Could / “Can” in Past

Could" geçmişteki bir yeteneği kabiliyeti ifade etmek için kullanılır ve bu anlamda "Can" in Past formudur. Örnek: Our son could talk when he was two years old. Oğlumuz 2 yaşında iken konuşabiliyordu. Fakat sadece burada kullanılmaz could aynı zamanda şu andaki ya da gelecekteki olabilirliği ifade etmek için ve kibarca “ bir şey için izin ya da yardım istemek” için kullanılır. Bu anlamda “can”den daha resmidir. Please (lütfen) kelimesi; Could I please borrow your pen? şeklinde özneden sonra ya da; Could I borrow your pen please? şeklinde cümlenin sonunda gelebilir. Negatif şekli "couldn’t" ya da "could not"" şeklinde yazılabilir. Could ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra örneklere geçebiliriz. 1- Ability in the past (Geçmişteki bir yeteneği ifade ederken): - When he was young he could work all day long. - Gençliğinde gün boyu çalışabiliyordu. - When she was five she could read and write - Beş yaşında iken okuyup yazabiliyordu. - I was ill so I couldn’t go to school yesterday OR - Hasta idim onun için dün okula gidemedim. 2- Present possibility (İhtimal ya da tahmin bildirirken): - There is somebody in our car he could be a thief. - Arabamızın içinde biri var o bir hırsız olabilir. 3- Ability in a conditional sentence (present-unreal) (Şart cümlelerinde): - You could learn English if you studied regularly. - Düzenli çalışırsan İngilizce’yi öğrenebilirsin. 4- In polite requests offers and asking for permission (İstek öneri ya da izin ifadelerinde): REQUEST (İstek): - Could you help me please? - Lütfen bana yardım edebilir misiniz? OFFER (Öneri) : - Could you be my guest? - Misafirim olur musunuz? PERMISSION (İzin): - Could I read your newspaper? - Gazetenizi okuyabilir miyim? 5- SUGGESTION (Öneri): - You could ask him to help you. - Ondan sana yardım etmesini isteyebilirsin. 6- In indierct speech (as the past of CAN) (Dolaylı anlatımda): DIRECT: - She said ’I can cook’. -“Yemek yapabilirim” dedi. INDIRECT: - She said she could cook. - Yemek yapabildiğini söyledi. 7- Expresses unfulfilled possibility in the past with could have + past participle (Geçmişte değerlendirilmeyen bir yeterlilik): - He could have been champion but he wasn’t given a chance. -Şampiyon olabilirdi fakat kendisine fırsat verilmedi.
Benzer Videolar