DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN
ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR
Özellikle son 15 yıldır okulda, hastanede, cenazede, belediye otobüslerinde, dolmuşlarda, metroda, uğradığım iş yerlerinde, kahvelerde, çay ocaklarında, lokantalardaki masalarda, yazılı ve görsel basında, sosyal medyada, televizyonlardaki ekonomi programlarında, köşe yazılarında, gittiğim yurt içi ve yurt dışı gezilerde, anlayacağınız aklınıza gelen her yerde dinlediğim, izlediğim, kulak misafiri olduğum konuşmalarda, görüşmelerde en çok kullanılan ilk üç kelime " Enflasyon, zam ve asgari ücret.
Arkadaş ! Dünyanın acaba başka ülkelerinde, köşelerinde, başka yerlerde bu üç kelime bu kadar cümlelerin içinde yer alıyor mudur acaba ?
Alıyorsa da taş çatlasa bizim gibi Dünya klasmanının son sıralarında yer alan üç beş ülkede alıyordur.
Artık meslektaşlarımla, komşularımla, çocukluk arkadaşlarımla, ya da toplu taşımalarda ortaya laf atan insanlarla konuşmak istemiyorum. Gına geldi bu üç kelimenin içinde geçtiği konuşmalardan, boş yorumlardan...
Ülkedeki memurlar, işçiler, asgari ücretle çalışanlar, esnaflar ve emekliler, zam, enflasyon ve asgari ücretin ne olacağına dair konuşmaları duyunca pür dikkat dinliyorlar. Bunları anlatanlar da pek bir ciddiyetle anlatıyorlar. Görseniz yeni bir icat keşfetmişler gibi. Haliyle konu, zam geliyor mu ? Asgari ücret ve maaşlar artacak mı ? Enflasyon canavarının dişleri dökülüyor mu ? üçlüsüne gelince ekranlarda reytingler artıyor. Anlatanlar masal da anlatsa alıcısı bol. Ha Ali anlatmış, ha Veli. Yeter ki bunlardan bahsedelim milletin ağzına naneli şeker verelim. İktidar medyası da bunu yapıyor, muhalefet medyası da.
Sevgili okur;
Bu ülkede başka konuşulacak meseleler, konular yok mu ? Allah aşkına!
Ülkenin %75'i yoksullaşma sınırının altına demir atmış, %15'i açlık sınırı altında yaşıyor. Maaş ve asgari ücret artsa ne kadar artacak ? Yaranıza ilaç olacak mı? Ülke neden bu hale geldi ? diye uğraşıp çözüm bulacağımıza maaşımız kaç tl olacak ? Asgari ücret kaç tl olacak ? diye ekranlarda her gün masal anlatan çakma ekonomistleri dinliyorsunuz. Çünkü gerçek ekonomistleri dinleyemezsiniz. Onlar konuşunca masal değil, acı gerçeği anlatacaklar sizlere. Kitlesel yoksullaşmaya nasıl geldik ? onu anlatacaklar.
Kentsel yoksulluğun ( kitlesel yoksulluk ) kısaca tanımına bakarsak;
Kentsel alanlarda yaşayan insanların ekonomik, fiziksel, sosyal koşullardan kaynaklanan yoksulluklarını ifade eder. Bu kavram, sanayileşme, kentleşme ve ekonomik dönüşümlerle ortaya çıkmıştır.
Neo liberal politikalar uygularsanız, Nepotizm'den ( kayırmacılık, ayrımcılık ) ve Kronizm den ( ahbap- çavuş ilişkisi ) yana tavır koyarsanız, üretmeyip hep tüketirseniz, hala tarım ülkesi sayılırsanız sosyal devlet anlayışını terk ederseniz, hukuk ve adalet ortadan kalkarsa, eğitim batarsa , bilimi terk ederseniz, hurafelerle iş yaparsanız, devlet aklı ortadan kalkarsa, devlet tasarruf yapmayıp, halkına siz yapın derse, ülke yol geçen hanına dönerse kaçınılmaz son işte budur.
Arabamız, adalette, hukukta, eğitimde, sağlıkta, ahlakta, gıdada, yönetimde, teknolojide aklınıza gelen her şeyde tam geri vites gidiyor. Artık daha ne kadar gider ? Bilemiyorum.
OECD 'nin son raporuna göre " Emekli Maaş " larında Dünya sıralamasında sondan ikinciyiz. En aşağıda Hindistan var. Kişi başı sağlık harcamalarında dünya sonuncusuyuz. Kamusal denetimler ve Sayıştay çalışamaz hale getirilmiştir.
TUİK'in açıkladığı hiç bir enflasyon rakamına kimse inanmıyor. Enflasyon sepeti her ay değiştiriliyor. Haliyle bu rakamlar gerçeği yansıtmazsa sizlerin alacağı ücretler ve maaşlar da yapılan iyileştirmeler ya da artışlarda aldatıcı olacaktır.
Enflasyon kısaca; en basit tanımıyla fiyatlar genel seviyesinin artması ve tüketicilerin alım güçlerini hızlı bir biçimde kaybetmeleridir.
Şimdi sizlere soruyorum :
Döviz uzun bir süredir yerine sayıyor, petrol fiyatları dünyada yerinde sayıyor, alınan hammadde fiyatları artmamış, iç talep iyice kısılmış hala enflasyon da istenilen düşüş gerçekleşmiyor. Enflasyon, bir noktaya kadar düştü sonra maliyetler artıyor, mevsimsel etkiler var ve tüketici mecburen karta gömülüp alışverişini arttıracak. İnsanlar harcayacak kardeşim...
Temel sorun nedir ? Kamunun hiç tasarruf yapmaması, tabiri caizse fil gibi yemesi, her şeyi yutması. Sen vatandaşına tasarruf yap de1 Ama kendin kurala uymadığın gibi harcamalarını iyice arttır. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Başta iktidara yakın sanayi kuruluşlarının faizler Kasım ya da Aralık ayında düşecek algısını pompalaması, ne yaparsanız yapın yurt dışından yatırımın gelmemesi, vergi ve harçların arttırılması gibi nedenlerle enflasyon geri yükselişe geçiyor.
Siz emekliler, işçiler, esnaflar devam edin maaşımız ne kadar artacak, asgari ücret ne kadar artacak sakızını çiğnemeye.
Ne kadar artarsa artsın maalesef hiç bir değeri yok uygulanan ekonomik programlar, yap bozlar, dünyadaki imajın, hukukun, adaletin, sosyal devlet anlayışın ve en önemlisi bitik olduğunu dünyanın ekonomik gücü yüksek ülkelerin bilmesi seni çaresiz bırakıyor dostlar.
Moralinizi bozmak istemem ama hiç bir zaman acı gerçeklerle yüzleşmek istemeyen bir ülkenin insanlarıyız. Osmanlıdan beri gösterişi, böbürlenmeyi hava atmayı seven bir toplumuz. Örneğin en büyük havalimanı bizde olsa ne olur ? Karnım tam doymadıkça!
Bakın basit bir örnek vereceğim. Bu yaz 10 gün İtalya'ya gittim. Tüm İtalya'yı da baştan sona gezdim. Ferrari'nin, Maserati'nin, Lamborghini'nin üretildiği ülke. Tüm İtalya'da yollarda taş çatlasa bu üç arabadan toplam 25 tane gördüm. Niye adamlar fakir mi? Hem de kendileri üretiyor. Bunu sorduğum İtalyan rehberim güldü. Dedi ki: " Bize küçük arabalar yetiyor, büyüğünü alacak kadar zengin değiliz " dedi. Gerisini siz tamamlayın.
Hep sonucu konuşuruz nedense sebepleri atlarız. Bencilliği, haksız rekabeti, fırsatçılığı hayatın özü yaparsak, sosyal devleti, gerçek milliyetçiliği, kişiyi korumasız bırakırsak olacağı budur. Tüketim toplumu olmaktan kurtulamazsak. Ama tüketim toplumu olmaktan gerçekten kurtulmak istiyor musunuz? Yazacak çok şey var ama uygulayan olacak mı?
Hep beraber tüketim toplumu olmaya devam diyorsanız bu döngü böyle sürer gider.
Filler tepişmeye devam eder, çimenler ezilir.
Yukarıda dediğim gibi bizler maaşa, ücrete zam gelecek mi sakızını çiğnemeye devam edelim. 20 yıldır gelmiş de ne olmuş. Olan her yıl geriye gittiğimiz.
İktidara kim gelirse gelsin.
NOT: Ekim 2024 yılı " Açlık Sınırı : 20.431 TL. - Yoksulluk Sınırı : 66.553 TL " Asgari ücretle çalışan işçi : 9.7 milyon.
Veriler: Türk - İş.