaffifin Suresi'nin 18'nci ayetinde; ''Kellâ inne'l-kitâbe'l-ebrâri le fî ılliyyîn'' deniyor. Kitâbe'l-ebrâr, yani bilgilerin ve kuralların yazılı nolduğu kitap ''ılliyyûn' denen yerdedir; oraya ulaşılması gerekir. O zamanın insanlarının bu ifadeyi duyduklarında şaşırmaları normaldir. Hz. Muhammed bile bu ifadeyi kavramakta zorlanmıştır ki, ''Vemâ edrake mâ ılliyyûn'' sorusuna muhatap olmuştur: Kavrayabildin mi nedir ılliyyûn? Illiyyûn; kişilere şeref, vakar, haysiyet kazandıran yerler demektir. Şeref, vakar, haysiyet belirtisi ise sahip olunan 'kitabün merkuum'dur. (Mutaffifin: 20) Kitabun merkuum; numaralanmış belge demektir. O zamanın Mekke'sinde numara yok, sayı yok. Adet, kısım ve nitelik belirtmeye yarayacak işaretler var. Illiyyûn sözcüğü gibi 'kitabün merkuum' kelimesini bile kavrayabilmek zor. Günümüzde 'ılliyyûn' denen şeyi kavramak kolaylaşıyor. Illiyyûn; Eğitim sisteminde orta öğrenimden sonraki üniversitelerdir. ''kitabun merkuum'', üniversitenin bölümlerinde gelişmişlik derecesi belirtilen 'sertifika' veya 'diploma' oluyor. Kelimenin 'el' takısı almaması ve tenvinli olması, sertifika veya diplomanın kazanılacağı 'ılliyyün' sisteminin değişik branşlarına işaret ediyor. Tıp, hendese, siyaset, ticaret, edebiyat gibi. Sonucu, ''Yeşhedühü'l-mukarrabûn'' kelimesinde belirtilendir. ''Kitabun merkumun; yeşhedühü'l-mukarrabûn'' ayetinin ebced değeri, tenvinsiz 1762, tenvinler sayıldığında 1862'dir. Anlamı nedir?.. İlk üniversiteler Avrupa'da 13'ncü Yüzyılda hukuk, tıp, felsefe, ilahiyat alanında kurulmaya başlanmış. 18'nci Yüzyıl'da Ronesanstan etkilenerek modernleşmiş. Asıl üniversitenin oluşma zamanı bu zamandır. Ayetteki 1762 sayısına makes olmuş. Hilafet merkezi Osmanlı, 1846 yılında Avrupalılara özenilip modern üniversite kurma kararı almış. Karar, 13 Ocak 1863 yılında tarih, coğrafya ve felsefe alanında kalacak şekilde gerçekleştirilebilmiş. Yedi yıl sonra adı, Daru'l-fünûn olmuş. 1911 yılında hukuk, tıp, fen branşları eklenerek sistem genişletilmiş. Türkiye Cumhuriyeti Devleti her branşta fakülte kurarak ya da kurdurarak Mutaffifin Suresi'ndeki 'ılliyyûn' kelimesine ayna olmuş. Artık, 'müslüman' bilinen ülkede 'füccâr' denen cühela taifesine karşı 'ebrâr' sıfatı alabilecek fertler kendini gösterecektir. Bugün, birinci bölümde anlatılan facirlerin eksik tartmalarına, halkı aldatmalarına fırsat vermeyen hassas tartı aletleri, makina mühendisliği fakültesinde yetişen (ebrâr) elemanlarla imal edilmektedir.
Benzer Videolar