Gabn

Alış-verişte aldatmak, eksik vermek, saklamak, gizlemek, farkına varmamak gibi anlamlara gelen bir İslâm hukuku terimi. Gabn alış-verişlerde, normal kıymetin üstünde veya altında olmak üzere bedeller arasında eşitsizliğin bulunmasıdır. İslâm'da alış-verişlerde kâr yasaklanmadığı gibi, buna bir sınır da konulmamıştır. Ancak yalan, hile, satılan malı kendisinde olmayan sıfatlarla övme veya maldaki bazı kusurları gizleme yasaklanmıştır. Tarafların yalan ve hile ile birbirlerini aldatması ve böylece malın çok yüksek veya çok düşük fiyatla satılması meşrû görülmemiştir. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Birbirinizin mallarınızı haram sebeplerle yemeyiniz. Meğer ki (o mallar) sizden karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret malı ola"(en-Nisâ, 4/29). Ayette sözü edilen karşılıklı rıza ancak belirli miktar mal ve satış bedeli üzerinde olur. Bir kimse alış-verişte aldatıldığım bilse, satım akdine o hâli ile razı olmayacaktır. Enes b. Mâlik (Ö. 93/712)'ten rivâyete göre, Hıbban b. Munakkız alışverişlerinde aldatılıyordu. Hz. Peygamber kendisine şu tavsiyede bulundu: " Alış-veriş ettiğin zaman şöyle de: Aldatma yok ve benim için üç gün muhayyerlik hakkı vardır" (Buhârî, Buyû', 48; Husumet, 3; Müslim, Buyû', 48). Yine hadiste, "Hile yapan benden değildir" (Müslim, İman;164; Ebû Dâvûd, Buyû, 50; Tirmizî, Buyû' 72) buyurulur. Gabn; fâhiş (çok aldatma) ve yesîr (az aldatma) olmak üzere ikiye ayrılır. Alış-veriş yapanlar piyasa fiyatlarının esneklik alanı içinde hareket edebilirler. Bu alanın dışına çıkılınca gabn hâli başlar ve nisbet yükseldikçe sorumluluk da artar. Yesîr gabn, bilirkişinin değerlendirme alanı içinde kalan az aldatmalardır. Meselâ, yüz liraya satın alınan bir mala, piyasa fiyatlarından anlayan bir bilirkişi doksan, diğeri doksanbeş lira kıymet biçerse yüz liralık satış bedeli yesîr gabn sayılır. Bilirkişilerin değerlendirme alanına girmeyecek ölçüde yüksek veya düşük fiyatla satım akdinde fâhiş gabn vardır. Meselâ on liraya alınmış olan bir mala, bilirkişilerden birisi beş diğeri altı, başka birisi de yedi lira fiyat biçse ve on lira fiyat biçen olmasa, fâhiş gabn meydana gelmiş olur. Böylece, bu malın beş liranın altında veya yedi liranın üstünde satılması hâlinde gabn gerçekleşir (İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, IV, 159). Belh fakîhlerinden Nusayr b. Yahyâ (Ö. 268/881), satım akdine konu olan malların az veya çok tasarrufa uğramalarını göz önüne alarak fâhiş gabni; gayr-i menkullerde %20, hayvanlarda % 10 ve menkul ticaret eşyasında %5 olarak sınırlamış ve piyasa fiyatının üstünde veya altında bu nisbetler aşılarak yapılacak satışların fâhiş gabn derecesinde olduğunu belirtmiştir (İbn Nüceym, el-Bahru'r-Râik, Mısır 1334, VII, s.169). Mecelle 165. maddesinde aynı ölçüleri esas almıştır. Bu nisbetler uygulama ile ilgilidir. Günlük hayatta, çok vukû bulan muâmelelerde aldanma ihtimâli azalırken, nâdiren yapılanlarda yükselir (Ali Haydar, Düraru'l-Hukkâm Şerhu Mecelleti'l-Ahkâm, I, s.247). Yukarıdaki nisbetlere varmayan aldatmalar, az aldatma sayılır. Yesîr gabnin satım akdine bir etkisi olmaz ve akdi feshetmeye imkân vermez. Çünkü bundan sakınmak güçtür. Günlük hayatta çok olağan bir durumdur. İnsanlar normal olarak bunu müsâmaha ile karşılarlar. Hanefîler üç durumu bundan müstesna kıldılar ki, bunlarda töhmet sebebiyle, yesîr gabn yüzünden akdi feshetmek mümkün olsun. Bu haller şunlardır: a) Serveti borcunu karşılamayan borçlunun tasarrufu. Böyle bir borçlu, yesîr gabnle de olsa malından birşeyi sattığı veya satın aldığı zaman, borçluların akdi fesih hakkı vardır. Ancak diğer tarafın gabni kaldırması durumu müstesnâdır. Çünkü borçlunun tasarrufu, alacaklıların icazetine bağlıdır. İcazet verirlerse akit yürürlük kazanır, vermezlerse bâtıl olur. b) Ölüm hastasının tasarrufu. Ölüm hastası yesir gabnle mal satsa veya satın alsa, alacaklıların veya bunların ölümü hâlinde vârislerin, bu tasarrufu fesih talep etme hakkı vardır. Ancak karşı tarafın gabni kaldırması durumu müstesnâdır. c) Vasînin, yetimin bir malını kendi oğlu veya karısı gibi lehine şahitlik yapması caiz olmayan kimselere yesîr gabnle satması hâlinde akit bozulur. Fâhiş gabn ise, âkidin rızasına etkili olur ve onu ortadan kaldırır. Ancak bu şekilde aldatılan kimsenin akdi feshedip edilmeyeceği ihtilâflıdır. Hanefilere göre, fâhiş gabnin satım akdini feshe sebep olması için hile (tağrîr) ile birlikte bulunması gerekir. Tağrîr; bir kimseyi söz, fiil ve davranışlarıyla etkileyerek, satım akdinin onun yararına olduğunu telkin etmek ve onu piyasa fiyatının dışında bir satış bedeline razı etmektir. Burada aldatmanın çok ciddî nitelikte olması gerekli değildir. Taraflardan birisinin veya dellâl gibi üçüncü bir şahsın, sözlerine, akdi yapmaya sevkedici nitelikte yalan karıştırması fesih hakkının doğması için yeterlidir. Yalan ve hile bulununca, aldatılan ma'zûr sayılır. Çünkü satım akdine rıza, aldatmanın bulunmaması esasına dayanır. Aldatma olunca, rıza tam olarak bulunmuş sayılmaz. Ancak Hanefiler üç durumda aldatma olmasa bile fâhiş gabn hâli gerçekleşince akdi feshetmeyi caiz görürler. Bunlar: Beytu'l-Mal'ın malları, vakıf mallar ve küçüklük, akıl hastalığı yahut sefâhet gibi sebeplerle hacir altında bulunanların malları (Ali Haydar, a.g.e., I, s.588, 589; Mecelle, mad. 356 Hanbelîlere göre aldatma olsun veya olmasın fâhiş gabn hâli varsa şu üç durumda aldatılan satım akdini feshedebilir. a) Şehre mal getirenleri yolda karşılama. Bu, şehre mal getiren kimseleri, henüz şehir merkezine ulaşmadan yolda karşılamak ve eşya fiyatlarını öğrenmesine fırsat vermeden malını satın almaktır. Bu haramdır ve bir ma'siyettir. Bunlarda fâhiş gabn hâli varsa satım akdini bozma hakkı vardır. Çünkü Hz. Peygamber "Mal getiren binitlileri yolda karşılamayınız" (Buhârî, Buyû', 72, İcâze, 11, 19; Müslîm, Buyû', 21; Ebû Dâvûd, Buyû', 45) buyurur: Şâfiîler de bu görüştedir. b) Hileli açık arttırma (neceş), satışa arzedilen malın fiyatım arttırmaktır. Kişi bunu satın almak için değil, başkasını aldatmak için yapar. Burada müşteri için, arttıranın almayı istemediğini bilmediği zaman muhayyerlik hakkı sâbit olur. Şâfiîlere göre bu durumda muhayyerlik hakkı yoktur (Muğni'l-Muhtac; II, s, 37; el-Mühezzeb, I, s.291). c) Satıcıya fiyat konusunda güvenen kimse (müstersil). Bu, eşya fiyatlarını bilmeyen, pazarlık yapmayı sevmeyen ve satıcıya itimat eden kimsedir. Daha sonra fiyatta büyük bir aldatma durumu ortaya çıksa alış-verişi bozmak için muhayyerlik hakkı doğar. Mâlikîler, bu üç durumda da satım akdinin geçerli olduğunu; ancak bu şekildeki alış-verişin, hadislerdeki yasaklama yüzünden haram olduğunu söylerler (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu Î İslâmî ve Edilletuhu, Dimaşk, 1405/1985, IV, s.223, 224). Şâfiîlere göre fâhiş gabnin satım akdine bir etkisi bulunmaz. Aldatma olsun veya olmasın hüküm değişmez. Çünkü aldatma, çoğu zaman aldatılanın kusuru yüzünden vukû bulur. Alıcı, anlayan birisine sorsa, gabn meydana gelmezdi (Muğnî'l Muhtâc, II, s.36). Ebû Hanîfe'ye göre alış-veriş için mutlak vekil kılınan kimse; müvekkilinin malını fâhiş veya yesîr gabnle yahut benzer fiyatıyla; kısaca kendisinin uygun gördüğü bir fiyatla, yahut şart muhayyerliği ile satabilir. Ancak bu malı kendisine veya lehlerine şahitliği geçerli olmayan hısımlarına satması durumu müstesnâdır. İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf'a göre ise, alış-verişe vekil olan kimse, satım akdini fâhiş gabinle yapsa, menfaati ihlâl olunan kimse fesih talebinde bulunabilir (Ali Haydar, Düraru'l Hukkâm Şerhu Mecelleti'l-Ahkâm, I. s,138, 589, III. s, 921; Mecelle, mad. 64, 356, 1494). İmam Mâlik (Ö 179/795)'e göre, fâhiş gabn terimiyle ifade edilen çok aldanma, malın kıymetinin üçte biri ile sınırlandırılmıştır. Buna göre bir mal, kıymetinin üçte birinden daha yüksek veya üçte birinden daha az bir fiyatla satılmış olsa fâhiş gabn meydana gelmiş olur. Eğer bu miktar aşılmamışsa az bir aldanma olur ki, bu olağandır (el-Cezîrî, Kitâbu'l-Fıkıh Ale'l Mezâhibi'l Erbaa, II. s, 284). Hz. Ebû Bekir (Ö.13/634) halife iken vâlilerine yaptığı irşâdında fâhiş gabn nisbetini üçte bir olarak belirtmiştir. İmam Mâlik'in dayandığı delil Hz. Ebû Bekir'în bu uygulamasıdır. Daha sonra Mâlikî mezhebinde, bir yüzde vermek yerine, gabn şöyle tarif edilmiştir: Bir malın, kıymetinden açık yani göze batan bir şekilde fazla veya eksik bir fiyatla satılmasıdır. Fazlalık veya noksanlık açık olduğu zaman fâhiş gabn meydana gelir. Hanbelilerin bu konudaki görüşü de Mâlikîler gibidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, III, s. 585; el-Cezîrî, a.g.e II, s. 284; Gazzâlî, İhyâu Ulûmi'd-Din, Mısır 1375/1956, II, s. 72). İslâm hukukunun gabn ve tağrir (hile) konusunda açık ve kesin bir sınır getirmeyişinin amacı, nisbetlerin tesbitini beldelerin örflerine bırakmaktır. Çünkü ekonomik bakımdan kalkınmış ve paranın değerini korumayı hattâ sürekli yükseltmeyi başarmış ülkelerde fiyatlar çoğu zaman istikrarlıdır. İnsanlar uzun süre, bazan yıllarca aynı seviyede kalan piyasa fiyatlarının dışına çıkılmasına razı olamaz. Fakat paranın sık sık değer kaybettiği ve eşya fiyatlarının sürekli olarak arttığı bir ekonomide, insanlar fiyat değişikliklerine alışırlar; bu yüzden meselâ %5 olan menkul eşya fâhiş gabn nisbeti önemini kaybedebilir. Bu yüzden bazı Avrupa ülkelerinde ve Türk Borçlar Kanununun 21. maddesinde, aşırı yararlanma adı verilen gabn hâlinin meydana gelmesi için iki şart konulmuştur. Mal ve satış bedeli arasında aşırı bir nisbetsizlik bulunmalı ve bu nisbetsizlik karşı tarafın özel durumunun istismar edilmesinden doğmuş olmalıdır. Darda kalma, hıffet hâli ve tecrübesizlik, özel durumun belirtileridir (Kefalettin Birsen, Borçlar Hukuku Dersleri; İstanbul 1954, s.104 vd; Kemal Tunçomağ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, I, s. 227 vd). İslâm'da, fâhiş fiyatla satın alınan mal elden çıksa, tüketilse veya malda geri vermeye engel bir eksiklik meydana gelse artık fesih hakkı kullanılarak satım akdi bozulmaz (Ali Haydar, a.g.e, I, s. 586, 587). Hamdi DÖNDÜREN
Benzer Videolar