Osmanlılarda Merkez Teşkilatı
OSMANLILARDA MERKEZ TEŞKİLATI
Osmanlı Devleti’nde hükümet, ordu ve eyaletlerin yönetimi padişaha bağlı olarak teşkilatlanmıştı. Padişah, ülkenin her tarafındaki bütün birimleri merkezden yönetiyordu. Devletin yönetim merkezi İstanbul’du.
A. SARAY
Saray, padişahın hem özel hayatının geçtiği hem de devletin yönetildiği yerdi.
Saray sadece; yönetim ve askerlik için değil, Osmanlı edebiyatı, sanatı, ekonomik ve sosyal hayatı bakımından da geniş teşkilatlı bir merkez ve her alan için bir moda ve ilham kaynağı olmuştur.
Osmanlı sarayı genel planı itibariyle, Enderun denilen iç saray ile Birun denilen dış saray olmak üzere iki bölümden oluşuyordu. Bu iki bölümü ”Bâbü’s-Saâde” denilen kapı birbirine bağlıyordu.
1- Enderun (İç Saray) : Padişahın özel hayatını geçirdiği bölümdür. Enderun, padişahın güvenilir ve yetenekli elemanlarının yetiştiği, gerekli bilgi ve deneyim kazandıkları bir yerdi. Enderun yönetim örgütü içinde önemli görevlere getirilecek insanların seçiminin yapıldığı bir okul görevi yapmıştır.
Enderun’daki eğitim ve hizmet odaları şunlardı.
Has Oda: Burada padişahın günlük işlerine bakan kişiler bulunurdu.
Hazine Odası: Padişahın özel hazinesine ve değerli eşyalarına bakarlardı.
Kiler Odası: Padişahın sofra hizmetlerini yerine getirilerdi.
Seferli Odası: Müzisyen, berber vb. hizmetlilerin bulunduğu yerdi.
2- Birun (Dış Saray) : Padişahın devlet işlerine baktığı bölümdür. Birunda padişahın taşra hizmetine ait teşkilatı bulunuyordu. Bunların en önemlileri şunlardır: Yeniçeriler, Altı Bölük Halkı, Topçular, Cebeciler, Mehterler, Müteferrikalar, Çaşnigirler,
Çavuşlar, Kapıcılar ve Seyisler...
NOT: Osmanlılarda ilk saray Bursa da yapılmıştı. Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray yapılmış, İstanbul'un fethiyle Fatih Beyazıt'taki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı. Eski Saray denilen bu sarayın da yeterli olmaması üzerine Topkapı Sarayı(yeni saray) yapılmıştır. Padişahlar 19. yüzyıla kadar burada oturmuşlar, 19. yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız Sarayları yapılmıştır.
İSTANBUL’UN YÖNETİMİ
İstanbul’dan önce Söğüt, Bilecik, Karacahisar, Yenişehir, İznik, Bursa ve Edirne Osmanlılara başkentlik yapan merkezlerdir. İstanbul padişahın yaşadığı ve devletin yönetildiği yer olması nedeniyle her konuda ayrıcalıklı uygulamaya tabi tutulmuş, her yönetim biriminin en üst yöneticisi buraya tayin edilmiştir. İstanbul’a Dersaâdet, Der-i–Aliyye, Asitane, İslambol gibi adlar verilmiştir. İstanbul’un genel düzen ve güvenliğinin sorumluluğu Sadrazama verilmiştir
DİVAN-I HÜMAYUN
Orhan Bey döneminde kurulmuştur. Osmanlıların en üst yönetim organı, en üst mahkeme ve padişahların danışma meclisidir. Bugünkü “Bakanlar Kurulu”na benzeyen bir teşkilattır. Üyeleri padişah tarafından atanır, her türlü kararda son sözü padişah söylerdi. Divanın aldığı kararlar Mühimme adı verilen defterlere kaydedilirdi.
Divan-ı Hümayunda padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilmiş üç kolun temsilcileri vardı. Bu kollar Seyfiye, İlmiye ve Kalemiye kollarıydı.
Seyfiye (Ehl-i Örf, Ehl-i Seyf, Ümera)
Padişahın örfünü uygulayıcısı olan koldur. Diğer bir deyişle yürütme gücünü temsil eden koldur. Seyfiyeden olan her derecedeki görevliler, reayanın huzurlu yaşayabilmesi ve adaletle yönetilebilmesi için merkezde ve taşrada görev yaparlardı. Seyfiyenin iki temel görevi vardı: Yönetim ve Askerlik. Seyfiyenin divandaki temsilcileri ve görevleri şunlardır:
a) Sadrazam (Vezir-i Azam): Günümüzde başbakan konumundaki sadrazam, padişahın mutlak vekili olup yönetimde padişahtan sonra en yetkili kişidir. Devletin en yüksek rütbeli memuru durumundadır. Fatih’ten itibaren Divan’ın da başkanı olan sadrazam çoğu zaman padişah adına devleti idare etmiştir. Padişah bulunmadığı zamanlarda orduya da Serdar-ı Ekrem unvanıyla sadrazam komuta ederdi.
b) Kubbealtı Vezirleri: Günümüzdeki devlet bakanları konumunda olan vezirler daha çok askeri ve siyasi işlerden sorumluydular. Zaman zaman değişik işlerde görevlendirilirlerdi.
c) Yeniçeri Ağası: Vezir olan Yeniçeri Ağaları Divan’ın daimi üyesiydiler. Ancak vezir olmayan Yeniçeri ağaları ise ihtiyaç duyulduğunda görüşmelere katılırlardı.
d) Kaptan-ı Derya: Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren denizlerdeki bütün işlerin sorumlusu ve Donanmay-ı Hümayunun başkomutanıdır. 16. yüzyıldan itibaren İstanbul’da bulunduğu zamanlarda divan çalışmalarına katılmıştır.
İlmiye (Ehl-i Şer)
Devletin temel ideolojisini savunan gruptur. İlmiye sınıfı, medreselerde yetişen bilgili kişilerden oluşuyordu. İlmiyenin devlet yönetiminde ve toplum içinde üç önemli görevi vardı: Bunlar Tedris ( Bilgi aktarma yani eğitim-öğretim görevidir), Kaza ( İslam hukukuna göre hüküm verme yani yargı görevidir) ve İfta ( Yapılan işlerin şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir belirtme yani fetva görevidir). İlmiyenin divandaki temsilcileri ve görevleri şunlardır:
a) Kazaskerler: I. Murat döneminde kurulmuş Fatih döneminde Anadolu ve Rumeli Kazaskerlikleri olmak üzere sayıları ikiye çıkarılmıştır. Kazaskerler Divan’da büyük davalara bakarlar, kendi bölgelerindeki kadı ve müderrisleri atama veya görevden alma işlerine karar verirlerdi.
b) Şeyhülislam (Müftü): İlmiye sınıfının başıdır. Yükselme dönemine kadar divan üyesi değildi ve gerektiğinde çağrılırdı. Kanuni’den itibaren divana üye olmuştur. Divan’da alınan kararların İslam Dini’ne uygun olup olmadığı konusunda fetva verirdi. Yükselme döneminde protokoldeki yeri hızla arttı ve sadrazamla eşit duruma geldi. Fetva verme yetkisi vardı. İlk şeyhülislam II. Murat döneminde görev yapan Molla Fenari’dir.
Kalemiye (Ehl-i Kalem)
Osmanlı idari ve mali bürokrasisini oluşturan gruptur. Kalemiyenin divandaki temsilcileri ve görevleri şunlardır:
a) Nişancı: Divanda çıkan belgelere, padişah adına yazılacak fermanlara, beratlara ve namelere hükümdarın imzası olan tuğrayı çekerlerdi. Nişancının görevleri şunlardır:
Fethedilen arazileri tahrir defterlerine yazmak.
Dirlikleri dağıtmak, tapu defterlerine işlemek ve kayıtları düzenlemek.
Padişahın tuğrasını çekmek.
Örfi kanunları iyi bilmek ve gerektiğinde yorumlamak.
Divanda alınan kararları düzelttikten sonra tamamlamak, fermana uygun olarak emirleri yazmak, padişaha ve sadrazama gelen mektupları tercüme ettirerek bunlara cevap hazırlamak.
Nişancıya Reisülküttab başkanlığında, çeşitli kalemlerden oluşan bir teşkilat vardı. Bu kalemler: Beylikçi Kalemi, Tahvil Kalemi, Ruus Kalemi ve Amedi Kalemi idi.
b) Defterdar: Maliye işlerinden sorumlu bakanlar idi. İlk defterdar I. Murat döneminde atanmıştır. Mali işlerin artmasından dolayı Fatih döneminde Anadolu ve Rumeli Defterdarı olmak üzere sayıları ikiye çıkarılmıştır. Defterdarın görevleri şunlardır:
Hazine ile ilgili işlerde hüküm yazmak
Rütbe ve dirlik verilecek kimseleri hükümdara teklif etmek
Akçenin değerini korumak
Bütçeyi hazırlayarak hükümdara sunmak
Defterdarlığa bağlı başlıca kalemler şunlardır; Ruznamçe Kalemi, Maliye Emirleri Kalemi, Tarihçi Kalemi, Gelir ve Giderler kalemi.
c) Reisülküttap: Divandaki kâtiplerin şefi olan Reisülküttap nişancıya bağlıydı. 17. yüzyıldan sonra önemi artmış ve devletin dışişlerinin sorumluluğu Reisülküttaplara verilmiştir.
DİĞER DİVANLAR:
Sefer Divanı: Vezir-i azam sefere çıkarken toplanan divan
Ulufe Divanı: Yeniçeri maaşları için toplanan divan
Galebe Divanı: Yabancı elçilerin kabulü sırasında toplanır
Ayak Divanı: Olağanüstü durumlarda toplanan divan.
At Divanı: Sefer sırasında at üzerinde yapılan toplantı.
D- MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER
1- 18. Yüzyılda Meydana Gelen Değişiklikler:
Tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla devlet işlerinin sadrazamlara bırakılması sonucun doğurdu. Sadrazamların güçlenmesi ile Divan Bab-ı Ali’de (Sadrazam kapısı = Yüksek Kapı) toplanmaya başlamıştır
I. Mahmut ve II. Osman zamanlarında divan toplantıları kaldırıldı. Devlet işleri sadrazam konağında görülmeye başlandı. Bu durum sadrazamların gücünü arttırmıştır.
18. yüzyılda Avrupa devletleriyle diplomatik ilişkilerin artması kalemiye sınıfının özellikle de Reisu’l Küttab'ın etkinliğini arttırmıştır
2- 19. Yüzyılda Meydana Gelen Değişiklikler
1826'dan itibaren Bab-ı Ali sadrazamın özel ikametgâhı olmaktan çıkmış, devletin hükümet binası haline gelmiştir.
II. Mahmut, merkez teşkilatının temel kurumu olan Divan-ı Hümayun’u kaldırarak Avrupa tarzında bakanlıklar (Nazırlıklar) kurmuştur.
Yönetim, adalet ve askerlik işlerinin planlanması ve yürütülmesi için Dar-ı Şuray-ı Babıâli, Meclis-i Valy-ı Ahkâm-ı Adliye ve Dar-ı Şuray-ı Askeri gibi meclisler kurulmuştur.
Tanzimat Fermanıyla başlayan dönemde yeni meclisler kurulmuştur. Bu dönemde padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve kanunun üstünlüğü kabul edilmiştir.
1876 yılında Kanun-i Esasi ilan edilerek meşrutiyet yönetimine geçildi. Bu anayasa ile padişahın yanında halkında yönetime katılması sağlandı. Meşrutiyet döneminde Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan adıyla iki tane meclis açıldı.