Ali Koç ve Fenerbahçe taraftarına açık mektup

DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN

ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR Uzun zamandır başkanımız Sayın Ali Koç'a ve büyük taraftarımıza yazmak istiyordum. Araya giren rahatsızlığım ve işlerimin yoğun oluşu bu yazıyı geciktirdi. Kısmet şimdiymiş. Kendimi bildim bileli koyu fakat fanatik olmayan bir Fenerbahçe taraftarıyım. Bu takımın taraftarı olmaktan da çok mutluyum. Yeri geldik, sevindik, yeri geldi üzüldük, yeri geldi isyan ettik, yeri geldi sevinçten ağladık... Rahmetli, efsane  spor yazarı ve büyüğümüz, Duayen kalemimiz İslam Çupi ağabeyimiz zamanında  bakın ne demiş : " Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.  Şampiyon olmak mümkün, Fenerbahçe olmak imkansız. Türkiye'de‚ Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. " Avrupa ülkelerinin liglerinde de o ülke taraftarlarının hiç sevmediği, lanet okuduğu futbol kulüpleri vardır. Sadece bizde değil. Örneğin, Almanya Bundesliga'da  " Bayern München ", İngiltere'de "Chelsea ve M. United", İtalya Serie A da "Juventus ", İspanya La Liga'da " Barcelona" ve Fransa Lig 1 de  Paris S.Germain" sayılabilir. Fenerbahçe dahil bu sevilmeyen tüm takımların ortak özellikleri elit ve üst düzey olmalarıdır. Bu takımlar her sene liglerinde şampiyonluğa oynarlar. Şampiyon olsun ya da olmasınlar her maçları kapalı gişe oynar. Türkiye'ye bakın. Fenerbahçe'nin gittiği Anadolu şehirlerine. O hafta bereket geliyor, esnafı, otelcisi, çerezcisi, dolmuşçusu, o şehirde yaşayan neredeyse her çeşit esnaf para kazanıyor. Üstelik tribündeki seyirciler bizlere bir dolu galiz küfürler savururken. Türkiye'de en çok küfür yiyen takım Fenerbahçe'mizdir. Ama en çok parayı da bizden kazanırsınız. Ülkemizdeki her kulübün taraftarı her zaman şampiyonluk beklediği için ve başarı bununla ölçüldüğü için Galatasaraylılar her ağızlarını açtıklarında "en büyük biziz " derler. Kedi uzanamadığı ete ; " murdar " dermiş ya; bunlarınki de o hesap . Sayın Ali Koç, Sizi ve ailenizi herkes tanıyor zaten bu nedenle kim olduğunuzu yeniden yazmaya, açıklamaya gerek yok. Daha önce büyük başkanımız Aziz Yıldırım yönetiminde çalıştınız, sonra da 2018 yılındaki seçimde Türkiye'nin en büyük kulübüne başkan oldunuz. Yakında başkanlığınızın 5 yılı dolacak. Evet  kulüp için bu 5 yıl da sevaplarınızla, hatalarınızla, doğrularınızla, günahlarınızla çalıştınız, gecenizi gündüzünüze katarak. Bunlara şampiyon olmasak da saygı duyduk her zaman. Buraya bana göre yaptığınız hatalarınızı yazacağım, keşke yapmasaydınız dediğim. Doğruları herkes söylüyor zaten önemli olan aklı başında taraftarların söyledikleri. Tüm Türkiye'ye karabasan yaşatan  FETÖ denen şerefsiz ve vatan hainlerinin yüzünden kulübümüzün başına gelmeyen kalmadı. Büyük başkanımız Aziz Yıldırım aylarca gıkını çıkarmadan, tüm hastalıklarına rağmen içeride yattı. Kimseye biat etmedi ve ne dedi: " Ne Fenerbahçe'si ! Ülke elden gidiyor." Her takım taraftarı kendisine güldü, yalancı dedi, şikeci dedi, dedi de dedi... Evet bizim takımımızı bu ülkede çoğunluk sevmiyor ama bizden de geçinip gidiyorlar, Bu Dünya'nın sonuna kadar böyle de gidecek. Yapacak bir şey yok. Aziz Başkanın da sizin de başka yöneticilerimizin de elbette hataları, yanlışları olacaktır. Olmazsa zaten doğanın kanununa aykırıdır. Niçin her kurulda, divan toplantısında birbirinize karşılıklı salvolar atıyorsunuz ? El aleme göbek attırıyorsunuz. Aziz Bey diyelim her konuda % 100 hatalı ama bu insan kulübü için içeride yatmış, bir gün devrin adamlarına; beni  dışarı çıkarın diye yalakalık yapmamış, öleceğini de bilse Fenerbahçe demiş. Bunun da mı hatırı yok ? Naçizane fikrim kimseye haber vermeden özelikle de  bu basına, elinize tatlınızı ve çiçeğinizi alın  gerçekten yanına gidip helalleşin. İç sahadaki maçları da her daim birlikte seyredin. Bu yıl birlik ve beraberliğe gerçekten çok ihtiyacımız var. Bırakın artık çekişmeleri. Ben böyle yaptım, sen böyle yaptım, ben şunu harcadım, sen şunu harcadın bunlar boş dünyanın boş işleri. Amacımız büyük Fenerbahçe'yse bırakın ufak hesapları. Son beş yıldır her şeyden şikayet ettiniz. Maçlar ve şampiyonluklar kaybettiniz, hep suçlu ya federasyon, ya hakemler, ya kurullar oldu. Hiç kusura bakmayın kendinizde hata aramadınız. Bizler her şeyi bilemeyiz ki... Bu ülkede neyin doğru olup olmadığını ya da neyin nasıl gidip gitmediğini bizlerden elbette fazla görüyorsunuz, duyuyorsunuz, biliyorsunuz. Bizler dışarıdan basının yazdıklarından ya da görsel medyada gördüklerimizden hareketle yorum yapıyoruz. Tamam haksızlıklarda zaten bağırıp, çağırıyoruz  hakkımız için canla başla çalışıyoruz. Karşı tarafta hep beraber bize karşı. O halde ne yapacağız ? Önce içimizde kavgayı bırakacağız. Her yerde iki üç tane aptal çıkar boş boş konuşur boş verin onları. Oturup bir düşünelim. Başkan olduğunuz yıldan itibaren kaybedilen tüm maçlarda hep hakem hatası mı oldu? Federasyon ya da MHK yamuk mu yaptı ? Dış güçler mi devreye girdi ? Sorular çoğaltılabilir. Lakin yaptığınız kadrolar hep doğru muydu? Getirdiğiniz hocaların hiç mi teknik taktik hataları olmadı ? Kendinize sordunuz mu ? Nerede hata yapıyoruz ? Ya da danışmanlarım doğru iş yapıyor mu? diye. En son mesela Jesus'u suçladınız. İlk defa bizde üçlü sistemle oynattı diye. O zaman niçin baskı yapmadınız ? Hem böyle eleştiriyorsunuz sonra da tekrar Jesus kabul etse çalışacaktınız. O zaman sorarlar ; " bu ne perhiz bu ne lahana turşusu " diye. Diyelim ki; yukarıda yazdıklarımım hepsine evet diyelim. ama unutmayalım ki; büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'te tekti, her tarafı düşmanla çevriliydi. O ne yaptıysa bizde onu yapalım. Küme düşen takımlara, iddiasını kaybetmiş takımlara bir dolu puanı elimizle veriyoruz sonra hep başkalarını suçluyoruz. Bence artık iğneyi kendimize batırma zamanı geldi ve geçiyor. Bu yıl takım ve yönetim, kulübe öyle oynamalı ki kendi göbeğimizi kim ne kadar engel koyarsa koysun kendimiz kesmeliyiz. Başka bir eleştirim, son bir yıldır bu 1950'li yıllardaki şampiyonluklara ve formaya takılan yıldızlara çok taktınız. Bence  bu yıldız işleri çocukça. Bırakın kim kaç yıldızla çıkarsa çıksın, biz farklıysak onlardan hiç yıldız takmayalım ama getirisi bu işin büyükse uğraşın. Yine geçen yıllarda neredeyse her hafta hakem camiasının hatalarını gerek konuşmalarla gerek video gösterimleriyle ortaya koydunuz tamam doğru yaptınız. Lakin biliyoruz ki bu hatalar bu sistem olduğu sürece hep devam edecek ama az ama çok. Dışarıdan 20 ya da 30 hakem getirme şansımızda olmadığına göre bence o camianın da çok tepkisini çekmemeliyiz. Sonunda hakemlerde insan yeri geliyor ortadaki pozisyona bize çalacaklarsa da çalmıyorlar ya da karşının lehine çalıyorlar. Son  naçizane önerim ise; Ara sıra spor basının usta ve tarafsız yazarlarıyla görüşün, fikir teatisinde bulunun. Belki siz yönetimin göremediklerini onlar dışarıdan daha güzel görüyorlardır. Konuşacağınız spor yazarları da Mehmet Demirkol, Uğur Meleke, Ercan Güven, Cem Dizdar, Uzay Gökerman gibi açık fikirli, medenice tartışmayı bilen, her hangi bir takım tutsa bile fanatik olmayan, eğriye eğri, doğruya doğru yazarlar olmasında fayda var derim. Gelelim tribündeki taraftarlarımıza: Arkadaşlar, sizler nasıl taraftarsınız ? Yıllardır futbolculara gol yediğimiz anda sataşmaya başlıyorsunuz? Diğer kulüplerden hediye mi alıyorsunuz ? Çekirdek çitleyip 5 dakika yalandan bağıracağınıza oturun eski taraftarların görüntülerini izleyin de bir işe yarayın. Avrupa'nın ilk beş büyük liginin maçlarını ekranda izliyor musunuz? Hangi büyük ve elit kulübün taraftarı sizin gibi kendi oyuncusuna hakaret ediyor, ıslıklıyor, yuhalıyor? Yeter ! Artık kendinize gelin. Futbolcuları durduk yerde sıkıntıya sokuyorsunuz adamlar işini yapacaksa da sayenizde yapamıyor. Taraftar dediğin 90 dakika susmaz hep moral verir. Kim ister yenilmek ? Kimse istemez. Yönetim bir dolu para harcıyor, kaliteli adamlar getirmeye çalışıyor. Sizler daha 1. haftada aleyhte tezahürata başlıyorsunuz. Yönetime sövüyorsunuz, el kol hareketi yapıyorsunuz. Çok biliyorsanız gidin kulübü yönetmeye talip olun. Verdiğiniz iki lira onunla da kulübü satın aldığınızı sanıyorsunuz. Unutmayın! Biz Fenerbahçe'yiz. Herkesten farklı olmak zorundayız. Bizim bizden başka dostumuz yoktur. Diğer takımlar maç ya da puan kaybettiler mi ortalığı velveleye verirler, ellerinden emzikleri alınmış çocuklar gibi ağlamaya başlarlar. Biz vakur duracağız ağlayacaksa içimizden göz yaşı dökeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk bizi sevmişse, bizim renklere gönül vermişse bunun kıymetini bilelim, ona göre artık davranalım. Yılmak yok doğru yoldan mücadeleye devam. Kesinlikle bel altı güreşmeyelim. Diğer takımların taraftarları da iyice beyinlerine, rahmetli İslam Çupi ağabeyimizin şu cümlesini kazısınlar ; " Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa‚ Türkiye yoktur‚ futbol yoktur‚ bolluk yoktur‚ insanlar yoktur‚ canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp‚ mezarlık olur." Fenerbahçe olmazsa ne televizyonların spor programları izlenir, ne gazetelerin spor sayfaları okunur, ne iddia oynanır, ne lig oynanır. Bunu milyonlar biliyor ama nefretlerinden itiraf edemiyorlar. " Fenerbahçe Sen Çok Yaşa! " NOT: Bu yazıyı yakınlarda  genç yaşta kaybettiğim çok sevgili kuzenim Coşkun' a ithaf ediyorum. Kim bilir ? Belki oradan da takımını takip ediyorsundur.
Benzer Videolar