Ebu Leheb
Hz. Peygamber'in amcası, aynı zamanda onun en şiddetli düşmanı.
Kureyş eşrafından ve Peygamber efendimizin amcası olan Ebû Leheb'in asıl adı, Abdüluzzâ b. Abdulmuttalib b. Hâşim'dir. Onun için "Alev babası" (yani cehennemlik) manasına gelen Ebû Leheb lâkabı müslümanlar tarafından kullanıldığı gibi Kur'an'da da geçmektedir.
Kendisi, Hz. Peygamber'e ve güçsüz müslümanlara eziyetler eder, karısı Ümmü Cemil binti Harb da Rasûlullah'ın geçeceği yollara dikenler atardı. Peygamber efendimiz, "Önce en yakın akrabanı uyar!" (eş-Şuarâ', 26/214) veya "Emrolunduğunu açık açık anlat!" (el-Hicr, 15/94) âyeti nâzil olunca Safâ tepesine çıkarak Mekkelileri uyarmıştı. Bu sırada Ebû Leheb yerden bir çakıl alarak Hz. Peygamber'e fırlatmış ve, "Kahrolasıca (tebben lek)! Bizi bunun için mi topladın?!" demişti. Bunun üzerine şu âyetleri ihtivâ eden Tebbet Sûresi nâzil oldu: "Ebû Leheb'in elleri kurusun, kendisi de kahrolsun! Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. Yakında kendisi alevli ateşe atılacak. Karısı da boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde odun taşıyacaktır." (Tebbet, 111/ 1 vd.)
Şurası dikkat çekicidir ki Mekke müşrikleri arasında Kur'an-ı Kerim'de ismi açıkça zikredilerek lânetlenilen tek kişi, Ebû Leheb'tir ve Hz. Peygamber'in öz amcası olması ona hiçbir fayda sağlamamıştır.
Daha sonraki dönemlerde de hep İslâm'a karşı müşriklerin yanında, hattâ başında yeralan Ebû Leheb, bazı rivâyetlere göre hasta olduğu için, bazı rivâyetlere göre ise kızkardeşi Âtike'nin gördüğü kötü bir rüya sebebiyle Bedir harbine bizzat iştirak etmemiş, ancak yerine ücretini vererek bir asker göndermiştir. Bedir hezimeti kendisine haber verildiği zaman son derece üzülmüş, yedi gün gibi çok kısa bir süre sonra da Mekke'de ölmüştür. Ölümünde oğulları dahi cesedini kaldırmaya yanaşamamışlar, kokuşuncaya kadar ortada kaldıktan sonra merasim yapmadan alelacele gömmüşlerdir.
Ebû Leheb, son derece zengin, iri cüsseli, kırmızı yüzlü, çabuk hiddetlenen birisi idi.