Predrag Matvejeviç

Prof. Dr. Predrag Matvejeviç, eski Slavlar’ın bölgeye “İhtiyar Dağ” adını verdiklerini belirterek, “Yakın tarihte bu bölgeye Avrupa Türkiyesi de deniyordu” dedi Balkanlar’ın, süper imparatorlukların ve uluslararası anlaşmalarla kesilip biçilmiş yeni devletlerin kalıntılarıyla dolu olduğunu söyleyen Mostar doğumlu Prof. Dr. Predrag Matvejeviç,eski Slavlar’ın bölgeye “İhtiyar Dağ” adını verdiklerini belirterek, “Yakın tarihte bu bölgeye Avrupa Türkiyesi de deniyordu” dedi Profesör Predrag Matvejeviç, 1932 yılında Bosna Hersek’te, Mostar’da doğdu. Annesi Hırvat, babası ise Rus’tu. Saraybosna ve Zagreb üniversitelerinde Roma filoloji öğrenimi yaptı. Doktorasını Sorbonne’da tamamladı. Zagreb Edebiyat Fakültesi’nde Fransız Edebiyatı Kürsüsü’nü yönetti. College de France ile Yeni Sorbonne’a (III. Paris Üniversitesi) zaman zaman konuk profesör olarak gidiyor. Halen Roma Üniversitesi’nde Diller ve Edebiyat Bölümü’nde “La Sapienza”da profesör olarak dersler veriyor. 1977’den itibaren Yugoslavya’da birçok kitap yayımladı. Bunlardan ilki, “Şu Yeldeğirmenleri” başlığıyla çevrilebilecek, Zagreb’de Stalinizm eleştirileriyle ilgili oldu. 1985’de Belgrad’da “Açık mektuplar-ahlak denemeleri”ni yayımladı. Yapıtında Doğu Avrupa’da kıyıma uğrayan Sakharov, Solyenitsin, Brodski,Siniavski, N. Mandelstam, D. Kis, V.Gotovac ve V. Havel gibi aydınların savunmasını yaptı. Akdeniz ile ilgili olarak yazdığı bir yapıt Türkçe dahil yirmi yabancı dile çevrildi. Fransa’da “Yılın En İyi Yabancı Kitabı” ödülünü aldı. 1991’de ülkesini terkedip uzun yıllar Paris’te yaşadı. Legion d’Honneur aldı. Hırvatça ve Fransızca’da yazdığı kitaplarının birçoğu yabancı dillere de çevrildi. Napoli’deki “Laboratorio Mediterraneo” adlı vakfın Konsey Başkanı olan Matvejeviç, aynı zamanda merkezi Londra’daki PEN Kulübün Başkan Yardımcısı. “Saraybosna Derneği”nin de kurucu üyelerinden biri. Kendisiyle, Venedik’te yapılan İtalyan Aspen Enstitüsü’nün organize ettiği “Avrupa Birliği-Tuna Bölgesi ve Balkanlar” seminerinde, uzmanı olduğu Balkanlar ile ilgili konularda, Komünizm sonrası Balkanlar’ı da içeren bir sohbet yaptık. * . -Balkanlar deyince ne anlamak gerek sizce? Matvejeviç -Balkanlar gerçek bir yarımada mı? Yoksa Akdeniz’e gömülmüş kıtanın büyük bir parçası mı? Bazan biri, bazan diğeri. Yerine göre. Sahillerinde o kadar çok deniz var ki. Karadeniz’den, Marmara’dan Ege’ye, Adriyatik’e kadar. Sahillerin büyük kısmında başlayan dağlar, bölgeye denizden çok dağ damgası vuruyor. Onun için de çevredeki beş denizden hiçbiri buraya adını veremedi. Eski Slavlar “İhtiyar Dağ” adını vermişlerdi. Yakın tarihte bu bölgeye “Avrupa Türkiyesi” de deniyordu. * . -Tarihte çok şeye şahit olmuş bir bölge? Matvejeviç -Doğru. Burada yer sarsıntıları çok ve yıkıcı olmuş. Sahillerdeki kentlerden birçoğunu dalgalar yutmuş. Mitolojik dönemlerden bu yana birçok ada da kaybolmuş. Bölge değişmiş. Sahillerde, denizin derinliklerine bakarsanız oralarda batık saraylar, limanlar, hazineler görür gibi olursunuz. Sakın hazine aramaya kalkmayın. Kimbilir hangi korsan tarihin hangi bölümünde bunları bulup çıkarıp bilinmeyen yerlere götürmüştür. * . -Balkanlar denilince akla öncelikle çatışmalar, karışıklıklar gelmiyor mu? Matvejeviç -Balkanlar genellikle Avrupa’nın doğusuyla anılır. Merkezi Almanya’dan bakıldığında “karışıklıklar bölgesi” daha Münih’ten, hatta Viyana’dan başlar. Lübyana ve Zagreb gerçek sınır kabul edilebilir. Ama Hırvatlar ve Slovaklar bunu daha doğuya Belgrad veya Saraybosna’ya doğru iterler. * . -Balkanlar’daki bu son savaşın bir din savaşı olduğu söylenebilir mi? Matvejeviç -Böyle bir şey söylemek yanlış olur. Asırlar boyu, hatta bin yıl din farklılıklarının karşılıklı rekabet yaptığı doğrudur. Bu rekabetler de kolaylıkla tahammülsüzlüklere yol açmıştır. Tahammülsüzlükler de çeşitli şekillerde kendini gösteren husumetlere veya çatışmalara gitmiştir. Bu uzlaştırılması kolay olmayan içerik, kendine uygun zemin bulduğunda ve kullanılabilecek hale girdiğinde, daha da büyür. Son savaşın sahipleri bu durumdan fazlasıyla yararlandılar. Aslında dinin kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan çelişkiler, din ile de ilgili olmayan savaşa katkıda bulunup onu besleyebildiler. Bu topraklar üzerinde benzeri paradokslar nadir değildir. * . -Balkanlar’da laik duygular, eğilimler pek yaygın değil? Matvejeviç -Doğru. Balkan halklarının büyük çoğunluğu, şartların icabı, gerçek laik duygularla tanışmamışlardır. Bu duruma sadece Balkanlar’da rastlamazsınız. Neredeyse bütün Akdeniz sahillerinde aynı şey mevcuttur. Bu çerçeve içerisinde bir “milli kültür” kolayca milletin ideolojisi haline gelebilir. Edebiyat sözün dar anlamıyla bir “milli edebiyat” olur. Kişinin ve kolektivitenin enerjisi sadece milliyetçilik tarafından yutulur. BALKANİZASYON * . -”Balkanizasyon” deyimi biraz da buradan kaynaklanmıyor mu? Matvejeviç -Doğru. Kıtamızın bu taraflarında sık gözüken çatlaklar çeşitli tarzlarla dediğiniz gibi “balkanizasyon” deyiminin güçlenmesine yardım ederler. Balkanlar süper imparatorlukların ve uluslararası anlaşmalarla kesilip biçilmiş yeni devletlerin kalıntılarıyla dolu. 19. Asırdan kalan millet fikriyle, 20. Asrın ideolojik konuları “gerçek sosyalizmi”, iki dünya savaşının ve bir soğuk savaşın mirası. Kalkınma halindeki devletlerle kalkınmışların ilişkilerindeki belirsizlikler, Doğu Avrupa ile Batı’nın çelişki durumlarının birbirini izlemesi. Doğru-Batı ve Kuzey-Güney ilişkileri ve Akdeniz ile Avrupa ilişkileri. Bütün bunlar sözü edilen kavrama içerik oluşturuyor. * . -Bu bölgede devletlerden birinin büyümesi, süreklilik içerisinde geniş bir yer kaplaması olasılığı var mı? Matvejeviç -Maalesef hayır. O kadar çok maddi ya da manevi, sosyal ve kültürel sınır çizgisi, bölünme, fay var ki. Bu topraklar, çoğu zaman gerçekten tarihi olsun diye tasarlanmamış bir geçmişte tarih tarafından bırakılmış izler ve yaralar taşıyor. Bir diğerinin aleyhine hayalci gelişme hesapları sonunda yanlış çıkıyor. Ya da milliyetçilik çılgınlığında tamamlanıyor. Son buluyor. Burada bir “Büyük Sırbistan”a, bir “Büyük Arnavutluk”a, bir “Büyük Hırvatistan”a veya önceki gün düşünülen bir “Büyük Bulgaristan”a yer yok. Balkanlar’daki topraklar böylesine ihtiraslara imkan vermeyecek kadar sınırlı. Sınırlar halen saptanmış. Oyunlar oynanmış. NATO OPERASYONU * . -Kosova’da Arnavutlar’ın başlarına gelenler, NATO bombardımanlarıyla çözüme ulaştırılabildi mi? Matvejeviç -Bölgenin Arnavut halkı, Kosova’da acımasızca yerlerinden yurtlarından çıkarılmışlardı. NATO bombardımanı sadece, suçlulukları üzerinde en küçük bir tereddüt olmayan yönetici zorbanın çevrelerini değil, aynı zamanda onun nihayette zorbalığının kurbanı olan halkı da etkiledi. Bu noktada Rusya’nın ve Balkanlar’la olan geleneksel ilişkileri de önem kazandı. * . -Sizce Rusya’nın bu konuda rolü ne olabilir? Matvejeviç -Bu eski dünya süpergücünün rolü, öncelikle kendisi ve muhtemel değişimiyle ilgilidir. Eskiden olduğu gibi gelenekçi ve muhafazakar mı kalacak? Ya da daha geçmiş dönemlerinde hiç olmadığı gibi modern ve ilerici mi olacak? “Kızıl”dan ziyade “beyaz” mı olacak? Ya da, Asyatik olduğu kadar Avrupalı mı olacak? Ya da tersine daha az Slavofil daha çok Batılı mı olacak? Gerçek demokrasiye dönüşebilecek mi? * . -Balkanlar’a nasıl katkıda bulunabilir? Nasıl yardım edebilir? Matvejeviç -Eğer kendine özgü çelişkilerini küçümser, onları görmezden gelirse kimseye yardım edemez. Bilhassa Balkanlar’da yardımda bulunamaz. * . -Doğu Avrupa’nın eski komünist ülkelerindeki durumu nasıl görüyorsunuz? Matvejeviç -Doğu ülkelerinin çoğu komünizm sonrası, henüz eski rejimleri sırasındaki düzeylerini, yaşam ve üretim seviyesi, sosyal güvenlik, emeklilik gibi hususlardaki düzeylerini yakalayamadılar. Bu gözlemleri, ne Stalin Komünizmini yeniden saygınlığa kavuşturmak ne de komünizm sonrasının herşeyini haklı kılmak için yapıyorum. Üzerinde durulacak, eleştirisi yapılacak hususlardan bir kısmını “Öbür Avrupa”da da bulmak mümkün. Doğu Avrupa’da, Akdeniz kıyılarında ve kıyıların hemen ardındaki ülkelerde geçiş dönemi önceden sanıldığından da uzun süreceğe benziyor. DÖNÜŞÜM VE TRAJEDİ * . -Dönüşüm ne aşamada? Matvejeviç -Nadiren gerçek dönüşümler ortaya çıkmış. Başarılı olduklarında da neticeler daha ziyade hayal kırıcı. Bazen da trajik. Bunu eskiden Sovyetler Birliği’ne daha bağlı kalmış ülkelerde daha iyi görüyoruz. Yugoslavya ve Arnavutluk gibi ülkelerde de durum öyle. * . -Ne gibi eskinin olumsuzlukları sürüyor? Matvejeviç -”Eski rejim”in kötü kokuları, kıtamızın birçok yerinde hissediliyor. Akdeniz kıyılarında pintilik atmosferi yayılıyor. Avrupa Birliği kendi güneyinden ve Akdeniz’den pek endişe etmiyor. Avrupa’da “Beşiksiz Avrupa” oluşturuyor. Bu duruma katlanmak kolay değil. Aşmayı da sağlayamıyorlar. Buna “aynı zamanda toplumsal ve ahlaki olan sıtma” da denilebilir. Oynanan hoş olmayan bir rol. * . -Eskinin mirasında nasıl bir gelişim gözlemliyorsunuz? Matvejeviç -Eski totaliter rejimler, arkalarında totalitarizm saplantısı bırakıyorlar. Tarihin marjinalleştirdiği milletler, ileri gitmeyi arzu ederken, ters yönde historicisme (şimdicilik, geleceğin olduğu gibi geçmişin de şimdiyle belirlendiğini savunan öğreti) geliştiriyorlar. En ümitvar eğilimler ve kumların altında ya da toprağın yarıklarında kaybolan kurumuş ırmaklara taşıdıkları umutlar, karşılaştırılıyor. Tarihin toprakları böylesine çatlaklarla dolu. Kum ise, yerine göre, hareketli. * . -Değerlendirmeler bütün ülkelere uygulanabilir mi? Matvejeviç -Hayır. Arnavutluk ve Cezayir için geçerli olan birçok husus eski Yugoslavya, Kosova veya Bosna’ya Bulgaristan, Romanya veya Rusya kadar geçerli değildir. Bulgaristan, Rusya ve Romanya’daki durum Polonya, Macaristan ve bilhassa Çek Cumhuriyeti ya da Slovenya’dakiyle hiç mukayese edilemez..
Benzer Videolar