Sayısal Kromozom Bozuklukları

Down Sendromu 200 yılı aşkın bir süre önce tanımlanmış ancak bu tablodan neyin sorumlu olduğu ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında saptanabilmiştir. Bu sendromu taşıyan çocukların dış görünüşündeki tipik özellikler nedeniyle ( Düz ince telli açık renk saçlar, kısa boy ,açık renk ten , çekik gözler,küçük burun ,büyük dil) Sendromu ilk tanımlayan Langdon Down tarafından Mongolizm olarak tanımlanmış olsa da daha sonra Down sendromu olarak anılmaya başlanmıştır. İnsanların üreme hücreleri dışında tüm hücrelerinde 23 çift yani 46 kromozom bulunmaktadır. Bu 23 çift kromozom 1 den 22 ye dek sayılarla gösterilir.23. çift ise X ve Y olarak adlandırılan cinsiyet kromozomlarıdır. Bir kadında kromozom yapısı 46XX ,erkekte ise 46 XY olark gösterilir.Down Sendromunda ise 21 numaralı kromozom 3 tanedir.Bu nedenle Down Sendromunun bir diğer adı da Trizomi 21 dir. Kromozomlardan herhangibirinin 3 tane bulunması Trizomi olarak adlandırılır.Trizomi 21 ,yani Down Senromu en sık görülen Trizomi türüdür.Çok daha az oranda görülen diğer trizomiler de 18. ve 13. kromozoma aittir. Down Sendrom’lu bebeklerin tipik dış görünüşleri dışında değişik derecelerde zeka geriliği dışında doğumsal kalp hastalıkları belirgin şekilde fazla görülür.Lenfoma ve Lösemi gibi hastalıklara yakalanma riskleri daha yüksektir ve ortalama yaşam süreleri daha kısadır. Tabloya egemen olan zeka geriliği nedeniyle özel eğitime ve genelde hayat boyu desteğe ihtiyaç gösterirler. Down Sendromu ile spastisite (Spastik bozukluk) tamamen birbirinden farklıdır.Spastik bozukluklar pekçok nedenle ortaya çıkabilmektedir.Buradaki temel sorun sinir sisteminin kas hareketlerini kontrol eden bölümünde ortaya çıkan hasardır ve Down Sendromu ile hiçbir ilişkisi yoktur. Anne yaşı arttıkça Down Sendromlu bebek doğurma riski belirgin şekilde artar. 20 yaşında bir anne için bu risk yaklaşık olarak 1/1500 iken , 30 yaşında bu oran 1/895 e , 35 yaşında 1/350 ye yükselmektedir. 40 yaşında bir anne adayı için Down Sendrom’lu bebek doğurma olasılığı ise 1/97 olarak hesaplanmıştır.buna karşın Down Sendrom’lu bebeklerin çoğunun annesi 35 yaşın altındadır.Bu durum 35 yaş üzerinde doğurganlığın azalmasına bağlıdır. Aynı zamanda Trizomi 18 ve Trizomi 13 riski de anne yaşı arttıkça yükselir. Ancak bu sendromlarda gebelik miada ulaşmadan anne karnında bebek kaybı çok daha sıktır.Daha önceden Down Sendrom’lu bebek doğurmuş bir annenin sonraki gebelikleri için riski aynı yaş grubundaki kadınlara göre yaklaşık %1 kadar artar. Bugün modern tıbbın temel ve vazgeçilmez amacı sağlıklı bebek ve sağlıklı annedir. Toplumsal değişim , eğitim ve kariyer arayışı nedeniyle 35 yaş ve üzerinde doğum yapan annelerin sayısı giderek artmaktadır. Bu da Down sendromu olasılığının giderek artmasına neden olmaktadır. Doğum öncesinde Down Sendromunun kesin tanısı ancak anne karnındaki bebeğin kromozom yapısının saptanması ile mümkündür. Bunun için de bebekle aynı kromozom yapısına ait hücrelerin elde edilmesi gerekir ki bunun için uygulanan tüm yöntemler belli oranda risk taşır ve oldukça pahalı yöntemlerdir. Dolayısıyla da her gebede uygulanması söz konusu olamaz. Bu nedenle her hasta için Down Sendromu riskini tespit etmeye yönelik tehlikesiz ve daha ucuz yöntemlerin ,yani tarama testlerinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Ultrasonografi bazı ipuçları verse de ne yazık ki Down Sendromu tanısında çok güvenilir değildir.Yapılan çalışmalarda bu bebeklerde bazı ultrasonografi bulgularının daha sık görüldüğü saptanmıştır.Eğer bu bulgular tespit edilirse tarama testlerinin sonuçları da dikkate alınarak amniosentez önerilir. Bu bulgular; Bebekte erken dönemde ortaya çıkan gelişme geriliği Koroid plexus kisti (Bu normal bebeklerde de çok ta nadir olmayarak izlenebilir) Beyinde ventriküllerde genişleme Ense pilisi kalınlığında artma Kistik higroma Kalp anomalileri (Kalpte ekojenik odak) Barsak anomalileri (Hiperekojen barsak) Oniki prmak barsağında tıkanıklık Böbrek pelvisinde genişleme Kol ve bacak kemiklerinde kısalık (femur ve humerus ) El küçük parmağında hipoplazi Göbek kordonunda üç yerine iki damar izlenmesi olarak özetlenebilir.ancak bu bulguların varlığı hiçbir şekilde bebeğin Down sendromlu olduğunu kanıtlamaz. Bugün gebeliğin belirli haftalarında uygulanan testlerin hepsi hastaya özel Down Sendromu riskini belirlemeye yöneliktir ve tüm Down Senromlarının %90-95 i bu testlerle ayırt edilebilir.Tarama testlerinin amacı amniosentez ve benzeri yöntemlerle bebeğe ait kromozom yapısının gösterilmesini amaçlayan testlerin uygulanacağı hastaların belirlenmesidir. Test sonucunda elimize geçen bir orandır Bu oran 1/100, 1/500 ,1/2200 gibi birim kesir şeklinde rapor edilir. Bu oran hastanın yaşıyla kan değerlerinin normalden gösterdiği sapmayla ilgilidir. Farklı indeksler belirlenmiş olmasına karşın kabaca ‘yüksek risk’ sınırı amniosentez nedeniyle ortaya çıkan bebek kayıp riskidir. Yani test sonucunda elde edilen risk amniosentezin getirdiği kayıp riskinden yüksekse hastaya amniosentez önerilir.Ancak bu durumda yaklaşık her 200 amniosentezden ancak birinde Down senromlu bebek tespit edilecektir. Down Sendromu ve diğer kromozom bozuklukları tedavisi olan hastalıklar değildir.Ailede Down sendromlu birinin bulunması yalnızca anne babayı değil daha önce doğmuş ve sonradan doğacak bütün çocukların hayatını etkileyecek bir olaydır.Bu nedenle Down Sendromu için yapılan testlerde bir üst aşamaya geçilirken tüm aile bireylerinin ortak bir karara varması daha uygundur. Bugüne kadar, Down sendromlu yakını ya da tanıdığı olan hastalarımın tarama testleri ve Down Sendromu tanısı konusunda diğer hastalara göre çok daha hassas davrandığını ve invaziv girişimlere,bazan birden fazla kez çekinmeden onay verdiklerini gözlemledim.buna karşı tabloyu sadece teorik olarak anlattıklarımızdan bilen hastaların çoğu invaziv girişimler konusunda çok daha tereddütlü yaklaşımlar sergilediler. Bu nedenle bu konuda karar verirken Down Sendromlu bir aile bireyi ile yaşayanların görüşünün (bire bir veya yazıya dökülmüş tecrübeler yoluyla) alınmasını önermek doğru olacaktır. Edwards Sendromu (Trizomi 18) Down Sendromu’na göre çok daha az görülen ve daha ağır bir anomalidir .18 numaralı kromozom üç tanedir .Görülme sıklığının yaklaşık 6000 gebelikte bir olduğu kabul edilir. Bu bebeklerin dış görünüşleri tipikti.Oldukça ciddi bir gelişme geriliği söz konusudur.Baş kısmında bu gerilik daha da belirgindir (mikrosefali ), alt çene oldukça ufak (mikrognati) izlenir.Kulaklarda gelişimsel problemler ve kulakların normalden daha aşağıda yerleşmiş olması da tipiktir. Bunun dışında bu bebeklerin çok büyük kısmında ciddi kalp problemleri vardır.Aynı zaman da sindirim sistemi,böbrek ve genital sistem de de problemler sık görülür.Erkek bebeklerde genelde inmemiş testis vardır. Bebeklerin çok büyük bölümü ilk sene içinde çeşitli nedenlerle , en çok ta doğumsal kalp problemlerine bağlı olarak kaybedilmektedir. Yapısal bozuklukların düzeltilmesi yaşam süresini uzatabilir ancak zeka geriliği ve motor gelişim(hareket yeteneği,kas kullanımı) deki ağır gerilik kalıcıdır. Gebelik sırasında ultrasonografi bulgularından Edwards sendromundan kuşkulanmak genelde mümkündür. Erken dönemde başlayan gelişme geriliği,özellikle yüzün yandan izlenmesiyle saptanabilecek mikrognati,amniotik sıvını fazlalığı ,omfalosel (karın duvarındaki gelişim bozukluğuna bağlı olarak karın içi organların dışarıya çıkması ) Edwards sendromu düşündürmelidir. Bu bebeklerde normal doğum eylemi sırasında kalp atışlarında bozulma sıkça görüldüğünden tanı konmamış Edwards sendromlu bebeklerin acil sezeryanla doğurtulması sıktır. Çoğu erken dönemde kaybedildiğinden bu durum anne için gereksiz bir risk oluşturmaktadır Patau Sendromu ( Trizomi 13) Yine nadir görünen bir trizomidir 5000 -7000 doğumda bir görüldüğü kabul edilir. Bu bebeklerde de ciddi yapısal bozukluklar vardır. Ultrasonografide bulgu verme olasılığı daha yüksektir .Ağır bir beyin anomalisi olan holoprosensefali Patau sendromunda sıktır ve erken 12-13. haftalarda ultrasonografide saptanabilir. Yarık damak dudak, kulak anomalileri ve mikrognati de sık görülür. Genelde ultrasonografide saptanan anomaliler amniosentez yapılmasını gerektirir ve tanı bu şekilde koyulur.Çok ağır problemlerle doğan Patau Sendrom’lu bebeklerin %95 inden fazlası ilk sene içinde kaybedilir
Benzer Videolar