Atatürk’ün Araştırdığı Mu’yu Bilim Neden Görmezden Geliyor

Atatürk Tahsin Mayatepek'i MU uygarlığını araştırması için Meksika'ya büyükelçi olarak tayin etmiştir. Kendisi de bir tarihçi olan Mayatepek burda William Niven ile bizzat görüşmüş ve 15.000 yıldan eski olduğu idda edilen tabletler kendisine Niven tarafından gösterilmiştir. Atatürk Mayatepek'e Churcward'ın Mu ile ilgili yazdığı kitapları kendisine göndermesini istemiştir. Mayatepek Churcward'ın kitaplarını bölümler halinde Atatürk'e göndermiş Atatürk'de bunları oldukça kalabalık bir bilim kurulu organize ederek Türkçe'ye çevirtmiştir. Bu çevirileri okuyan Atatürk kendi el yazısıyla çeviri metinler üzerine notlar düşmüştür. Özellikle de Mu'nun kolonileriyle ilgilenmiştir. Çünkü bu kaynaklara göre Türk'lerin ataları olan Uygurlar Mu'nun en büyük kolonisidir. Asya'nın büyük bölümünde yüzyıllarca hüküm süren Uygurlar insanlık tarihinin yeniden yapılandırılmasında büyük rol oynamıştır. Atatürk'ün üzerine kendi el yazısıyla notlar aldığı bu çeviriler yanlış hatırlamıyorsam iki cilt halindedir. Bu ciltler bugün hala Anıtkabir kitaplığında muhafaza edilmektedir. Ama ne hikmetse dünya bilimi nasıl Mu uygarlığı hakkındaki bilgileri görmezden geliyorsa Türk bilim insanları da Atatürk'ten bu yana bu konu hakkında herhangi bir çalışma yapmamışlardır. Yine de Churcward'ın Atatürk tarafından Türkçe'ye çevirttiği kitapları ve Tahsin Mayatepek'le bu konuda yaptığı yazışmaları Türk Dil Kurumu'nun resmi internet sitesinde bulabilirsiniz: Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Mu uygarlığıyla gerçekten çok yakından ilgilenmiştir. Muhtemelen de bizim bugün bilmediğimiz başka çalışmaları da olmuştur.. Peki neden hala bu kadar belge ve ipucu varken bu konu üzerinde ciddi bilimsel araştırmalar yapılmıyor. Belki de yapılıyor ama kamudan gizli yapılıyor. Bunları saklayanlar acaba neden korkuyorlar. Aslında yanıtlar çok da zor değil. Günümüz insanlığı ağır bir egemenlik mücadelesi veriyor kendi arasında. Bu düzende insani değerlerin yeri yok.Önemli olan tek şey diğerlerine karşı ekonomik ve siyasal üstünlük sağlamak. Yani sömürü düzeninin devamı. Bunu yapmak için insanlar arasında yapay ayrılıklar çıkartılıyor. Etnik ayrılıklar yaratılarak ırklar birbirine düşman ediliyor dinler karşı karşıya getirilerek insanlar savaştırılıyor. Bu çatışmalar körüklenerek insanlık sömürülüyor. Mu uygarlığı ise altın çağlarını yaşadığı binlerce yıllık süreçte mutlak barış eşitlik sevgi gibi üstün değerlerle yönetilmişti. Kimse bir başkasının ve dünya kaynaklarının üzerinde tek başına söz sahibi değildi. Eşitlik ve kardeşlik tüm düzenin ana unsuruydu. Mu kozmik bir bilince sahipti. Mu dinine göre herşey BİR'den gelirdi. Herşey ve herkes onun bir parçasıydı. İnsanı sevmek O'nu sevmek demekti. Dolayısıyla O'na ulaşmanın ve onunla bütün olmanın yegane yolu her canlıyı ve içinde yaşadığımız kozmik düzendeki herşeyi sevmekti. KOŞULSUZ VE MUTLAK SEVGİ... Zaten çöküş de bu anlayıştan uzaklaşılarak zamanla güç ve egemenlik yarışına girmenin sonunda gelmişti. Bazılarının kendilerini daha üstün görmesi ve diğerlerini egemenlikleri altına almak istemeleri sonucu Mu ve kolonileri olan Atlantis arasında sürtüşmeler başlamış ve bu sürtüşmeler akıl almaz silahların kullanıldığı savaşlara yol açmıştır. Sınırsızca kullanılan bu silahların etkileri gezegenin dengelerini bozmuş ve yeryüzü büyük bir tufan yaşamıştı. Nuh tufanı diye bilinen feleket de bunun sonucudur. Nihayetinde insanoğlunun hırsı ve egosu bu büyük medeniyetlerin sonunu getirmişti. Günümüz koşullarına ne kadar çok benziyor değil mi. Bunlar aslında kutsal metinlerde ve çok eski efsanelerde ezoterik anlatımlarla insanlara söyleniyor. Ama din ve bilim çevreleri bunları görmezden geliyor. Çünkü onlar da günümüzdeki bu sömürü düzeninin bir parçaları. Şimdi farzedin ki Mu uygarlığı dünya halklarına açıklandı. Yapılan bilimsel araştırmalarla günümüze kadar kalan tabletleryazıtlar ve benzeri argümanlar çözülerek Mu'nun dini ekonomik ve sosyal yapısı insanlığa anlatıldı. O zaman amaçları tüm dünyayı bir sömürge haline getirmek olan ve bunun için dinleri sosyal kültürel ve etnik farklılıkları kullanan insanların bilinçlerine hırs ve egoları körükleyen anlayışları pompalıyan bu karanlık düzene karşı insanların kafasında bunlar ne yapıyor böyle sonumuzun bu kadim uygarlıklar gibi mi olmasını istiyorlar diye bir soru işareti oluşmaz mı? Dünyayı yöneten bu karanlık güçlerin en büyük korkusu insanlarda böyle bir bilinçlenmenin oluşmasıdır. Yüzlerce yıldır insanların zihinlerini bulandırmak ve aydınlanmalarını engellemek için herşeyi yaptılar hala da yapıyorlar. Hatta şu anda televizyonda masonları öven bir film izliyorum bir yandan. İğrenç sömürü yöntemlerini insanlığa haklı göstermek için barışkardeşlik ve özgürlük gibi temel insani değerleri bile bu uğurda kullanarak kirletiyorlar. İşte bu yüzden sevgili arkadaşlarım insanoğlu Mu ve Atlantis hakkındaki gerçekleri tam olarak hiçbir zaman öğrenemeyecek Bunlar hep bir efsane olarak-ki herkes o kadarını bile bilmiyor-kalacak.
Benzer Videolar