OKTAY EROL
Bir gazetede köşe yazısı neden olur? Köşe yazısı, uygulamada değişikliler sağlayabilir mi? Bir belediye başkanı, ya da herhangi bir partinin milletvekili köşe yazısını ne denli önemser? Son günlerde sıkça vurguladığımız aday belirlemede “eğilim ya da önseçim” önerimiz ne denli dinlendi? Yerel yönetimlere “yurttaşla aranızdaki kalın betondan duvarı kaldırın” dememiz ne denli önemsendi? Aynı partinin milletvekili ile belediyesi “birbirine küs olamaz” dememiz ne denli umursanmadı?
Bunların tümünü bir yana bırakıyorum; son yıllarda en ağır sıkıntıları yaşayanın emekliler olduğunu biliyor! Aldığı aylık, ayın ilk haftasında eriyip gidiyor! Enflasyon altında da eziliyor, temel gereksinmelerini de karşılayamıyor, parkta eskisi gibi akranlarıyla da buluşamıyor! Emeklinin, emekçinin yaşamlarını sağlıklı sürdürebilmesi için “doyması gerek”, doyması için de “yetecek aylık alması gerek” diye yazmamız “hangi” iş bitiriciyi umursattı da “çözüm üretmesini” sağladı? Hiç!
***
Bir köşe yazısı “haber” olmadığı için şöyle sorgulamak zorunda: Türk-İş’in açıkladığı aralık ayı açlık sınırı ondörtbinin üzerinde! Birkaç gün önce açıklanan, ancak birbuçuk ay sonra ücretli çalışanın hesabına yatacak olan asgari ücret onyedibin lira! Sözüm ona, şubat ayının ortasına dek hem emekliler, hem de asgari ücretliler “açlık sınırı” altında yaşamını sürdürecekler!
Köşe yazısında şu saptamalar yapılır: Yurttaşın, doğumla başlayan hakları arasında yaşama, eğitim, dokunulmazlık, kişi güvenliği, yerleşim özgürlüğü, dinsel inanç, mülkiyet, seçme/ seçilme, kamu hizmetinde yer alma, sağlık, konut gibi birçok etmenler yer alır! Bir asgari ücretli de, bir emekli de bunları sağlayabilecek biçimde “emeklerinin karşılığını” almalılar! Bir konut edinmek, çocuklarına iyi bir eğitim aldırmak, kış aylarında ısınabilmek, gereksindiklerinde dinlenceye çıkabilmek emeklinin de, emekçinin de en temel haklarıdır!
***
Köşe yazarını “uygulayıcılar” önemsemese bile, enflasyon altında ezilmeye tutsak edilen yurttaşlar izler; yaşamlarına dokunan tümceleri belleklerinin derinliklerinde saklar! Verilerini patronu korumak, “iktidarı” rahatlatmak, ancak tüm çalışanları/ emeklileri darboğazda sınamak için toplayan Tüik, 2023 yılının enflasyonunu aralık ayında 2,93, yıllık olarak da 64,77 olarak açıkladı!
Bir yıl içerisinde insanların “temel gereksinmelerinden” zeytinyağı %141,9, dana eti %134,2, tavuk eti %83,6, taze meyve % 78,4, çay %79,1, kuruyemiş %74,8 artarken, Tüik’in verilerinin sonucuyla arasındaki makas aralığı gazetelerin köşe yazılarında karşılaştırılır. Köşe yazıları bir anlamda, “yurttaş adına” sisteme bir tepkidir! Amaç kurulu düzeni sarsmak değildir, düzen içerisinde yurttaşların “sıkıntıya” tutsak edilmemesi için verilen bir uğraştır!
Dünyanın “en verimli” topraklarında yaşayıp da, “gıda ürünlerinde” dünyanın yaşamadığı enflasyonla karşı karşıya kalmak ne denli düşündürücü, ne denli acınası bir durumsa, bu yurdun insanlarının, “bir avuç doymazın” elinde “açlık sınırı” altında bırakılması da aynı!
Bu köşe yazısı, “sistem doymazlarını” değiştirmeye yetmeyecek olsa bile, bunları yazmak/ acısı olana ses vermek ödevdir! Çünkü bugün bunlar yaşanıyor! Çünkü “iktidarın” yaklaşık çeyrek yüzyıllık beceriksizlikleri emeklinin, çalışanın ekmeğini küçülttü! 2024 yılında “iyi dilek” iletileri yağdıranların gerçek yüzü bu!