Lesbos Edebiyatına Örnekler – Prens ve Genç Kız
Prensin biri , kendisine üç zorlu bilmeceyi açıklayabilecek , genç bir kızla evlenmek istiyormuş.Koca başkentte , bunu başarabilecek bir genç kız bulamayacağına inanan prens , ülkesini bir uçtan bir uca dolaşmaya karar vermiş. Yalnız başına ve giysilerini değiştirerek yola çıkmış.
Yolda giderken , bir dokuma tezgahının gürültüsünü işitmiş.Gürültünün geldiği yöne doğru ilerleyince , karşısında mahzene benzer koca bir in bulmuş.İnin girişinde , bir zeytin ağacı varmış.İçeri girmiş ve karşısında , kumaş dokuyan dünyalar güzeli bir kız görmüş.Kızın çevresinde bir yığın çocuk varmış;bunlar , kızın kendi kardeşleriymiş.Prens , kıza şöyle demiş:
"Ansızın içeri girdim ve hiç kimse engel olmadı.Birdenbire , karşımda sizi buldum.Bu ne biçim iş?"
Kız yanıtlamış :
"Daha önce bir köpeğimiz vardı.O , haber verirdi bize geleni.Ama , öldü;bir başkasını satın alacağız."
Prens , neredeyse çıplak olan çocuklara bakarak , genç kıza şöyle demiş :
"Birçok testi var ortalıkta ;ama , hepsi de boş."
Genç kız , prensin demek istediğini tahmin edip , yanıtını vermiş:
"Ben , eğirip kumaş dokurum;keser ve dikerim." demiş.
Bir süre geçtikten sonra , prens , genç kızın ön dişlerinin düşmüş olduğunu fark etmiş.
"Ev" demiş;"ne güzel;ama , bir payandanın olmayışı , onu çirkin kılıyor."
Genç kız da , şöyle yanıtlamış o zaman :
"Ben küçüğüm daha.Eğer dişlerim düşmüşse , Tanrı yenilerini verir nasılsa."
Böylece , prens , uzun zamandır kendisiyle evleneceğini düşündüğü kızı bulduğuna inanmış.
Çok geçmeden , kızın ana-babası , çalıştıkları kırlardan dönmüşler.Prens , onlardan konukseverlik dilemiş.Dileği hemen kabul edilmiş ve prens onuruna , bir horoz kesilmiş.Sofraya oturmadan önce , prens , oradakilere durumundan söz etmiş;herkes evliliği onaylamış.Genç kız , masaya servis yapmaya başlamış. Horozun kafasını babasına , ayaklarını annesine , göğsünü prense ve kendisine de kanatlarını ayırmış.Bu paylaşımdan şaşkına dönen prens , bunun nedenini merak edip sormuş.Ve kız şu yanıtı vermiş :
"Babama kafasını verdim;burada kalıp , evi onarsın diye.Anneme ayaklarını verdim;beni ziyarete geldiğinde , yolunu bulsun diye.Ve size sevgilim , size de göğsünü sundum;göğüs boşluğu bir gemiye benzediği için , onunla evinize dönebilesiniz diye.Ben de kanatlarını aldım;yakında , size uçarak gelebileyim diye."
Ertesi gün , prens , başkente gitmek için yola koyulmuş ve düğün hazırlıklarına bir an önce başlamayı düşünmüş.Başkente ulaştığında , kendisini kabul edip , konukseverliklerini esirgemeyenlere bir armağan sunmak istemiş.Bir uşakla birlikte;bir düzine ekmek , biraz peynir , şarap dolu bir fıçı ve bir tabak da kızarmış piliç yollamış.Prens ayrıca , uşağına , genç kıza iletilmesi için şu buyruğu vermiş :
"Elma ağacına(bu , genç kızmış) binlerce selam!Yıl , 12 aydır ve ay da , dolunay şeklinde.Keçi derisi gergin ve tabağın içindekiler de , bir bütündür."
Uşak , doğrudan doğruya kulübeye gitmek yerine , başka yollara sapınca;prensin sunduğu armağanların yarısını çaldırmış.Genç kız , uşağın çekingen konuşmasından , ortada bir hırsızlık olayı olduğunu anlamış ve efendisine yanıt olarak iletilmesi için , uşağa şu buyruğu vermiş:
"Yıl , 8 ay ve ay ise , yarımay şeklinde.Keçi derisinde harelenmeler var;tabağın da , yarısı dolu.Eğer , elmaları (bu , uşakmış) dökerseniz;artık , elma ağacının dostu değilsiniz demektir."
Prens , bu mesaj üzerine , seçiminde yanılmadığını anlamış ve birkaç gün sonra , genç kızla mutlu bir evlilik yapmış.