Nietzsche’den bikaç düşünce
'İnsan kötüdür' diye teselli etti beni bilgelerin en bilgesi. Ah, bugün de gerçekse eğer! Çünkü kötülük insanın en iyi gücüdür. 'İnsan daha iyi ve daha kötü olmalıdır' diye öğretiyorum ben. Kötülük üstinsanın iyiliği için gereklidir. İnsanoğlunun işlediği günahlardan dolayı acı çekmek ve günahları üstlenmek, belki o küçük insanların vaizi için iyiydi. Bense büyük günaha sevinir ve onu tesellim olarak götürürüm.'
.......................................
Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey: hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratanlar.
Yalnızlığına kaç, dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç!
Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öclerinden kaç! Onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler.
Artık el kaldırma onlara! Saygısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki.
....................................
İnsanların çoğu, insanın eksik ve özel bir görünümüdür: Bir insan elde etmek için onları birbirine eklemek gerekir. Bu anlamda bütün dönemlerin, bütün halkların eksik olan bir şeyleri vardır; insanın ancak parça parça gelişmesi, belki de gelişimi için gereklidir. Aynı zamanda, söz konusu olanın aslında yalnızca sentetik insanı üretmek olduğunu ve aşağı insanların, büyük çoğunluğunun ise, tasarlanan oyunun, vardığı noktayı gösteren binlerce yıllık bir sınıra benzeyen bütün insanı herhangi bir yerde ortaya çıkarmasını sağlayacak ilk belirtiler ve hazırlık çalışmaları olduklarını bilmek gerekmez mi?
................................
Gerçekten yüz çevirip sözde derinliklerden hoşlanan kimseler, gerçeğin çirkin olduğu kanısındadırlar: En çirkin gerçeği bilmenin bile güzel olduğunu anlayamazlar. Sık sık ve derin derin öğrenmeye çalışan kimse sonunda -bulunması kendisine hep mutluluk veren -o büyük gerçeği hiç de çirkin bulmaz artık. Güzellik kendinde olan bir nesne var mıdır? Öğrenmeye çalışan kimsenin mutluluğu dünyanın güzelliğini arttırır, her şeyi daha güneşli hâle sokar... Bilgi, güzelliğini nesnelerin yalnız çevresine değil, o nesnelerin içine de koyar. İnsanlığın da buna tanık olmasını dileyelim.
Sen olan şey, seni oluşturan sayısız unsurları, bu unsurların kendi aralarındaki yoğun iletişimine bağlayan etkinliğe bağlıdır. Organik varlığın yaşamını içsel olarak oluşturan şeyler, enerji, devinim, sıcaklık yayılmaları veya elementlerin aktarımlarıdır. Yaşam hiçbir zaman belirli bir noktada yer almaz; tıpkı bir akıntı veya bir tür elektrik akımı gibi, hızlı bir şekilde bir noktadan diğerine (veya çok sayıdaki noktalardan diğer noktalara) geçer. (...) Senin yaşamın bu kavranılamaz içsel akımla sınırlanmaz; yaşam aynı zamanda dışarıya akar ve yaşama doğru durmaksızın akan veya fışkıran şeye açılır. Seni oluşturan kalıcı kasırga, benzer kasırgalara çarpar ve onlarla birlikte, ölçülü bir çalkantının canlanmış geniş bir figürünü oluştururlar. Oysa senin için çalkantının canlanmış geniş bir figürünü oluştururlar. Oysa senin için yaşamak sadece sende birleşen akımlar ve ışığın kaçıcı oyunları olmayıp aynı zamanda bir varlıktan diğerine, senden benzerine veya benzerinden sana geçen sıcaklık veya dalgalarıdır (hatta beni okuduğun şu anda sana bulaşan heyecanımdır): Sözler, kitaplar, anılar, semboller, gülüşler sadece bu bulaşıcılığın, bu geçişlerin yollarıdır...