Gordon George Byron
Ünlü bir İngiliz şairidir. Londra"da doğdu. 1798′e kadar İskoçya"da Abardeen"de annesiyle beraber yaşadı. Öğrenimini, Horrow School"da ve Cambridge"deki Trinity College"de yaptı. İlk şiirleri 1807′de Hours of Idleness (Avarelik Saatleri) adıyla yayınlandı. Edinburgh Review de, bu şiirleri sert bir şekilde tenkid edilince, Byron, İngiliz Şairleri ve İskoç Tenkitçiler adlı manzumesiyle dergiyi hicvetti.
1798′de büyük amcasından Byron"a Newstead Malikanesi ve Lordluk ünvanı miras kaldı. 1809′da mirasına sahip olacak yaşa gelince, Lordlar Kamarasındaki yerini aldı. Sonra bir Akdeniz gezisine çıkarak Portekiz, İspanya, Malta, Arnavutluk, Yunanistan ve Türkiye"yi dolaştı. Türkiye"de Efes ve Truva harabelerini gezdi. Çanakkale Boğazı"nı yüzerek geçti. Annesinin ölümü üzerine İngiltere"ye döndü. Yolculuğunu, bu arada tanıdığı Doğu kültürünü, geleneklerini, sanatını, tarihini, İtalya"nın ve Yunanistan"ın siyasi durumlarını dönüşünden sonra yayınlanan Childe Harold adlı şiirinde anlattı. Bu şiir özellikle 1812′de beşinci baskısından sonra, Byron"a büyük bir şöhret sağladı. O zaman Byron bunun için, Bir sabah uyandım, kendimi meşhur olmuş buldum demişti.
Byron, bundan sonra Londra"ya yerleşti, 1815′de asil bir ailenin kızı olan Anne Isabella Milbanke ile evlendi. Bir yıl sonra bir kız çocukları oldu. Fakat Byron"un, haşin, tuhaf, manasız hareketlerinden dolayı eşi kendisinden ayrılarak babasının yanına dönmek zorunda kaldı. Bu ayrılmaya, Byron"un üvey kız kardeşi Aurara Zeigh ile olan müsabeti de sebep gösterilir.
Bu yüzden toplum içindeki itibarını kaybeden Byron, bir daha dönmemek üzere İngiltere"den ayrıldı. Fakat hakkında yazılan eleştirmelerde belirtildiği gibi, söylentiler ancak onu denizleri aşıp Alplere kadar takip etti. Sonra azaldı ve silindi. Artık şiirleri her yerde okunuyor, her yerde seviliyordu. Şiirlerinde kendi hayatını ve kendi hüznünü anlatan Byron, romantik edebiyatın en sayılı şairlerinden olmuştur. İngiltere"den ayrıldıktan sonra bir süre Brüksel ve Waterloo"da kaldı, sonra tanınmış İngiliz şairi Shelley ile beraber bir yıl İsviçre"de oturdu.
Byron"un doğuşundan, bir ayağı sakattı. Bundan dolayı duyduğu aşağılık duygusu, ayrıca babasız büyümesi onun kötü huylar edinmesine sebep olarak gösterilir. Acayip halleriyle, herkesten başka görünmek hevesiyle bazı çevrelerde pek aşırı sevgi ve ilgi kazanmıştı. Hatta ona benzemek için, bir çok kimse topal olmadığı halde baston kullanıyordu.
Tamamen maceraperest hatta serseri mizaçlı olan Byron, manasız bir Türk düşmanıydı. 1823′de Londra"dan Yunan isyanını idare edenlerin teşvikiyle Hercules gemisine binerek Yunanistan"a gitti fakat önemli bir yardımda bulunamadan hummaya yakalandı. 36 yaşında öldü. Londra"ya gönderilen naaşını taraftarları Westminister Kilisesi"nin mezarlığına gömdürmek istemişlerse de hükümet buna müsaade etmemiştir. Bugün mezarı, Newstead civarında bir köy kilisesi mezarlığındadır. Kalbi Yunanistan"da Mesolongion"da gömülüdür.
Hayatı süresince İngiltere"den ziyade Avrupa"da tanınan ve takdir edilen Byron"un en önemli eserleri:
Childe Harold"s Pilgrimage (Childe Harold"un Ziyaretleri), Turkis Tales (Türk Hikayeleri), Parasina, Prisoner of Chillon (Chillon Mahpusu), Don Juan