İBRAHİM FAİK BAYAV
Medine ve Mekke toplumlarının Hz. Muhammed'in yönetiminde İslamlaşmasından sonra, sosyal yaşamda kimlere, ne yükümlülük gerektiği Tevbe Suresi'nin 17'nci ayetinde belirtiliyor. Ayetin kelimelerine bakalım:
Birinci kelime:
''Ma kane li'l-müşrikine en yamuru mesacide Allahü''. Yani, Allah'ın mescidlerine hizmet etmek müşrikler için uygun değil.
Bu hüküm, Mekkeli müşriklerle olan mukatelenin bitirilip, sulh ortamının oluşmasından sonradır. Kurallar oluşturulmasıyla insanlar yaşamlarını devam ettirecek faaliyette bulunacaklardır. Faaliyet genellikle ticaret ve hizmet alanındadır. Yedinci ayetteki ''Allah müttakııleri sever'' hükmü duyulduğundan, sevilmeye layık davranışlar yapılagelecektir. Bazı kimseler müslüman olmuşlarsa da 'müşrik' tavırları üzerlerinden henüz atamamış olanlar, Mescidi'l-haram içinde bir çeşit hizmette bulunmaya başlamışlar. Halbuki o yer, müşriklere yasaklandığı için Mescidi'l-haram ismini almıştı. O yasaklamadan sonra, belki, itirazlar başgöstermiştir. Yasaklama gerekçesi, bu ayet ile belirginleşir. Anlaşılıyor ki, başka alanda faaliyet göstermeleri yasak değil.
Olayın arka planını anlayabilmemiz için sözcükleri irdelememiz gerekiyor.
Yamuru يَعْمُروا: Bu sözcük, bulunulan andaki hareketi tanımlar. Fiil, 'hizmetlilik' anlamı veren 'fealetün' masdarından oluşur. Kişi benimsediği bir işi meslek edinmiştir. O meslek, toplumun toplandığı ve birleştiği alanda fertlerin rahatlığını sağlar.
Mesacid مَساجِدَ: Türkçe'de hayatımızın her alanında kullandığımız 'mescid' isminin çoğuludur. Evde, işyerinde, fabrikada veya açık alanda namaz kılınan, secde edilen yer olarak bilinir. Mescidi'l-haram, sadece belli bir yer için kullanılıyorken, on yedinci ayetteki çoğul 'mesacid' ismi, mescidi'l-haram gibi müslimlerin toplandığı her yeri tanımlar. Bu alanlarda da müşrik bilinenlerin, -müşrik sıfatını henüz üzerlerinden atamamış olanların- hizmet edemeyeceklerini belirtir. ''Mesacide Allahü'' tamlaması, Allah'ın mescidleri yani Allah için toplanılan alanlar anlamında olur.
Soru: Mescidler neden müşriklerin hizmet etmesi için uygun değildir?
Cevap ayetin devamındadır:
''Şahidine ala enfüsihim bil küfri''. Yani, müslüman olmuş o kimselerin küfür (hukuksuzluk) meyilli oldukları farkediliyor. Şahidin tanımlaması, hizmette yasaklanan müşriklerin, yasaklanma sebebini bildikleri içindir.
Peki o kimselerin 'küfür' meyilli oldukları nasıl fark ediliyor?
Cevap: Ondokuzuncu ayette bahsedilen olaydan ve yirminci ayette olması gereken faaliyetten.
Mekke ve Medine toplumlarının İslamlaşmasından sonra, bilenlere ve gücü yetenlere önemli görev MÜCAHEDE oluyor. Mücahede fikren olursa da, bu, her bireyin yapabileceği bir şey değil. Yapabilecekler için ortaya getirebilecekleri mal ve candır. Mal ise herkesde yok. Malı olanların yapabileceği ise can ortaya koyanları desteklemektir. Bu yükümlülükten kaçanlar, tavırlarında mescid hizmeti görülse de, ağızlarında zikir ve şükür sözcükleri dökülse de, küfür meyilli olduklarını belli ediyorlar. Ayet ile, sert değil, yumuşakça, onların mescid hizmetlerinin işe yaramayacağı deklare ediliyor.
Habitat amalehüm حَبِطَتْ اَعْمالَهُمْ: Bu kelime, müşrik sıfatını üzerlerinden atamamış o kimselerin yaptıkları hizmetin boş ve geçersiz olduğunu belirtiyor. Ama sadece o değil: Amaçlarının, bozma, fırsat yakaladıklarında ortalığı karıştırma olduğu da ima ediliyor. Niyetleri hala eski yaşam tarzındadır.
Günümüzde 'mesacid' terimi, toplumun ya da ülkenin hayrı için toplanılan her alanı içine alır.
Nasıl olur bu?
Mescidi'l-haram, Mekke'de geniş toplanma alanı idi. Rabbe şükür hareketleri gösteriliyorsa da, hakkı, hak olanı zikretme, duyurma olayı da gerçekleşiyordu. Fertlere öğretme, öğretilenleri uygulatma olayı da mescidlerde gerçekleşiyordu. Hz. Muhammed'in son demindeki Arafat ve Mina bölgeleri, Mescidi'l-haramdan sonra iki ayrı mescid olmuştur.
Sonraki zamanlarda, yapılaşma başlamış. Hayır için toplanılan yerler (mescidler) o yapıların içinde kalıp cami adını almış. Günümüzde, hayır için oluşturulan her yer, -cami olsun veya olmasın- hakkın ve hakikatin duyurulduğu her alan mescid hükmündedir.