OKTAY EROL
“Toplumsal çürüme, hukuksal bozulma” etkinliği…/3
Toplumsal çürüme “bir toplumun ahlaki, etik, sosyal değerlerinin bozulması/zayıflaması sürecidir. Bu süreç, bireylerin, grupların etik dışı davranışlar sergilemesi, yolsuzluk, adaletsizlik, şiddet/ suç oranlarının artması gibi belirtilerle kendini gösterir. Genellikle ekonomik eşitsizlikler, eğitim yetersizlikleri, siyasi gel/ gitler, sosyal adaletsizlikler gibi etkenlerden kaynaklanabilir” diye açıklanıyor. Toplumsal çürümenin etkileri, toplumun genel gönencini, güvenliğini, sosyal uyumunu olumsuz yönde etkilediği gibi, bireylerin birbirine olan güvenini azaltabilir, sosyal bağların zayıflamasına neden olabilir. Sokaklar daha güvensiz, yönetenler daha doymaz, yurttaşın geçim olgusu daha da zorlaşabilir!
***
Etkinlikte ikinci kez izliyorum, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt’u… Canlı olarak görmeyenin bildiklerinin “canlı” görüntüsü… Daha önceden duyduklarımızı yineledi; CHP’den milletvekili olduğunu, ülkücü geçmişten geldiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın komünist yaptığını, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olduğunu… Oturarak konuşmayı sevmiyordu, ille de kürsüye çıkacak, bir zamanların/ Süleyman Demirel’in şapkasını döndürerek kalabalığı “hipnoza” bağladığı gibi kalabalığın coşkulanmasını sağlayabiliyordu! Konu neydi; çürüme, bozulma… Her zamanki konuştuğu şeylerdi konuştukları! Hakkını yememek gerekir ki, hem kalabalığı hem de sahneyi çok iyi kullanıyordu; ama konu o değildi ki, çürümeydi! “Çürümeyi” anlatıyormuş gibi yapıp, aslında “çürümenin” en belirgin kanıtlarını ortaya koyuyordu! Kurgu, komplo hepsi bir arada…
***
Enginyurt’u bir miting alanında dinlemek hoş olabilir belki de, ancak burada salon etkinliğinde beni sarmadı açıkça söylemek gerekirse! Salonu dolduran kalabalığın arasında Enginyurt’un konuşmasından, kalabalığa sağladığı coşkudan hoşlananlar olabilir elbette! Toplumsal çürümenin, hem yönetimden hem de toplumun kendisinden kaynaklanabileceği vurgulanıyordu bir de bu iki faktörün birbirini besleyebileceği, birlikte toplumsal değerlerin bozulmasına yol açtığı da ileri sürülüyordu ya… Milletvekili, konuştuğunu dinletebilen Enginyurt, “çürümenin, bozulmanın” konuşulacağı etkinlikte çığırtkanlığı ilke edinen politikacılar gibi slogandan geçilmeyen konuşma yapıyor! Salonu dolduran kalabalığın dinlemek istediği, ya da gereksindiği “çürüme ile bozulmanın” hem ortaya çıkış nedenleri, hem yapılması gerekenler “en ince” ayrıntısına dek anlatılmalıydı, slogandan kaçınılmalıydı, diğer konuşmacıların “üstlendikleri ödevin” tadı korunmalıydı!
***
“Sistemi” korumakla görevlendirilen “politikacılar”, nasıl bir toplum oluşturmayı istiyorlarsa “onu” gerçekleştiriyorlar! Topluma siz “çürümeyi” anlatacaksınız, ama günlük “politik” konuşmaların dışına çıkmıyorsunuz! Toplumda yaşanan şiddetin, adaletsizliğin, yolsuzluğun, bunlara sessizliğin bir nedeni olmalı; ne olduğunu, irdelemiyorsunuz! Yasaların gücüyle, çalışandan istenilen vergiyi, primi almalarına karşın neden “açlık” sınırı altında yaşamaya tutsak edilir, neden kimseden hesap soramaz/ sorsa da “”mutlu” sona ulaşamaz/ istediğini alamaz yurttaş?
Hakkını alamayan, almak isterse engellenen/ oyalanan nüfusun büyük çoğunluğunu “çürümenin/ bozulmanın” nedeni olarak ortaya koymak bir başka “çürümüşlük” nedenidir! “İktidar”, uygulamaları ile yurttaşın “beklemedik” yönelimlere yüzünü çevirmesine neden oluyorsa “toplum” ne yapabilir ki? Düşünürün, “insan, kabına göre insandır” der! Sistem, kabın biçimi/ boyutu/ rengi/ genişliğindir; toplumda yaşayan herkesin “radikal” karar alması da beklenemez!
Sürecek…