AIDS Hastalığı, Laboratuar Ortamında mı Yaratıldı?
Doktor William Campbell’in teorilerine dayalı olarak, birçok kişi HIV virüsünün 1974 yılında Dünya Sağlık örgütü tarafından geliştirildiğine inanıyor. Kimileri, bu virüsün geliştirilme nedeninin CIA ve KGB’nin dünya nüfusunu azaltma çabaları olduğunu söylüyor.
HIV virüsünün ABD tarafından üretildiği ve nasıl yayılıyor olduğunun gizlendiği teorisi özellikle Afrika kökenli ABD’liler arasında yaygın bir inanış. JAİDS adlı tıp dergisinde yayınlanan araştırma, siyahların ”sinin, “komplo teorisine” inandığını ve AIDS virüsünün hükümet tarafından laboratuarda üretildiğini düşündüğünü ortaya çıkardı. Siyahların ’sı, virüsün “siyahlardaki nüfus artışını kontrol etmek amacıyla” üretildiğini, ’i de bunun “bir çeşit soykırım” olduğunu düşünüyor.
Rand enstitüsü ve Oregon eyalet üniversitesi uzmanlarınca yapılan araştırmaya göre, siyahların `’ı hastalıkla ilgili bilgilerin gizlendiğine inanıyor. S’lük kesim de, AIDS’in tedavi edilebilir olduğunu, ancak yoksul siyahların kasten tedavi edilmediğini düşünüyor. Siyahlar, Amerikan toplumunun ’ünü oluşturuyor.
2007 yılı itibariyle; tüm dünyada AIDS’li veya HIV pozitif olarak yaşamakta olan yaklaşık 33 Milyon insan var. Hastalığın ilk kez ortaya çıktığı 1981 yılından bugüne 25 Milyondan fazla insan bu hastalık nedeniyle ölmüş. Sadece 2007 yılında ölen AIDS’li sayısı yaklaşık 2 Milyon. Yine 2007 yılında bu virüsü ilk kez kapan kişi sayısı ise 2,7 Milyon. Yapılan araştırmaların sonucuna göre Batı ve Orta Afrika’da yaşayan bir şempanzenin alt türü hastalığa neden olan virüsün doğal rezervuarı. Bu alt türün adı da; “Pan troglodytes troglodytes”.
1980’lerde hastalığın ve neden olan virüsün tanımlanmasının ardından eski vakaları saptamaya yönelik araştırmalar yapıldı. Bu araştırmaların sonucuna göre bilinen ilk AIDS vakası 1959 yılına ait. Araştırmacılar, Kongo Demokratik Cumhuriyetinde 1959 yılında ölmüş bir hastanın kan örneğinde HIV virüsü saptadılar.
AIDS hastalığının ortaya çıkışına ilişkin pek çok teori mevcut. Bunlardan ilginç olan bir tanesi; Kontamine –yani mikrop bulaşmış- Polio aşısı teorisi. Bu teoriye göre HIV virüsü şempanzelerde bulunan HIV benzeri SIV (Simian Immunodeficiency Virus) isimli virüsün mutasyona uğrayarak – yani genetik yapısını kendi kendine değiştirerek- HIV’e dönüşmesiyle ortaya çıkmış. Bu virüsün şempanzelerden insanlara geçiş şekli ise bir hayli ilginç. 1950’lerin sonunda Afrika Belçika Kongosu’nda yürütülen bir çalışmada binlerce çocuğa yeni denenen bir Polio –çocuk felci – aşısı uygulanıyor. Bu uygulanan aşılar 2 bilim adamı tarafından, Philadelphia’da ABD’nin ilk bağımsız Tıbbi araştırma merkezi olan Wistar Enstitüsünde üretiliyor. İddialara göre araştırmacılar bu aşıları üretirken şempanze böbrek dokusundan üretilen besi yeri kullandılar ve bu besi yeri SIV ile kontamine olmuştu. Bu binlerce aşıdan en azından bir bölümü SIV içeriyordu ve virüs insanlara bulaştı… Bu ilginç teori araştırmacı gazeteci, eski Birleşmiş Milletler çalışanı Edward Hooper’ın 10 yıllık çalışması sonucu yazdığı bir kitaba dayanıyor; “Nehir: HIV ve AIDS’in Kaynağına Bir Yolculuk”… (Orijinal adı; “The River; A Journey to the Source of HIV and AIDS”, araştırdım maalesef Türkçe baskısına rastlamadım)
Tabii ki AIDS’e ilişkin pek çok komplo teorisi de mevcut. Millet olarak severiz komplo teorilerini malum. Ben de yazıma bir iki tane eklemeden duramadım.
Berlin Humboldt Üniversitesi eski Biyoloji Profesörü Jakob Segal’a göre HIV, ABD’deki bir askeri laboratuarda 2 ayrı virüsün birleştirilmesiyle elde edildi. Bu teoriye göre elde edilen bu virüs, yani HIV; 1977 ve 1978 yıllarında erken tahliye karşılığında gönüllü olan mahkumlar üzerinde denendi. Profesör Segal virüsün işte bu mahkumların tahliye olmasıyla topluma yayıldığını iddia ediyor. Diğer bir taraftan aynı Profesör Segal; KGB sığınmacısı Vasili Mitrokhin tarafından da Sovyetler Birliği lehinde “uydurma”propagandaları yaymakla suçlanmış…
“AIDS ve Ölüm Doktorları; AIDS Salgını Kökeninin Tahkikatı” ve “Eşcinsel Kan; Gizli AIDS Soykırım Entrikası” isimli kitapların yazarı Dr Alan Cantwell’e göre AIDS Amerikan Hükümeti bilim adamları tarafından geliştirilmiş bir virüs. Dr Cantwell bu virüsün 1978-1981 yılları arasında bazı Amerikan şehirlerinde eşcinsel erkekler üzerinde yapılan Hepatit B araştırmaları esnasında kasıtlı olarak bulaştırıldığını iddia ediyor. Kasıtlı olarak bulaştırılanlar ise siyahlar veya beyaz eşcinseller. Amaç da; bu “istenmeyen” iki grup insanı toplumdan kalıcı olarak uzaklaştırmak. Bunu örtbas etmek için hükümetin salgının başladığı yıllarda çalışmalara kasıtlı olarak engel olduğu da Dr Cantwell’in iddiaları arasında.
(Yukarıda sözünü ettiğim kitapların orijinal isimleri sırasıyla; “AIDS and the Doctors of Death: An Inquiry into the Origin of the AIDS Epidemic” ve “Queer Blood: The Secret AIDS Genoside Plot”)
Merhum Galler Prensesi Lady Diana hastalığın tarihinde ilginç bir yere sahip. 1987 yılında Londra’da Middlesex Hastanesinde AIDS hastaları için inşa edilen özel bölümün açılışında; foto muhabirleri ve kameraların önünde ilk kez AIDS hastalarıyla“eldivensiz” olarak el sıkışırken, onlara dokunurken görüntülendi. Lady Di; o gün “Onlara dokunabilirsiniz, dokunmakla bu hastalık bulaşmaz” mesajı verirken toplumun AIDS ile ilgili önyargılarından birini değiştirmişti adeta…
“Hiç kimse bir tatlıyı sarılı olduğu ambalaj kâğıdıyla yemekten hoşlanmaz”
Yukarıdaki, bizim sokak argomuzdaki “Gaz maskesiyle çiçek koklanmaz ki” cümlesinin Güney Afrika’daki karşılığı. Güney Afrikalı erkeklerin neden prezervatif kullanmadıkları sorulduğunda verdikleri yanıtlardan biri… 2007 yılı itibariyle Sahra Altı Afrika’daki yaşayan AIDS’li veya HIV pozitif insan sayısı 22 Milyon…
BBC’de yayınlanmış “Ölüm Oyunu” başlıklı Güney Afrika’daki AIDS sorununu inceleyen makaleye göre bölgedeki erkeklerin prezervatif kullanmama nedenlerinden bir diğeri ise çok daha vahim. Siyahlar; prezervatif kullanmaları yönündeki kampanyaların Beyaz Adam tarafından çocuk sahibi olup çoğalmalarına engel olmak amacıyla yaratılmış birer komplo olduğuna inanıyorlar. Bölgede kötü yaşam koşulları ve fakirliğe bağlı olarak fahişelik çok yaygın ve bu fahişeler, duyduğunuzda insanın kanını donduran bir fiyat tarifesiyle çalışıyorlar; prezervatif ile 2, prezervatifsiz 5 Pound… Yani HIV kapma riskini göze almanın karşılığı sadece 7 TL civarında. (1 Pound; yaklaşık 2,3 TL)
Afrika ve AIDS ile ilgili son olarak söylemek istediğim Fakülteden Hocam Nadir Paksoy’un “Gözümden Afrika” kitabından aklımda kalan bir bölüm; Nadir Hocam Afrika’da –sanırım Somali’de- çok büyük bir gece kulübüne gider. Duvarda devasa harflerle AIDS yazmaktadır, Ama açılımı farklıdır;
American
Ideas
Discouraging
Sex
(Anlamı: Sex yapma hevesini kıran Amerikan fikirleri)
Son olarak internetten indirebilirsiniz sanırım; önermek istediğim bir film var. AIDS hastalığının ortaya çıkışını anlatan aynı adlı kitaptan uyarlanmış “Ve Orkestra Durmadan Çaldı…” (And the Band Played On…) isimli 1993 yılı yapımı, pek çok ünlü oyuncunun kısa sürelerde göründüğü bir film. 1981 yılında Los Angeles, San Fransisco ve New York’taki eşcinsel erkek hastalarda ilk kez görülen bu hastalığı araştıran Epidemiyolog (Salgın hastalıkları inceleyen bilim adamı) Dr Don Francis’in öyküsünü anlatan bir yarı belgesel. Filmde ABD Hastalık Kontrol Merkezi tarafından bu salgını araştırmakla görevlendirilen Dr Francis yetersiz bir bütçeye ve hastalık eşcinselleri ilgilendirdiği için konudan uzak duran politikacılara rağmen verdiği çabaların öyküsü gerçeklere dayanılarak anlatılıyor…