DUAYEN HOCA’NIN KALEMİNDEN
ÖNCER ÜNLÜ – BAŞYAZAR
Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve onu takip eden devrimleri şu sözlerle özetlemiştir:
" Uçurumun kenarında yıkık bir ülke. Çeşitli düşmanlarla kanlı boğuşmalar, çarpışmalar. Yıllarca süren bir savaş. Ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni devlet, yeni toplum ve bunları başarmak için yapılan devrimler..."
11 Kasım 1922 yılında İsviçre'nin Lozan şehrinde başlayan müzakereler, sekiz ay sürmüş arada yaklaşık iki buçuk ay kesinti olmuş ve nihayetinde 24 Temmuz 1923 yılında tarihe " Lozan Barış Antlaşması " olarak geçen bir anlaşmayı, T.B.M.M. temsilcileriyle, İngiltere, Fransa, S.S.C.B (şimdiki Rusya), Japonya, Bulgaristan, İtalya, Romanya, Yunanistan, Belçika, Portekiz, Yugoslavya (Sırbistan) imzalamıştır.
Müzakerelerin bu kadar uzun, çetin ve sıkı geçmiş olmasının, arada ki boşluğun tek nedeni, Türk tarafının kayıtsız ve şartsız olarak " Bağımsızlık " talebidir.
Mustafa Kemal Atatürk bu antlaşmayla ilgili olarak; " Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış, büyük bir yok etme girişiminin yıkılışının bildirir bir belgedir " sözleri Türkiye açısından da önemini göstermektedir.
Yine yazar ve tarihçi Şevket Süreyya Aydemir, " İkinci Adam " adıyla üç ciltlik biyografisini yazdığı İsmet İnönü'nün müzakerelerde gösterdiği direnci, " Yakın tarihimizde bir başka müdahalesi olmasaydı bile İsmet Paşa, yalnız Lozan'daki üzüntüleri, sıkıntıları, direnişleri ile, unutulması mümkün olmayacak bir yeri olurdu " diye anlatmıştır.
Lozan, Türkiye devletinin kurucu antlaşmasıdır. Burada dikkatinizi şuna çekmek isterim. Devletten farklı olarak " Cumhuriyet " bir rejimdir. Lozan Antlaşmasından üç ay sonra 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet ilan edilmiştir. Devletler uluslar arası tanınmayla kabul edilirler. O yüzden Lozan kurucu bir antlaşmadır.
Türkiye Cumhuriyet'ine egemenlik sağlayan Lozan Antlaşması, gelişmişliği ve uygarlığı simgeleyen Batı dünyasına Türkiye'nin kalıcı biçimde katılımını simgelemektedir.
Lozan;
Türkiye Devleti'nin kurucu antlaşmasıdır ;
Türkiye'nin ulusal sınırlarını belirleyen ve onu bu sınırlar içinde siyasi açıdan bağımsız ve egemen kılan belgedir;
Türkiye'nin iktisadi bağımsızlık belgesidir;
Türkiye'nin büyük devletlerle eşitlik belgesidir ;
Türkiye'nin gelişmişlik ve uygarlığı barındıran batıya yolculuğunun kopmaz alıcı bir belgesidir.
Sevgili okur,
Şunu kesinlikle unutmayın:
Sevr ve I. Dünya Savaşı'nı sona erdiren tüm antlaşmalar ilgili devletlere müzakere yapılmaksızın zorla dayatılarak imzalatılmıştır. Lozan bunun tek istisnasıdır. Lozan Antlaşmasının başında kesinlikle B.M. o zaman ki adıyla ( Milletler Cemiyeti Misakı ) ibaresi bulunmaz. Lozan Antlaşması ışında kalan I. Dünya Savaşı'na ait tüm antlaşmalar, tarihin çöp sepetine girmişken, sadece ve sadece Lozan Antlaşması sonsuza kadar devam edecektir.
Gelelim şimdi günümüz Türkiye'sine :
Günümüzde özellikle Türkiye'de Lozan'a saldırmak onu bir hezimet olarak nitelendirmek bir çok sapkın ideolojinin alışkanlığı haline gelmiştir. Bilgi sahibi olmadan bu toplumda fikir sahibi olmak malumunuz çok yaygın görülmekte ve prim yapmaktadır. bu nedenle ülkemizde bu kadar yanlış anlaşılan, olumsuz yorumlanan bir başka belge var mı inanın bilmiyorum. Bu durumda okuma yazma bilen ama okumayan, araştırmayan cahillerden kaynaklanıyor. Sorsanız ülkede kaç kişi " Lozan Antlaşması'nın " maddelerini okudu, eminim hala okumamış tarih öğretmenleri, akademisyenler vardır ülkemizde.
Bir de Lozan, Türkiye'yi kesin ve kalıcı biçimde batıya yönelttiği için, ideolojik olarak islamcılar, fundamentalistler ve ulusalcılar her daim olumsuz tepki verirler.
Lozan Barış Antlaşmasının " gizli maddeleri " olduğu efsanesi ise 1940 lı yıllardan itibaren önce fısıltı biçiminde sonra da teknoloji geliştikçe sosyal medya mecralarında yaygın olarak söylenmeye başlamıştır.
Bu saçma sapan iddiaları burada tekrar yazmayacağım. Köşemi bu dangalakların söylevlerine ayıramam. Merak edenler de girer sosyal medyaya, aklı başında geçinen bir çok kişinin yıllardır inandığı deli saçmalarını okuyabilir.
Lozan'ın gizli maddeleri olduğunu iddia eden dangalaklara bir iki soru soracağım, bunlara yanıt versinler. Tabii zekaları varsa!
Sizler, bu güne kadar 100 yıl sonra uygulanmak üzere yapılan bir antlaşmaya rastladınız mı?
Emperyalist devletler, şimdiye kadar sizlere bu antlaşmanın olduğunu zamanı gelince uygulanacağını anımsatmadılar?
Devleti yönetenler bu güne kadar bunları bilmiyor, sıradan vatandaş biliyor öyle mi?
İnönü'nün imzaladığı bu antlaşmayı T.B.M.M. onaylamazsa dangalaklar bu antlaşma yürürlüğe girer mi?
İddialarınızı bu güne kadar niçin ispat etmediniz?
Okuma yazma bilmeyen cahiller bile sizlerden daha kaliteli dangalak oğlu dangalaklar....
Unutmayın aptal oğlu aptallar, Sevr antlaşması Osmanlı Devleti'ne 200.000 km toprak parçası bıraktı. Şimdiki yüz ölçümünü de haritalardan öğrenin.
Gönül isterdi ki Lozan'ın 100. yılında ülkemiz ile İsviçre ortaklaşa dünyada ses getirecek kutlamalar yapsaydı. Bu yapılmayacağı için görün bakın meydan kimlere kalacak?
Okuduğum dış kaynaklı haberlerde Lozan'daki yerel makamların ev sahipliği yapacağı etkinliklere Ermeniler, Kürtler ve Rumların katılacağı. Konunun da, Lozan Antlaşması'ndan " etkilenen halklar " temalı olduğu anlaşılıyor.
2016 yılında bakın birileri Lozan'la ilgili neler söylemiş:
" 1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a razı ettiler. Bizlere Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Adaları Lozan'la düşmana verdik. O masaya oturanlar hiç bir şeyin hakkını veremediler ".
Hangi yanlışı düzeltelim ki!
Adalar bir defa Osmanlı Devleti zamanında 1912 yılında Uşi antlaşmasıyla İtalyanlara bırakıldı. O tarihte ne Cumhuriyet ne Türkiye, ne de Atatürk vardı.
Lozan'a sahip güçlü bir irade sergilemezsen, ortalıkta Lozan karşıtlarına kalacaktır. Sen de iki gün sonra yazılı ve görsel medyada İsviçre'ye atıp tutacaksın sadece, dostlar alış verişte görsün misali. İsviçre'de sütten çıkmış bir ak kaşık değil ama işi bu noktaya getiren kim? Yanıtını bu yazıyı okuyanlar versin .
Son olarak şunu belirteyim. Kimsenin beğenmediği, İsmet Paşa'yı, Mustafa Kemal niçin tam yetkili olarak Lozan'a gönderdi biliyor musunuz?
Kurtuluş Savaşı'ndaki diğer komutanlardan çok daha sivil ve yetenekli olması;
M. Kemal'e rakip olmaya kalkışmaması;
Her hangi bir emperyalist devlete yakın olarak algılanmadığı için seçilmiştir.
24 Temmuz 1923 tarihi, Türkiye'nin dünya sahnesine tam bağımsız olarak çıktığı gün olarak tarihe kazınmıştır. Ne yaparsanız, ne kadar küçümserseniz, dalga geçmeye de kalksanız bu gerçektir ve değiştirilemez.
Sizler isterseniz iki ayyaşın maceraları deyin, isterseniz Cumhuriyet'i bir parantez olarak görün, isterseniz, 12 adayı, Kıbrıs'ı verdiler deyin, isterseniz Muhteşem Türkiye yüzyılı başladı deyin fark etmez.
Hiç bir yalan, dolan ihanet, bu gerçeğin üzerini örtemez.
Önce T.B.M.M. kuran, sonra Kurtuluş Savaşı'nı kazanan, ardından Lozan Antlaşması'nı imzalayan ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyet'ini kuran o büyük kahramanların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor ve onları minnetle anıyorum.