İBRAHİM FAİK BAYAV
Önceki ayetlerde salih amel ve salih amel işleminin sonucu konu edildi. Cennet yaşamına giden yol gösterildi. Cennet yaşamı gerçekleşti. Sıra geldi cennet yaşamına geçenlerin şükür faslına. Ayet ifadelerine bakalım:
Araf Suresi 43: İkinci Cümle:
''Ve kalu, elhamdülillahi, ellezi hedana li haza'' Yani, ashabü'l-cennet olarak tanımlanan fertler cennet yaşamına geçtikten sonra derlerki;
''Elhamdülillah!.. O zat, bu ortam için bize yol gösterdi''.
Evet.. Yol gösterildiğinde... Gösterilen yolun sahihliğine toplum bireyleri inandığında, sonuca ulaşılır. İnsanlar cennet yaşamına kavuşmuş olurlar.
'lihaza' لِهذا kelimesi, olumlu yönde değişmesi gerekecek yeri veya bölgeyi tanımlıyor. Orası, ayetin geldiği ve duyurulduğu o zamanda çöl bölgesi idiyse, çöllükten kurtulup ağaçlık ve yeşillik bölge olabilecektir. Orası yaşam şartı kötü ve berbat iken değiştirilip iyi ve güzel belde olacaktır. Bu durum dünyanın her coğrafyasında, her ülkesinde olabilir. Değiştirilmesi gereken yaşam şartları da farklı olabilir.
'Heda' هَدي fiili, insanları oraya yönlendirici güce aittir. O güç, toplum içinden seçeceği fertler ile yönlendirme yapar.
'Ellezi' اَلَّذى zamiri, yönlendirici gücü tanımlar.
Araf Suresi 43: Üçüncü cümle:
''Ve ma künna li nehtediye levla en hedana allah''. Yani, cennet yaşamına kavuşmuş olan insanlar, ''Allah yol göstermeseydi, ihtida etmemiz mümkün olmazdı'' derler. Bu durum şükrün ilk mertebesidir.
Ayetin bu ifadesi, aynı zamanda, cennet arzulayan insanların, o ana kadar bir şey bilmediklerini, başka yerlerdeki güzel yaşamı duyduklarında, oralara özendiklerini de ima eder.
Toplumlar veya milletler arasında, gösterilen yolu veya usulü tercih etmeyen insanlar vardır; Bu kimseler sefil yaşarlar. Belki anlamadıkları için gösterilen yolu tercih etmiyorlardır. Bir yerde de yola girmek 'nasip' meselesidir. Belki de gösterilen yol veya usul, toplum bireylerinin karakteristik yapılarıyla uyuşmuyordur. Kim biliiir?!.
Soru:
''en hedana allah'' اَنْ هَدينا اَللّهُ kelimesiyle belirtilen, Allah'ın, toplum fertlerine yol veya usul göstermesi nasıl olur?
Cevap: Ya toplum veya ülke içinden, ya da toplumun veya ülkenin dışından, konuyu bilenlerin, ihtisası olanların, o topluma gelmesiyle; toplum fertlerine anlatmasıyla, öğretmesiyle... Karşılığında bazı şeylerden feragat beklenir.
Araf Suresi 43: Dördüncü cümleye bakalım:
''Lakad caet rusülü rabbina bi'l-hakk'' Yani, cennet yaşamına kavuşmuş insanlar, ''anladık ki Rabbimiz, elçilerini hak üzerine göndermiş'' derler.
''Lakad caet rusülü'' لَقَدْ جاءَتْ رُسُلُ ifadesi, toplumun yaşam şartlarının bozuk olduğu ya da iyi iken bozulacağı hengamda tecelli eder. Bir devletin kuruluş safhasında da olabilir. Bunun için, İkinci Dünya Savaşı'nda yakılan, yıkılan ve bozulan ülkelerin nasıl yapılandırıldığı, nasıl onarıldığı, ne şekilde düzenlendiği hatıra getirilebilir.
Mesela, yaşamı sönmüş Almanya, ABD'den gönderilen uzmanlarla desteklendi ve modern edildi. Japonya da öyle...
Mesela; harp ateşiyle rezil olan İngiltere, bünyesinde yetişen fikir adamlarının uyarılarıyla, kendini toparladı. Zamanımızda, yaşamı zor ülkelerin insanları, fırsat bulduklarında, Almanya'aya ve İngiltere'ye gidiyorlar. Orada mekan edinip, geleceklerinden emin olmak istiyorlar.
Mesela Ukrayna, bünyesinde yetişen bilimadamlarının önerileriyle, cennete dönüştü. Vadileri yemyeşil edildiği gibi, dünyayı doyurabilecek tahıl üreticisi oldu. Rusya ile savaşılmasına rağmen, Ukrayna'nın içinden çıkan fikir ve bilim insanları, bozulmayı önleyecek yol ve usulü yönetenlere öğretiyorlardır herhalde.
Türkiye mi?..
Layık olduğunda, Allah, Türkiye'nin bozulmasını önleyecek insanları (rusülü) ortaya çıkaracaktır. Şimdilik, milletin cennete ulaşma arzusu, biraz değişik dillendiriliyor. Türkiye bünyesi, bol ve kaliteli mahsul veren toprak gibi, ilim ve fikir insanı yetişmesine uygun. Sadece bunu anlayacak iktidar gerekiyor. Amerika'dan ve İngiltere'den çağırılan bankacıların, derde derman olmayacağı kesin.
''Rabbina bi'l-hak'' رَبِّنا بِالْحَقِّ kelimesi, gerçeği fark ettirecek akılı bahşeden Yaratıcı'yı hatırlatır. Kimin RABB olduğunu bilmeyenlerin gerçeği bulabilmesi, cennete ulaşabilmesi, cennete eskaza düşmüşse orada kalabilmesi, mümkün değildir!
Araf Suresi 43: Beşinci cümle:
''Ve nüdü en tilkümü'l-cennetü üristümüha bima küntüm tamelün''. Yani, Ashabü'l-cennet vasıflı kişilere, ''işte size cennet'' çağrısı yapılır. Onlara, ''yaptığınız iyi işler karşılığında varis edildiniz'' denir.
Ayet cümlesinden şu anlam da ortaya çıkar: Ashabü'n-nar denilen kişiler, o safhada etkisiz edimişlerdir. Onlar, doğrui yol nedir bilmediklerinden... haktan, hukuktan anlamadıklarından, kendi bozuk yollarında kalmışlardır.
İbrahim Faik Bayav
(26.04.2024 10:25)