Hipnoz İle Ruhsal Tedavi
Hipnoz
Hipnoz; hipnotik durumu açıklamak için yapılan tanımların hepsi ve bu tanımlardan daha fazlasıdır. Kendi deneyimlerime dayanarak hipnoz ya da trans; daha derin öğrenmeye izin veren ve kişinin bedenini ve beynini kuvvetli şekilde kontrol etmesini mümkün kılan, derinliği değişebilen bir durumdur. Değişimi ve süreci hızlandıran bir bilinç durumudur. Aslında direkt düşüncelere konsantre olarak odaklanma olduğunda derin farkındalık ortaya çıkar ve telkinlerin kabul edilme düzeyi yükselir. Hipnozun gücü ve etkileri binlerce yıldır kullanılmasına rağmen bu günlerde yani yirmi birinci yüzyılda hipnoz sanatı hala bilinmezlerle ve şüphelerle doludur. Hatta birçok insan hipnoz diye bir şeyin varlığından bile haberdar değildir. İşte bu yüzden burada kısa da olsa hipnozun tarihinden söz etmek ve yapılan tanımlamaların bazılarını örnek olarak vermek istiyorum.
Rasner “Büyücünün İçinde” 1999 syf 2:
“bence hipnoz rahatlama, bilinçli zihnin dikkatinin dağılmasını ve yüksek telkin edilebilirliği sağlayan, farkındalığı arttıran, bilinçaltının hayal gücüne girişe izin veren bir süreçtir. Aynı zamanda düşünceleri ve hayalleri gerçekmiş gibi yaşama yeteneği sağlar.”
Ormond Mcgill “Hipnotizma Durumunun Yeni Ansiklopedisi”1996 syf 12 de:
“temel olarak hipnoz, uyurgezerliğin üretken duygudaşlığından çok otomatik sinir sisteminin direk olarak kilitlediği zihinsel aktivitelerdeki kapasite durumlarının bilinçliliğin bir seviyesinden diğer seviyesine geçilmesiyle ortaya çıkan zihin durumudur.
Dave Elman “Hipnoterapi” 1964 syf 26
“Hipnoz insanın eleştirisel kabiliyetinin sekteye uğradığı ve seçici düşüncenin kurulduğu zihin durumudur” ve şöyle devam ediyor, “zihnin eleştiri kabiliyeti yargının yapıldığı yerdir.”
Topher Morrison’un yaptığı eleştirisel yetenek yorumu: “eleştirisel yetenek, gerçeklik ve fantezi arasındaki ayrımı yapan parçanızdır.”
Ve son tanım Doktor Milton Erikson’dan, “Tüm Eserleri” cilt 1 syf 113
“hipnotik durum deneğe ait olan ve deneğin kendi bilgi ve hafıza birikimine göre değişen, bilinçli olarak fark edilmesi gerekmeyen, ama uyanık olmayan farkındalık durumunda bazı belirtiler de gösteren bir deneyim durumudur.”
Hipnoz kullanımını ortaya koyan kanıtları bir araya getirerek milattan önce 2000 yılına kadar gidebiliriz. Tarihten günümüze kadar olan süreçte insanlar kendi içlerinde derinleşmek, bir düşünce üzerinde dikkatini yoğunlaştırmak, bir düşünceyi geliştirmek gibi şeyler için hipnozu kullanmışlardır.
M.Ö. 2000- Hindistan’da tapınakların duvarlarında ilkel Sanskritçe iyileşme trans yazıları bulunmaktadır. Mısır papirüslerinde rahiplerin hastalıkları iyileştirmek için uyku ibadetleri yaptığına dair yazılar vardır.
M.S. 1500- Frengiye çare bulan Parcelus mıknatısla insanları iyileştirmeye insanları tedavi ettirmeye başlamıştır.
1600- Valentine Greatrake ellerine koyduğu mıknatısları vücut üzerinde gezdirerek insanları iyileştirmiştir.
1725- Maximillian Hell insanları iyileştirmek için mıknatısları kullanmıştır.
1734- 1817- Maximillian Hell’in öğrencisi Franze Anton Mesmer Viyana’ya mıknatısla tedaviyi getirdi. Ve bu yöntem Kanamalı hastalıklarının en önemli tedavi aracı haline geldi. Mesmer kanayan yaranın üzerine mıknatısı gezdiriyor ve kanama duruyordu. Sonra bir gün mıknatısını bulamadı ve aynı işlemi bir sopayla yapmayı denedi ve kan yine durdu. Böylece Mesmer manyetik enerjinin dışardan değil, hastanın içinden geldiğine inandı ve buna hayvansal manyetizma adını verdi.
1800- Pussygeru de Marquis Mesmerizmi Fransa’dan aldı ve bugün en derin hipnoz diye kabul edilen uyurgezerlik yani Somnambulism’i buldu.
1838- Dr Ellitson Mesmerizm’i çalışmalarında kullanmaya başladı ve tıbbi bir mal olmaktan çıkardı.
1840- James Braid, La Fonten tarafından yapılan bir Mesmerizm gösterisine tanık oldu ve bunun bir hipnotik telkin gücü olduğuna karar verip Nörohipnozu keşfetti.
1843- James Braid nöropinoloji kitabını yazdı ve deneğin tek bir noktaya odaklanmasıyla ilgili gözlemlerini yazdı. Monoidealizm terimini ortaya koymaya çalıştı ama kabul görmedi.
1850- James Esdale mesmerizmi acı kontrolünde kullanmayı keşfetti. Bu yöntemi 500 hasta üzerinde başarıyla uyguladı. Bu buluş kloroformun bulunmasında hemen önce gerçekleşti, ama tıbbi kesim bunu kabul etmedi ve onu İngiliz müfrezesine kapattılar. Yani kloroformun bulunması Mesmer’in buluşunun kabul görmemesine sebep oldu. Çünkü o günlerde tıbbi ilaçların kullanılması daha revaçtaydı.
1864- Fransız Lieboult hipnoz kullanarak bir trans geliştirdi. Bernheim’ın Liebolut’a katılmasından hemen sonra, bir gecede bir siyatik hastasını tedavi ettiler. Daha sonrada Nancy hipnoz okulunu açtılar. Freud da Bernheim ve Liebault’un öğrencisiydi.
1904- Pavlov bir yazısında “şartlı refleks”i yazdı.
1943- Milton Erikson’un profesörlerinden biri olan Clark Hull “hipnoz ve telkin edilebilirliği” yazdı. Bu hipnoz hakkındaki ilk psikolojik kitap çalışmasıdır. İlk gözlemlerinden bir tanesi “transı var sayan her şeyin transa sebep olduğu” dur. Hull, Erikson’un profesörü olmasına rağmen hipnoz konuşundaki düşünceleri oldukça farklıdır. Erikson’un inançları gözlemlere ve doğal süreçlere dayalıdır ama Hull’un araştırmaları fonograf ve herkese uygulanabilir yöntemlerden kaynaklanır
Bütün metinlerde bu öncüler, deneklerin özgür iradesini “aldıklarını” zannediyorlardı ama aslında bunu veren deneğin kendisiydi. Bu fikrin oluşmasındaki ana sebep kültürdeki dini ve mistik yapıydı. Bu süreç birisinin daha güçlü insanların da var olduğunu anlamasına kadar devam etti. Aslında hipnoz denekle ilgili bir şeydi ve doğru yolu bilen herkes hipnozu başarabilirdi.
1800’lerin sonlarındaki Breuer, Freud’un psikoanalizlerinin başlamasından sonra, tramvatik amnesia ve baskıların tedavisinde hipnotik tekniklerin işe yaradığı kanıtlandı. Jung hipnoz eğitimini bıraktı. Bunun sebebi zamanın bir özelliği olan hipnoza karşı olan otoriter ve geleneksel yaklaşımdı. Hastalar tramvatik deneyimleri hatırlamalarına rağmen, baskılarda otoriter yaklaşım hiçbir kullanışlı bilgiye erişememiştir. Jung şöyle demiştir “hipnoz tedavisini arzularımı başkalarına aşılamamak için bırakıyorum’’. Sadece, telkinlerimle değil, devamlı etkilerle insanın kendi kişiliğini geliştiren iyileşmeyi uygulamak istiyorum. ”Zamanla her şey gibi terapi metotları da değişmiştir. Hipnozdaki izin verici, doğal ve ideo dinamik yaklaşımların öncüsü Milton Erikson’dur.
1920-1980 Milton H Erikson. Milton Erikson hipnoz tedavileriyle 60 yıl boyunca günde yaklaşık 14 kişiyi tedavi etmiştir. Önce direkt hipnotik tekniklerle çalışmaya başlamış, ama hemen ardından daha izin verici bir yaklaşımla daha fazla insanı hipnotize edebileceğini anlayarak en çok kullanılan ve modern hipnozun örnek aldığı bir çalışma olan “Karışıklık Tekniği’ni” ve “El Sıkma İndüksiyonunu” geliştirmiştir.
Milton Erikson’un hipnotik telkinlerden yararlanma yaklaşımı aşağıda belirtilmiştir. (Erikson tüm eserleri cilt 4 syf 38 ve cilt 1 syf 204-205) : “trans durumu telkinlerle kurulup sürdürüldüğü için ve hipnotik göstergeler de telkinlerden çıkarıldığı için garanti edilmeyen ya da duyulmamış bir varsayımın bir telkin sonucu ortaya çıkması gerektiğine inanılır. Yanlış anlaşılmaların tersine hipnotize edilmiş insan, değişmez, aynı insandır. Ne kadar trans durumunda davranışları değişiklik gösterse bile o davranışlar da aslında günlük deneyimlere, deneğe ve terapiste göre değişiklik gösterebilir. Ama terapist en fazla kendi ifade tarzı kadar etkili olabilir. Transın oluşumu ve sürdürülmesi hastanın iç psikolojik karışıklılarını yeniden düzenlemek ve hayatındaki deneyimlerden yararlanmak için oluşturulan sosyopsikolojik bir durumdur. Hipnoz ne hastayı ne de geçmiş tecrübelerini değiştirmez. Sadece insanın kendisi hakkında daha fazla ve daha doğru bilgiler edinmesini ve kendini daha iyi ifade etmesini sağlar.
Direkt telkinler temelde eğer kasıtlı değilse, verilen telkinlerdeki değişiklikle gelişen hipnozdaki varsayımlara dayanır. Bu yöntem hipnozun, deneğin kendisi tarafından yapılan bir yeniden değerlendirme olduğunu hiçe sayarak, terapistin değişiklikler yapmak için büyük bir güce sahip olduğunu savunur. Ama böyle bir “tedavinin” fikirlerin yeniden değerlendirilmesiyle, hatta
hatıraların etkisiyle bir ilgisi yoktur. Bu bir yeniden değerlendirme ve yeniden yapılandırma olduğu için terapist davranışları kontrol edemez ya da onaylayamaz sadece bir gözlemci ya da bir yardımcı olabilir.”
Erikson’un bütün eserleri cilt 1:
“bu metotlar trans, indüksiyon prosedürü bileşenlerini temel alarak hastanın davranışlarından, düşüncelerinden ve olayların gerçekliğinden yararlanmaktadırlar. Bu teknikler genelde kullanılan bir operatörün seçilmiş tepkilerinin ışığında gelişen translardan farklıdır. Bu özel teknikler stres, uygunsuzluk gibi durumlarda hipnozun uygulanabilirliğini göstermektedir. Aynı zamanda bu teknikler hipnoz ve indüksiyonu kullanan bazı psikolojik temellere ışık tutmuşlardır.
Bu otoriter yaklaşımdan, daha doğal ve yaratıcılığı, erişimi, hafızayı, öğrenmeyi ve davranışları kapsayan Milton Erikson’un doğal yaklaşımına geçiş bir devrimdir ve bugün hala kullanılan denek merkezli hipnotik tekniklerin kurucusudur.
Acı rahatlamasında hipnoz:
Acı rahatlamasında hipnoz benzeri yöntemler zamanın başlangıcından beri kullanılmaktadır. Bunların ilk örnekleri büyücülerin, papazların ve kâhinlerin anlattıkları hikâyelerdir. Bunlara şaman ve aborjin tarihinde rastlanmaktadır. O zamanki aborjinal ve şamanik kültürün iyileştirme yöntemleri bazı alanlarda günümüz modern tıbbının bile üstünde bulunmaktadır.
Batı dünyasında hipnoz kaynakları Mesmer ile başlar. Mesmer kullandığı hipnoza daha sonra Mesmerizim diye ünlenen hayvan manyetizması demiştir. Metodu tıbbı çevreleri memnun etmeyecek şekilde acı rahatlamasında ve iyileşmede başarılı olmuştur. Başarısızlığı mahkumiyetiyle sonuçlanmıştır. Ne kadar bazı alanlarda başarısız olsa da birçok insan Mesmer’den ve tekniklerinden etkilenmiştir.
Aynı zamanlarda İsviçre’de Johann Joseph Gassner şeytan çıkarmayla ilgileniyor ve dünyanın her yerinden hastaları oluyordu. Onun metodu da Mesmerinkiyle benzer etkiler yaratıyordu.
Mesmerizmden etkilenen başka bir insan Phineas Parkhust Quimby (1802-1886), yatalak hastaları çok başarılı şekilde tedavi ediyor ve Hıristiyan biliminin kurucusu olan Mary Baker Eddy kadar ünlü oluyordu.
19 uncu yüzyılda daha fazla doktor Mesmerizmi acı rahatlamasında ve anestezide kullanmaya başladı. Bu doktorlardan en ünlüleri John Elliotson ve James Esdaile idi. Anestezi, ilaçları bulunmadan önce tek yol mesmerizmdi. Kloroformun bulunmasıyla mesmerizmin kullanımı da yok oldu.
1843 lerde İngiltere de James Braid isimli bir cerrah mesmerizmi tekrar canlandırdı ve adına yunan uyku tanrısı hipnos’dan esinlenerek hipnoz dedi. Bu fenomeni fiziksel olarak değil de psikolojik olarak değerlendiren ilk kişi Braid’dir. Braid’in buluşları özellikle de trans hakkındaki buluşları hipnoza yeniden bir ilgi uyanmasına sebep oldu.
1800lerin sonunda Bernheim ve Liebeuant hipnozu fiziksel ve işlevsel hastalıkları tedavisinde kullandı ve Bernheim’ın siyatik hastaları hipnotik betimlemelerle iyileştiler. Bunun üzerine Bernheim ve Liebeuant hipnozun hangi durumlarda işe yaradığını bulmak üzere kapsamlı hipnoz çalışmaları
yapmaya başladılar. Hipnoz yine yenilikçi ve gelişen bir döneme girdi. Ve yeni bir anestezi yöntemi haline geldi. Bundan sonrada psikolojik tedaviler yerine hipnozla sağlanan fiziksel tedavilere ağırlık verildi.
İlk uluslararası deneysel ve terapatik hipnoz konferansı Paris’te 1889 da düzenlendi. Katılımcılarının çoğu meşhur psikiyatristlerdi.
Viyana da Freud ve Breuer histeri hastalarında hipnozu başarıyla kullanmaya başladılar. Hipnoz hakkında bir kitap yayınladılar. Bundan sonra Freud hipnozu bırakıp, psikanalize yöneldi.
Batı dünyasındaki artan hipnoz popülaritesi diğer alternatif terapileri beraberinde getirdi. Her şeyi yanlış ya da başarısız olsa bile test ettiler. O zamanlarda hipnozun etkinliğini bilim çevrelerinde uyandırdığı merak belirliyordu.
Birinci dünya savaşı bittikten sonra hipnoz askerlerde “kabuk şokunu” gidermek için kullanıldı. Clark Hull çalışmalarına Wisconsin Üniversitesinde başlayıp, Yale üniversitesinde devam etti. İkinci Dünya Savaşı ve Kore Savaşı’ndan sonra hipnoza karşı yine bir ilgi uyandı.
Bu noktada hipnoz kullanımı dişçiler, doktorlar ve psikologlar arasında acı kontrolünü mümkün kıldığı için yaygınlaşmıştır. 1990 da Evans hipnozun diğer acı rahatlatma yöntemleriyle etkinliğini karşılaştırmış ve hipnozun acı rahatlamasındaki en etkin yöntem olduğuna karar vermiştir.
Hipnozda analjezik yaklaşımla, tedavi edici yaklaşım arasında büyük zıtlıklar içeren ayrımlar vardır. Analjezik yaklaşım, hipnoz literatürüne odaklanmaktadır. Bu konu üzerindeki başka bir tartışma da iyileştirici sürecin aynı zamanda bir analjezik süreç olduğudur.
Charcot üç ana hipnoz seviyesi derinliğini belirlemiştir ve bunların ardışık sıralaması Letarji, katalepsi, uyurgezerlik ve hafif, orta ve derin trans şeklindedir.
Hafif trans (lethargic): Belirtileri fiziksel rahatlama ve nefesteki yavaşlamadır. Denekler vücutlarında hafifleme ya da ağırlaşma hissedebilirler ve istekleri ve hevesleri tamamen aynı kalır ama hareket ya da düşünme yoktur. Beş duyunun farkındalığı artar. Gözlerde, kol ve bacaklarda katalepsi, bazı kas gruplarında sınırlanma (örnek göz çevresi) meydana gelebilir ve hipnotik telkinlere tepkiler artar.
Orta trans (kataleptik trans): Görsel ya da fiziksel hipnotik telkin hayallerine tepki, kısmi amnesia ve eldiven anestezi mümkündür.
Derin trans(uyurgezer durum): Bu hipnoz seviyesi hastanın gözlerinin açık ya da kapalı oluşundan etkilenmez. Derin hafiflik duygusu ve genişlemiş göz bebekleri vardır. Hipnoz sonrası telkinlerde bile tam bir amnesia mümkündür. Hasta birçok hayal görebilir. İstem dışı hareketlerin kontrolü mümkün olabilir. Bu trans yaş gerileme durumunda tavsiye edilir.
Hipnoza yakın olmayan kişiler tarafından ortaya konan korkular, istemediği sırları açığa vurmak, trans halinden çıkamamak ve yapmak istemediği şeyleri yapmaktır. Genel inancın aksine bu korkuların hepsi yersizdir. Hipnoz sırasında bilinçli analitik zihin egemen olmamasına rağmen, her zaman işlevseldir. İnsan derin hipnoz halindeyken de yalan söyleyebilir ve istemediği hiçbir sırını açığa vurmaz. Bilinçliyken hatırlayamayacağı şeyleri hatırlar ama sadece söylemek istediklerini söyler. İstediği zaman hipnozdan çıkabilir, ama çıkmak istemezse bir süre sonra uyur ve normal şekilde uyanır. Aynı zamanda istemediği şeyleri yapmayı da reddedebilir. Normalde yapmadığı şeyleri hipnoz sırasında yapabilir, ama bunlar sadece yapmaktan rahatsız olmadığı şeylerdir.