İBRAHİM FAİK BAYAV
Uzun yıllardır önlenemeyen terör olayları, sonunda yıkım oluşturmaya, beldeleri harabeleştirmeye başladı. İnsanların gözü kulağı teröre çare bulacağını sandığı hükümette. Hükümetin bakanları ise, terörist temizleme operasyonları hengamında, öldürülen terörist sayısını millete duyurma derdinde. Ayıp olmasın diye şehit olan askerlerin de cenazelerinde boy gösteriyorlar. Ankara ve İstanbul'da patlatılan bombalarla çıkarılan yangınlar, parçalanıp etrafa dağılan bedenler, hükümet üyelerini, ''lanetliyoruz terörü'' lafından başka laf bilmez ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendini kameraların karşısına dikip gürlemesi olmasa, devletin başında yönetici var mı yok mu, anlaşılmayacak.
Kısaca anlatılan bu durum, televizyon ve gazetelerdeki haberlere göre edinilen intibadır. Siyasi arenada rekabet kavgası verenler, rekabet kavgacılarını destekleyenler, her acı olay sonrası birbirlerine kötü biçimde laf gönderiyorlar. Laflamada, mantık yerine hisler öne çıkıyor. Türkiye'yi içine düştüğü beladan çıkaracak çözümü söyleyen yok. Akıllar, tepkiler sarmalından kendini sıyırıp yol aramaya çalışmıyor. İşin garibi, fikir ehli olması gereken bazı dindarlar, kendilerini toplum düzeyinden epey yukarıya taşıyıp ahkam kesiyorlar. Olaylara panoramik bakma merakındalar da aynı zamanda. Bulanık görüşlerini essah diye anlatıp, ağızlarına bakanları yanıltıyorlar. Belki de fitneyi eşeliyorlar farkında olmadan. Bilmiyorlar ki, oluşturulan yangın meydanında taraftarlık, Türkiye'nin yıkımını çabuklaştırır.
Meseleleri kavrayıp da konuşacaklara ihtiyaç var. Bu şekilde konuşanlar oluyor da nitekim. Ama taraftarlık gürültüsünden konuşmayı bilenlerin sözleri anlaşılmaz oluyor. Müslüman fikir ehli bilinenlerin, bu konuşanlara dikkat etmeyip, siyasi arena kavgacılarının davranışına göre tavır alması, umulmayan sıkıntıları ard arda ülkeye getirir. On yıllarca öncesinden beri Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkma çabası gösterenler amacına bir türlü ulaşamıyorlar. Son planları, toplumun 'dindarlık' hislerine yakınlık gösterip gruplaşma oluşturmak. Dindar bilinen bir arkadaş bu tuzağa düşmüş; X ve Y olarak gördüğü iki ayrı grupta tercih yapılması fetvasını veriyor. Bir de X ve Y gruplarında olanları isim isim sıralaması var ki, şeytan haberdar olsa küçük dilini yutar.
Dindar arkadaş, vatandaşları, farkında olmadan fitne ateşinde kavrulmaya çağırıyor yani.
Bir devlet ya da toplum içinde fitne kıvılcımları çakıldığında, kendini bilen müslümanların görevi, kıvılcımların aleve dönüşmesini önlemektir. Beceremiyorsa geri durmaktır. Çünkü o kıvılcımlar, ülkenin birbirine zıt toplumlarının hasımlaşmasıyla değil hasımlaşmadan çıkar uman politikacılar yüzünden çıkmıştır.
Saltanatta yer edinmek isteyen, ya da saltanatı dedesinden miras sanan her politikacının inançları kullanma niyeti vardır.
Değişik inançlara sahip her toplum, aklî melekeden mahrum ise, kendini, saltanat meraklısı politikacıların kullanılma alanında bulur.
Fikir ehli müslümanlar, ülkenin yangın yerine dönmesinde yönetimdekilerin bilerek ya da bilmeyerek dahli olduğunu bilmelidirler.
Yönetimdekiler ne yapmış olabilirler mesela?..
Mesela, çıkarını düşünen kalontorların etki alanına girmişlerdir.
Mesela, hakların gasp edilmesine sessiz kalmışlardır.
Mesela, çete tiplilere ayrıcalık tanımışlar, onlara, her haltı işleme özgürlüğü vermişlerdir.
Tüm ülke yararına olacak yasaları çıkarmamışlardır, mesela... Kendilerinden olanlara ayrıcalık tanıyan yasalar çıkarmışlardır.
Çıkarılmış doğru yasaları halka tebliğ etmemiş, o yasaları işlemez etmişlerdir.
Belki çirkin olan bazı davranışları -özgürlük adına- serbestleştirmişlerdir.
Belki de, ''yapamayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz'' ayetine ters düşmüş toplumlara olmayacak vaadlerde bulunmuşlardır.
Fitne kıvılcımlarına sebep olan daha başka yanlışlar da olmuştur muhakkak.
Bir ülkede yangın söndürme, yangını çıkaranlara haddini bildirme, devletin görevidir. Tabi, devletin başında haktan hukuktan anlayanlar var ise. Yok ise deccal işini yürütür; yalan anlatımlarla ülke içinde grupları X ve Y şeklinde oluşturur; son aşamada yetkiyi şeytana devredip geri çekilir. Ülke ülkelikten çıkmaya başlamıştır.