Sözlü iletişimin Oluşumu

Sözlü iletişim eylemi konuşmacının beyninde başlar. Konuşmacının beyninde bu işlemi gerçekleştirebilmesi için bir yaratıcı, bir de konuşma işlevi bulunmaktadır. Beynin yaratıcı işlevi iletmek istediği bildiriyi düşünüp şekillendirir. Doğduğumuz andan itibaren edinilen ve depolanan dille ilgili bilgiler (söz dizimi, kelime haznesi, dilin kullanım amaçları ve kodların çözümlenmesi vb.) yardımı ile bildiri şekillendirilip iletmeye hazır hale getirilir. Beynin yaratıcı işlevi üç boyutta oluşmaktadır. İlk olarak iletişim kurulmak istenen konunun saptanması, bu konu tamamen dış etkenler sonucu ya da beynimizde oluşan düşünceler sonucu ortaya çıkabilir. Örnek Çamurlu ayakkabıları ile eve giren oğlunu gören anne belki basitçe oğlunu kapıda yakalayıp ayakkabılarını çıkarabilir ya da ona ne istediğini anlatan bir bildiri göndermek isteyebilir. Anne bildiri göndermeye karar verirse ikincil olarak göndereceği bildirinin yazılı mı, sembolik mi ya da sözlü mü olacağı hakkında karar vermek zorundadır. Son olarak da bu bildirinin biçimi hakkında karar vermelidir. Emir cümlesi “Ayakkabılarını çıkartmadan içeriye girme!” ya da rica cümlesi “Lütfen ayakkabılarını çıkart” vb. tümce biçimlerinden birini seçmek zorundadır. İletişime giren kişi bu işlemi beyninde çok kısa bir süre içinde ve düşünmeden doğal olarak gerçekleştirmektedir. Beynin yaratıcı işlevinin fonksiyonlarını açıklayın. Daha sonra beynin iletim işlevi devreye girerek bu düşünceyi dinleyicinin algılayıp çözümleyebileceği ses öbeklerine dönüştürür. Beyin iletim işlevini gerçekleştirirken, konuşmada kullanılan organları kontrol eden kasları uyarmakla görevlendirilmiş olan bölümü, konuşmada kullanılan organları harekete geçirecek olan uyaranları, nöronlar aracılığı ile gönderip, konuşmada kullanılan organları iletilmek istenen bildiriye uygun konuşma seslerini üretebilecek pozisyonlara gelmelerini sağlamaktadır. Bunun sonucunda doğru konuşma sesleri doğru düzende üretilebilmektedirler. Konuşmayı üretirken beynimizde ne gibi işlemler oluşmaktadır? Konuşmada kullanılan organlar: Bu aşamada beyinden sinir yolları ile gönderilen nörolojik uyaranlar, konuşmada kullanılan organlardaki kasların harekete geçmesini sağlarlar. Akciğerler konuşma seslerini oluşturan havanın harekete geçmesini sağlar, ses telleri açılıp kapanarak konuşma seslerine birincil özelliklerini kazandırırlar; dil, dudaklar, dişler değişik pozisyonlara gelerek konuşma seslerini oluştururlar. Konuşmada kullanılan organların tüm bu devinimleri bir an içinde bilinçsiz ve doğru olarak beynimiz tarafından kontrol edilmektedir. Konuşmada kullanılan organlarımız nelerdir? Konuşmada kullanılan organlarda üretilen anlamlı ses dizgileri, ses dalgalarına dönüştükten sonra hava yolu ile işitme organı kulağa iletilmektedir. Kulak zarı hava basıncına duyarlı esnek bir zardan oluşmaktadır. Hava basıncının şiddetine göre içe ve dışa doğru hareket edebilmektedir. Kulak zarının bu hareketleri içkulaktaki kemikçikleri (çekiç, örs ve özengi) harekete geçirir. Kemikçiklerin hareketleri iç kulaktaki (koklea) sıvıyı hareketlendirerek burada bulunan duyma sinir hücrelerinin bu sinyalleri algılamasını sağlar. Sözlü iletişimde kulağın işlevi nedir? Kulaktan beyne gelen uyaranlar şiddet, perde ve uzunluk özellikleri devamlı değişen ses dizgeleri olarak algılanmaktadır. Dinleyici bildiriyi duyar ancak bu aşamada anlamlandıramaz. Bu bizim bilmediğimiz bir yabancı dildeki konuşulanları duyup anlamlandıramamamıza benzemektedir. Dinleyici bildiriyi anlamlandırabilmesi için, konuşmacıdan gelen bu sinyalleri, beyninin yaratıcı işlevi devreye girerek geçmiş bilgilerini kullanarak çözümleyebilmesi gerekmektedir. Çözümleme işlemi tamamlanınca dinleyici gelen bildiriyi anlamlandırabilir.
Benzer Videolar