Mutaffifin Suresi Ne Anlatıyor? (İkinci Bölüm) 

İBRAHİM FAİK BAYAV Toplumlar, hoşlarına giden biçimi yaşam tarzı yaptıklarından, sonucun ne olacağını düşünmezler. Kendilerinin zeka gücüne güvenirler, güç ve destek bulamayanları sömürmeye ve ezmeye çalışırlar. Düşünen biri veya birileri ortaya çıkacaktır o zaman. Ortaya çıkan kişi veya kişiler yanlış yapanlara 'yanlışsınız' ültimatomu vererek ikaz etmeye çalışacaktır. O zamanın Mekke toplumunda, hilebazları, sömürücüleri uyarma görevi Hz. Muhammed'e verilmiş. Baskı kurarak servet çoğaltanlara, 'yevmin azîm' denen kötü bir zamanın geleceğinden bilgilendirilmiş. 'Yevmin azîm' denilen kötü bir zamanın nasıl geleceğinin örneği hem geçmiş zamanda, hem diğer coğrafya bölgelerinde var olmalıdır. Sebep bilinmeden sonuçtan haber verilemez. Hz. Muhammed, aldığı vahiyle bundan mutlaka haberdar edilmiştir. Hz. Muhammed'in uyarısına itirazlarla karşılık verilmiş. İtirazlar her haliyle doğruyu tersyüz edecek yalanlama biçiminde olmuş. İşte o zaman, doğruyu ters, tersi doğru gösterenlere ''vay, yalancılara!.. gelecek o gün, o zaman!'' ihtarı yapılmış. (Mutaffifin: 10) Geleceği bildirilen o zaman, birinci bölümde 'kalkışma zamanı olarak açıklandı. Facirler ihtar edilen o günü, içinde bulundukları sistem sayesinde yalanlıyorlar, güvendikleri Mekke ağalarının ve onların otoriter yönetiminin, bir isyana imkan vermeyeceğini sanıyorlardı. Sonraki ayette ''yevmi'd-dîn'' ifdesi var. Yani kimsenin ummadığı, beklemediği bir rejim. Mekke'nin facirleri kıt akıllı olduklarından, geçmişten verilen örneklere masal ve hurafe diyorlar, kendilerini kandırıyorlardı. (Mutaffifin: 13) Uyarıların üzerinden yirmi yıla yakın zaman geçti. Mekke fethedildi. Toplum iyisiyle kötüsüyle Medine devletinin sınırları içine alınıp İslami kurallara tabi tutuldu. Hak yiyenler sindi veya Mekke'den kaçtı; hakkı yenenler ummadıkları makamlara konup yerleştiler. 18'nci Yüzyıl'da Müslüman bilinen Osmanlı'da, sokak isyanlarına hangi facirler sebep olmuştu acaba? 1728 yılında başlayan ve oniki yıl süren Lale Devri, saltanattakileri efsunlamış olmalıydı ki, onları -yaşamlarının karşılığı olacak- kötü günlerin gelebileceğini düşünemez etmişti. Lale Devri efsununda kalanları ve facirleri, ''büyük gün gelecek'' diye uyaranlar olmuştur mutlaka. Lakin efsun ondördüncü ayetteki ''Mâ kânû yeksibûn'' sırrınca, saltanattakilerin akıllarının ve kalplerinin çalışmasına imkan vermemiştir. 21'nci Yüzyıl'ın başında, Ortadoğu ülkelerininin 'müslüman' bilinen yönetimlerine halkların isyanı, 'yevmin azîm' denen gündür.  Saltanat sahiplerinin 'dış güç' dedikleri yapılanmayla fitne çıkmış, patlamalar meydana gelmiş, yıkımlar oluşmuş, ölümler feryad u figana sebep olmuş. Sonrasında 'yevmid-dîn' denebilecek yeni rejimler yürürlüğe girmiş. Yevmi'd-dîn denen günde facirlerin durumu... Yani gariplerin zayıfların hakkını yiyerek... toplumu uyutarak, korkutarak ve baskı kurarak servet genişletenlerin 'yevmi'd-din' denen gündeki durumu, ''an rabbihim yevmeizin lemahcûbûn'' (Mutaffifin: 15) kelimesinde belirtildiği şekildedir. Şerefsiz ve haysiyetsiz o tipler, yeni sistemden gelecek her tür hayırlardan, gelişmelerden, iyileştirmelerden mahrumiyeti tadacaktır. Yakıcı mahiyetteki dert, sıkıntı ve hastalıklar da cabası. (Mutaffifin: 16)
Benzer Videolar