Çocuk, Vicdanıyla Terbiye Olur

Vicdan Nedir? Çocuk Terbiyesindeki Önemi Nedir? Sözlüklerde vicdan; “yanlış ve doğrunun ne olduğunu bildiren duygu ve insanın içinde hissettiği ses” diye târif edilmektedir. Bir başka deyişle, “kişiyi, kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten güce” vicdan adı verilmektedir. Vicdan hakkında, bugüne kadar birçok îzahlar yapıldı ise de, günümüz pozitif bilimleri vicdanın insan vücudunun “neresinde” ve “nasıl bir şey” olduğunu izahtan âciz kalmışlardır. Vicdan konusunda yapılan yorum ve tarifler de vicdanın “ne” olduğu değil, “nasıl” işlediği konusunda düşünce açıklamaktan ileri gidememiştir. Geçen yüzyılın başında, materyalist ve modern psikiyatristlerde vicdana bir “mekân” tayin etme heyecanı uyanmış ve hatta bir kısım psikiyatristler, vicdanın genetik olarak ana-babadan çocuğa aktarıldığı ve genlerle bir ilgisinin bulunduğu yönünde fikirler ileri sürmüşlerdir. Ancak zaman içinde yapılan araştırmalar ve pratik gözlemler, vicdanın kalıtım olarak nesilden nesle aktarıldığı yönündeki hiçbir teoriyi doğrulamamıştır. Vicdanı, bir “maddî varlık” olarak ve “gen” ile izah etmeye çalışan bu görüş sahiplerinin aksine özellikle Batılı ilâhiyatçılar, vicdanın, “Tanrının insanın içindeki sesi, insanı doğruya çağıran ilâhî güç” olarak târife yeltenmişlerse de, bu görüş de çok kabul görmemiştir. Konu hakkında şark dünyası da derinlemesine fikir alışverişinde bulunmuş, özellikle tasavvuf ehli âlimler, insanın mâhiyeti konusunda oldukça kıymetli çalışmalar yaparken “vicdan” konusuna da değinmişlerdir. Yapılan bu izahlar, daha öncekilere nazaran daha gerçekçidir ve modern pedagojiye daha çok yol göstericilik yapmıştır. Mutasavvıfların bu izahları, Batılı psikolog ve pedagogları da etkilemiştir. Bu doğrultuda görüş beyân eden uzmanların büyük bir kısmı, günümüzde artık, vicdanın her bir insanda anne babasından bağımsız olarak var olduğunu ve “vicdanın eğitilebilir” olduğu konusunda görüşler beyân etmeye başlamışlardır. Özellikle Alman Psikolog Wilhem Wundt, vicdan eğitimi konusunda anne babanın öneminin üzerinde ısrarla durmuştur. Anne-Babanın Vicdanı, Çocukların Vicdanının Çekirdeğidir Her ne kadar vicdan “kalıtım” yolu ile nesilden nesle aktarılmıyor olsa da, bir çocukta vicdan oluşumunun, çok erken yaşlarda başlıyor olması, anne-babaların vicdanlarını, çocukların vicdanının oluşumunda bir “çekirdek”, bir “nüve” hükmüne dönüştürecek kadar önem kazanmaktadır. Çocuk, daha bebeklik yıllarından itibaren karşı karşıya kaldığı anne ve babasının “davranışlarından” ve “konuşmalarından”, kendi içindeki bu vicdan çekirdeğini geliştirmeye başlar. Çocuk, daha doğduğu ilk günden itibaren özellikle anne ile kendi arasında oluşturmaya çalıştığı “güven bağı” ile hayatın geri kalan kısmında nasıl bir insan olacağının da sinyallerini vermeye başlar. Doğumu Takip Eden İlk Saatlerin Önemive Vicdan Yeni doğan bebekler ve anneler üzerinde yapılan çalışmalar, çocuğun doğumunu tâkip eden ilk saatlerin, insan hayatında oldukça önemli bir yer tuttuğunu gözler önüne sermektedir. Çünkü doğumu takip eden ilk saatlerde, çocuk ile anne arasında sanki büyülü bir şekilde “manyetik bağ”oluşmaktadır. “Güven bağı”adı verilen bu ilâhî bağın ilk tuğlası, anne ile çocuk arasında çocuğun doğduğu ilk gün, ilk saatlerde gerçekleşmektedir. Şöyle ki; doğumu takip eden ilk dakikalarda, anne beynindeki “Hipofiz”adlı salgı bezinden salgılanan “prolaktin”hormonu, anneyi, aşırı derecede duyarlı hâle getirir. Bebeğini ilk defa kucağına alan anne, işte bu aşırı duyarlı hâli ile o ânda yaşadığı ânın her bir saniyesini “sanki”mekanik bir kameraya kayıt eder gibi bilinçaltına kayıt eder. Bu kayıtta, çocuğunun ilk ağlaması, bebeksi kokusu, teninin yumuşaklığı gibi bebeğe ait her bir özellik, anne zihninde yer alır. Bu sebeple diyebiliriz ki, bebeğin doğduğu anda anne kucağına verilmesi ve anne ile çocuk arasında bu duygu alışverişinin yaşanması hayâtî önem taşımaktadır. Her bir annenin hayatının en güzel ve en önemli dakikalarını oluşturan bu an, aynı zamanda anne ile çocuk arasındaki “senkronizasyon”ânıdır. Anne Bedeni Çocuk ile Uyum Hâline Geçiyor Annenin bebeğine sarıldığı bu ilk dakikalarda aslında “mûcizevî” bir şekilde duygu alışverişi, yani anne ile bebek arasında “duygusal uyum” da gerçekleşmektedir. Doğumu takip eden bu dakikalar, öylesine önemlidir ki; örneğin, bir anne bebeğini doğumdan hemen sonra kucağına alsa ve bu duygu alışverişini yapsa; öpse ve koklasa, daha sonra bebeğini bir şekilde kaybetmiş olsa ve yıllar boyunca kaybettiği çocuğunu hiç göremese ve yıllar sonra kaybettiği çocuğunu yetişkin olarak sokakta görse, bu anne, o çocuğun kendi çocuğu olduğunu hissedebilir. Çünkü anne, doğumu tâkip eden dakikalarda çocuğunun bütün bilgilerini hâfızasına kayıt etmiştir ve kendisi hatırlamasa da bilinçaltında bir ses, anneye o çocuğun kendi çocuğu olduğunu hissettirmektedir. Böylesi mûcizevî bir kavuşmaya, ister “annelik içgüdüsü”denilsin, ister “kan çekti” denilsin, bilimsel araştırmalar böyle bir olayın gerçekleşmesini, doğumu takip eden günlerde annenin çocuğuna ait verileri bilinçaltına kaydetmiş olmasında aramaktadırlar.
Benzer Videolar