DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN
ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR
Geçen ay İzmir'de hurda toplayarak geçimini sağlayan bir annenin evde yalnız bıraktığı 1 ila 5 yaşları arasındaki 5 çocuk evde çıkan yangın sonucunda hayatlarını kaybetti. Bu olayın ardından iktidar ve muhalefet milletvekilleri yine saçma sapan açıklama ve yorumlarla birbirlerine karşı saldırıya geçtiler. Her zaman olduğu gibi olayın aslına, nedenlerine inilmeden yüzeysel açıklamalarla ve showlarla olay kapandı gitti. Her şey güllük gülistanlık oldu.
Oysa bu hazin olayın sonucunda Türkiye'de çocuklarda eğitim, sağlık ve derin yoksulluk konularının sonuna kadar irdelenmesi, çözüm yollarının araştırılıp bulunması ve iktidar ile muhalefetin ortak çalışma yapması beklenirdi. Evet beklenirdi! Ama burası bir Avrupa ülkesi olsa beklenirdi. Ayrıca da ilgili bakan ve bürokratlarda çoktan çantalarını alıp oturdukları koltuklarını terk etmiş olurlardı. Yaşadığımız ülkenin Avrupa kıtasıyla yakından uzaktan ilgisinin olmadığı gerçeği bu olayda da bir kez daha ortaya çıktı.
2024 yılı " Eğitim İzleme Raporu " na acaba hiç göz attınız mı ? Ya da böyle bir raporun varlığından haberdar mısınız ?
Raporu hazırlayan Eğitim Reformu Girişimi kısaca (ERG ). Rapora göre eğitimdeki eşitsizliğin giderek kalıcılaştığı, çocuklarda derin yoksulluğun ve sağlık hizmetlerine erişmede ki makasın iyice açıldığına dair çarpıcı ve düşündüğünüzde iç burkan sonuçlar var. Bu yıl tam
615 bin çocuk eğitim dışında kalmış durumda.
Geçen yıla göre oran yüzde 38.4'lük bir artış göstermiş. Ekonomik kriz ve yapısal eşitsizlikler günden güne bu rakamları yukarıya doğru çekiyor. Bu sayının içinde Türkiye'de yaşayan Suriyeli, Afganlı, Iraklı ailelerin çocukları dahil değil. Onları da eklediğinizde sayı neredeyse dokuz yüz bine ulaşıyor.
Günümüzde özel okulları ve dershaneleri bir yana bırakın devletin okullarında bile eğitim olanakları ve eğitim kalitesi artık maddiyata dayanmış durumda. Nasıl oluyor bu derseniz? Bal gibi oluyor. Bu mesleğin içinde olduğum için bunu benden iyi kimse bilemez. Eğer bir veli " Şu devlet okulu iyiymiş "derse bilin ki orada aidatlar full toplanıyordur, okul bitiminde çocuk kulüpleri saat beşe kadar faaliyettedir, ayrıca öğretmenlerinin de çoğu özel ders vermektedir. Burada da iş yine maddiyata gelip dayanıyor.
Hükümet yıllardır konuşuyor. " Ders kitaplarını ücretsiz dağıtıyoruz" diye. Arkadaş; dağıtıyorsun da içeriği bom boş kitabı öğrenciler ne yapsın. Eğer velinin durumu ya da okulun durumu iyiyse her sınıf hazır kaynağa yöneliyor. Sonra da MEB, bas bas bağırıyor. " Özel kaynak yasak "diye. Gülsek mi ağlasak mı ?
OECD raporlarına göre Avrupa'da eğitim harcamalarında ailelerimizin yaptığı harcamalarla ilk üç içerisinde yer alıyoruz. Buda düşündürücü bir durum. Bu yapılan eğitim harcamalarına rağmen PİSA sınavlarında başarısızlığımız her yıl katlanarak büyüyor.
Eğitim eşitsizliğiyle ilgili son araştırmadan bir örnek verecek olursam sizlere;
Eğer çocuğun anne ya da babası üniversite mezunuysa o çocuğunda üniversite mezunu olma olasılığı yüzde 83.5 iken, anne ya da baba ilkokul mezunu ya da okumamışsa çocuğun üniversite okuma oranı yüzde 20.9 a düşüyor. Görüldüğü gibi sosyoekonomik şartlar burada da devreye giriyor.
ERG raporuna göre eğitim dışındaki öğrenci en çok Muş, Ağrı, Bitlis ve Gümüşhane'de tespit edilmiş. Yani burada da bölgesel farklılıkların da eğitime etki ettiğini görüyoruz. Yine aynı rapora göre Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri'nde yaşayan kız öğrencilerin üç de biri de eğitimin dışında.
Ekonomik kriz eğitim isteksizliğine yol açıyor ve bunun sonucunda gerek ortaöğretimden, gerek üniversite eğitiminden kopuş her geçen gün artarak devam ediyor. Evinden uzakta başka bir şehirde okuyan üniversite öğrencisinin en önemli sorunu barınma ve yemek. KYK yurtlarını kapasitesinin çok az olması ve yaşam koşullarının elverişsiz olması, özel yurt ücretlerinin yüksek olması, ev kiralarının yüksek olması öğrencinin soyulacak bir nesne olarak görülmesi (neredeyse her üniversitenin olduğu şehirde) gb. nedenlerle öğrenciler okulu terk ederek bir an önce para kazanma yoluna bakıyorlar.
Gelelim Türkiye'deki yoksul çocuk sayısına!
Şu anda ülkemizdeki yoksul çocuk sayısı tam 10 milyona yaklaştı. Bunu kim söylüyor ? TEPAV söylüyor. TEPAV kim ? Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı.
Yoksul çocuk sayısı bir önceki yıla göre yüzde 44 yükselmiş.
Evet ülkemizde yıldan yıla çocuklara karşı ilenen suçlar artıyor, çocukların ölümleriyle sonuçlanan olaylar artıyor, oyun çağındayken çalıştırılan çocuk sayısı artıyor, bunlar artarken yoksul çocuk sayısı da artıyor eğitimden ayrılan çocuk da! Anlayacağınız ülkemizde çocuk olmak giderek zorlaşıyor.
TEPAV'ın yaptığı araştırmalardan anlıyoruz ki;
Yoksulluk oranı 0 - 2 yaş bebeklerde yüzde 41,4 olurken, 3- 14 yaş çocuklarda bu oran yüzde 43,8 olmuş.
25 yaş üzeri nüfusta da yoksulluk oranı yüzde 18,2.
Şu anda da ülkemizde tam 2 milyon çocuk " Derin yoksulluk" içinde yaşıyor.
Saygın araştırmacı Hakan YILMAZ " çocuk yoksulluğunun, Avrupa Birliği ülkelerine göre, yüzde 80 daha yüksek olduğuna " dikkat çekmiştir.
Türkiye'de çocuk yoksulluğu oranı yüzde 34,4 iken, birilerinin bizi kıskanıyorlar, bunlar hristiyan dediği Avrupa Birliği üye ülkelerinde bu oran bizimkinin 2 kat gerisinde.
Yoksulluk içinde yaşayan bu çocuklar, temel güvenlik, eğitim, sağlık, beslenme, barınma hizmetlerinden mahrum kalıyor. Bunlardan mahrum kalınca da fiziksel ve zihinsel gelişimleri maalesef tam olarak olumlu yöne gitmiyor.
Bu çocuklarımızın güvenliği ve refahı için sürdürülebilir sosyal politikalara acilen ihtiyacımız var. Yoksulluk döngüsünü geri çevirmek için;
Eğitimde lafta değil, uygulamada fırsat eşitliği olmalı, çocukları her şeyden korumak için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, mevzuatlar yenilenmeli, AB standartlarına ulaşılmalı, barınma- beslenme- sağlık ve eğitim politikaları acilen değiştirilmeli.
Çocuklardaki eğitim yetersizliği ve derin yoksulluk sorunu gerçekten yadsınamaz bir gerçektir. Hiç bir kişi ya da kurum bunu görmemezlikten gelemez. Bu sorun ancak hükümetin liderliğinde tüm kamu ya da özel kişiliklerin bir araya gelip sığ politikalardan sıyrılıp aklı başında politikalar üretmesiyle çözüme girer.
Çocuk yoksulluğu derin, acı ve yakıcı bir konudur. Ahlaki sorumluluk gerektirirdir.
Politikacıların insafına bırakılamayacak kadar!