Şiirimiz ve Atatürk’ün Dil Devrimi

ŞİİRİMİZ ve ATATÜRK'ÜN DİL DEVRİMİ
Şiirin malzemesi dildir. Şair, dili kullanarak sanatını gerçekleştirir. Ancak dil de zaman zaman şiirin temi olur. Bu yüzden temi Türk dili olan pek çok şiir yazılmıştır. Bu tarz şiirlerde Atatürk’ün Dil Devrimi de söz konusu edilmiş, bu konuda çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. İşte biz makalemizde, Atatürk’ün Dil Devrimi’ni şiir üzerinden giderek değerlendireceğiz. Giriş Türk şiiri, zaman zaman Türkçeyi kendisine konu olarak seçer ve işler. Bunun ilk örneği Ziya Gökalp’in “Lisân” adlı şiiridir (Gökalp,1918:30). Bu ilk şiirden başlayarak Türk Edebiyatında Türkçe üzerine yazılmış yüzlerce şiir vardır (Kolcu, Yavaş, 2006). Türkçe temli bu şiirlerde, dilimiz, hemen her yönüyle ele alınıp işlenir. Biz bu bildirimizde, Türk Dili üzerine yazılmış şiirlerde “Atatürk’ün Dil Devrimi” konusunu işleyeceğiz. Atatürk ve Dil Devrimi Atatürk, dilimizin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması, kendi öz birliğine kavuşturulması, bilimsel çalışmalar yapılarak Türkçenin nesi var nesi yok ise ortaya çıkarılması amacıyla 12 Temmuz 1932 tarihinde “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adıyla bir dernek kurulmasını buyurur. (Ünaydın, 1954:9-11) Bu dernek, daha sonra adını “Türk Dil Kurumu” olarak değiştirir. Böylece Türk dili ile ilgili “bilinçli” çalışma devri başlar. Bu, Dil Devrimi’nin gerçekleştirilmesi için Harf Devrimi’nden sonra atılan ciddî bir adımdır. Atatürk’ün önderliğinde, her yıl Dolmabahçe Sarayı’nda dil kurultayları düzenlenir. 26 Eylül, her yıl “Dil Bayramı” olarak kutlanır. Dilin özleştirilmesi çabaları artar. Atatürk’e göre “ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.” (Korkmaz, 1991:190) Bu çabalar, Dil Devrimini doğurur ve şiirimize de konu olur. İshak Refet Işıtman, Dil Devrimini Türkçenin kurtarılması olarak değerlendirir ve “Türk Dili Kurtulurken” isimli şiirini yazar. (Işıtman, 1934:78-80) Türkçenin özleştirilmesi sorununu “karşılıklı konuşma” tekniğiyle şiirinde ele alır. Işıtman: “Türk dili kurtuluyor; Türk kendini buluyor;” diyerek başladığı şiirinde muhatabının: “-Farsçasız Arapçasız konuşmak nasıl olur? sorusuna: - En güzel örnekleri köylülerde bulunur...” karşılığını verir. “Her sözün Türkçesi var” düşüncesine olan Işıtman’a, muhatabı: “- Haydi anlat şunları yalnız Türkçe sözlerle” diyerek şu beyiti verir: “Hübup eder gibi reftarınız ne halettir Acep nesimi seherden mi aferidesiniz”1 Işıtman, muhatabının söylediği bu beyiti şöyle Türkçeleştirir: “- Yürüyüşün eser gibi esinden mi yaratıldın” “Esin” kelimesinin anlamını bilmeyen muhatabı, “Esin nedir?” diye sorar. Işıtman da: “-Nesim neyse esin odur; Nesimin Türkçesidir; Türk sözü Türk sesidir...” diyerek cevap verir. Ancak muhatabı bunun “uydurmak” olduğunu, işin uydurmacılıkla yürüyüp yürümeyeceğini sorar. Işıtman da şu cevabı verir: “Yarasalar görür mü Günlükte güneşlikte... Uydurma yok bitik var...” İshak Refet Işıtman, Divanü Lugati’t – Türk’ü öz Türkçe kelimelerin kaynağı olarak gösterir. Muhatabı Divan’da “kadın” için “oragut” dendiğini, şimdi de “oragut” mu diyeceğini sorar. Işıtman, “oragut”un, “avrat” olduğunu ifade edince karşısındaki Arapçasız, Farsçasız bir tek cümle yazılamayacağını, uydurmacılıkla bir şey yapılamayacağını ileri sürer. Işıtman, “Asıl uydurma diye Osmanlıcaya derler.” cevabını verir. Türkçenin kurtulacağı ve Türkün kendini bulacağı inancıyla şiirini bitirir: “Türk kendine geliyor Türk kendine dönüyor Arapçalar Farsçalar birer birer sönüyor; Avrupa sözleri de Türk diline giremez; Türkün bir tek sözüne yad elleri eremez” Işıtman’ın bu şiiri, Türk Dil Devrimi üzerine yazılan ilk şiirdir, denebilir.   Behçet Kemâl’in de Dil Devrimi ile gerçekleştirilen Türkçenin özleştirilmesi, benliğine kavuşturulması çalışmalarını, “Dil Bayramı” adlı şiirinde desteklediğini görürüz: “Bütün dikenlerden sıyrılan bir gül gibi Yüksek öz duygularla dolan bir gönül gibi Türk dili, açılıyor, gelişiyor, eriyor... Söz – söz demek ki, tüy – tüy kendisini veriyor Türkün duygularına türkçenin kanatları Şu sanat göklerinin sonu gelmez katları Açılsın! Yerimizi almaya varacağız.... Sanatta da yeni bir “Ankara” kuracağız!” (Çağlar, 1934:25) Atatürk’ün kişisel çabalarıyla Dil Devrimi, meyvelerini vermeye başlar ve Türkçe yalınlaştırılır. Dilimizdeki bu yeni yapılanmayı “Atatürk Türkçesi” olarak değerlendiren Işıtman, bunu “Türkçenin kurtuluşu” olarak görür ve alkışlar: “Arı, sili bir Türkçe, türkçenin kendisi bu Bu işte de önümüz evrene saldı yanku   Su gibi duru bir dil, böyle anla, böyle bil Senin özanadilin karışık türkçe değil   İşte bu dil demektir Atatürkün türkçesi Duyguda düşüncede budur türklüğün sesi   Bu dil kuşların dili, bu dil suların dili Türk dili kurtuluyor bayram etsin Türk eli” (Işıtman, 1935:27-28)   Münir Müeyyet Bekman da Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi’ni şu mısralarla destekler: “Sönmez bir ateş yaktık amaca giden yolda Fışkırıyor devrimin kökleri sağda solda Kazdığımız toprakta öz izi görüyoruz Ülküyü dokuyoruz, ülküyü örüyoruz.   Benliğimiz Türklüktür gelişmez hiç bölüme Vargıya ermek için can veririz ölüme Gösterilen ereğe yel gibi koşuyoruz Türkçe düşünüyoruz, Türkçe konuşuyoruz.” (Bekman, 1935:97-98)   Dil Devrimi ile birlikte öz dile ve öze dönüldüğünü belirten Ahmet Kemâl Vural, bunu Atatürk’e borçlu olduğumuzu: “Şimdi nasıl değmesin, Türkün göklere başı, Ünle sona eriyor... Artık öz dil savaşı...   Öz dile dönüş demek: özüne dönüş demek... Atatürkün onurlu, sözüne dönüş demek...   Türk dilinin değer, her dilden çok... çok derin Koşuyoruz peşinden, güneş yüzlü Önderin   İçimizde çırpınan, sevinç kanatlanıyor. Çünkü ulusun bağrı, öz dili için yanıyor...” (Vural, 1935:97) mısralarıyla ortaya koyar.   Dil Devrimi ile birlikte bir dil savaşının başlatıldığına: “Savaş var, yine savaş! Düne dek haksız yere Aramıza sokulup yer bulan yad ellere,   Öz dilin özlemini gönülden duya duya; Savaş açtık bugün biz, Arapça ve Farsçaya.   El dilini kökünden çıkarıp atacağız, Yerine dilimizin özünü katacağız.” (Gündüz, 1935:100-101) diyerek dikkatimizi çeken Mustafa Gündüz, bu savaşa herkesi çağırır: “Arkadaş: öz diline doğru yürü, yaklaş, var Ve bil ki bundan sonra yad ellerle savaş var”   Türkçenin ana yurttan, Orta Asya’dan doğan Türkün kültür kaynağı olduğunu söyleyen Raif N. Giray, sonraları özgürlüğün yitirilişini: ... Koşmuş Arap ülkesinde, Fars ilinde dolaşmış, Ara sıra batı yurdu dillerine el açmış;   Şurdan, burdan devşirdiği bir karmaca dil demiş, Türkün köylü, şarlısına bunu öğren, bil demiş;   Koca budun bu yabancı dile kafa patlatmış, Kaç genç nesil bu uğurda saçlarını ağartmış.” (Giray, 1935 :99-100) mısralarıyla ortaya koyar. Kaç yüzyıl Türk ulusunun bundan ötürü yas tuttuğunu anlatan Giray, dilde öze dönüşü Atatürk’e borçlu olduğumuzu şöyle anlatır: “Ey Asyanın ortasından, Anayurtdan doğan dil! Şu soysallık evrenini yaltırığa boğan dil!...   Atatürkün armağanı, yol gösteren sözüsün; Türk demekse: sen demektir. Sen de Türk özüsün.” Ziya Atılgan, Dil Bayramı dolayısıyla yazdığı “Türk Dili” adlı şiirinde Dil Devrimi ile amacın gerçekleştirildiğini:   “Attık öz dil içinden Arap Acem sözünü, Anladık Türk dilinin arıklığı özünü, Bir dil ki kaynağı saf, doğuşu da evrensel, Ey Türk bil ki öz dilin bütün dillerden güzel” (Atılgan, 1935:101-102) dörtlüğüyle ortaya koyduktan sonra, yurttaşı da Dil Devrimi’ne az veya çok katkıda bulunmaya çağırır: “Büyüklüğüne senin yer üstü altı kanık, Dilinin değerine ister mi bilmem anık. Bu önemli savaşta ödev almalı, çok, az; Yurtdaş sen Türkçe konuş, Türkçe anlaş, Türkçe yaz.” Dil Devrimi ile neyin hedeflendiğini de Orhan Cura’nın şiirinden öğreniriz: “Her savaşta at kişneyip mızrak mızrak tokuşmaz İşte bugün en önemli bir savaşın ortasındayız. Bundan sonra Türk ilinde yabancı söz yaraşmaz. Öz Türk öz dil diyen yüksek bir ülkünün arkasındayız.” (Cura, 1935:102) Dil Devrimi şu gerçeği artık herkese öğretmiş ve kabul ettirmiştir: “Her yurtdaşa yakışan öz Türkçe konuşmaktır. Öz Türkçeyle konuşmak köylüye ulaşmaktır.” (Recep, 1935:103) Aydın şairlerimizin hemen yanında, halk ozanlarımızın da Dil Devrimi’ni destekleyen şiirler yazdıklarını görürüz. Âşık Memet bunlardan biridir ve Dil Bayramı dolayısıyla iki şiir yazar. (Kolcu, Yavaş, 2006 :258-259) Dil Devrimi’ni ve Atatürk’ün Dil Devrimi’ne katkısını konu alan ozan, şunları söyler: “Kutlu olsun Ulusum Dil bayramı Ana dilimize kavuştuk bugün Arabın Acemin attık dillerin Benlikle öz Türkçe konuştuk bugün   Türk ilinde duran hep Türk oğludur Öz yolumuz Atatürkün yoludur Kalbimizde dil sevinci doludur Memur köylü dilde birleştik bugün” (Memet, 1935 :104) Atatürk’ün ölümüyle Dil Devrimi sürdürülür, ancak çalışmalar değişik bir boyut kazanır. Öz Türkçecilik, yerini arı dilciliğe bırakır. Bütünüyle Türk olan bir Türkçenin peşine düşülür. Bu yeni durum da şiirimizde yer bulur: “Bilmiyorum Osmanlıca Ne Arapça ne de Farsça Anadilim Türkçe gülüm Kökten sürme yüzyıllarca.   Ilgıt ılgıt koşmalarım Yürek yürek coşmalarım Engelleri aşmalarım Halkça tüten anlatışta.   Türkçe açar toprağımız Türkçe kokar her dalımız Arı dilin arısıyız Öğünürüz öz kaldıkça.   Ulusçuyuz ötesi yok Türkçe sözün bitesi yok Atatürk’ün ölesi yok Dilde devrim yaşadıkça   Anadilim Türkçe gülüm Çamur tutmaz yücede gün Varol Türkçem özgürlüğüm Al bayrakta ay-yıldızca.” (Ertuğay, 1971:19)   Ancak Dil Devrimine karşı çıkanlar da yok değildir. Dil Devriminin gereği olan dili özleştirmr, yabancı sözcüklerden arındırma ve yeni kelime türetme yolu kimileri tarafından “Uydurmacılık” olarak nitelendirilir ve Dil Devrimine karşı çıkılır. Örneğin Nail Uçar: “Ana dille konuş, Ana dille yaz Yapma uydurma dil, diline uymaz Türkülerim, marşım, hepsi ondadır Anamın ninnisi, dili ondadır Olasılık bilmem, saptamak demem Bu dilim değildir, ona Türk demem Süt gibi anamdan emdim dilimi Uydurma dil boğar Ana dilimi.” (Uçar, 1979:32) Aynı konuda bir diğer eleştiri de Asaf Hâlet ÇELEBİ’den gelir. “rahat bırak beni eşek arım rahat bırak beni bay kıvırgıç bayan ividi evim sokaklarım sana yasak sen benim değilsin rüyalarımın harputun ecem öcüm bütün önemlerini kıvançları koy çuvalına başka yaramaz çocukları git korkutmağa başka kapıya” (Çelebi, 1983:15) diyerek Türkçenin özleşmesine ve dolayısıyla Dil Devrimine karşı çıkar. Türkçenin öz benliğini bulmada izlenen yol olan Dil Devrimi, her şeye rağmen varlığını sürdürmeye devam eder. Fazıl Hüsnü, “Dil’le Var Olmak” adlı şiirinde bu gerçeği şöyle ortaya koyar: “İstiklâl derken Yok olur bağımsızlığımız bizim Yok olur Hürriyet derken özgürlüğümüz.” (Dağlarca, 372) Sonuç Türk Dilinin özleşmesinde, arılaşmasında, benliğini bulmasında, Dil Devrimi ciddi bir adımdır. Bu adım Türkçe üzerine yazılan şiirlerde konu olarak işlenir. Dil Devriminin yansımaları, Türk Dili tarihi açısından oldukça önemlidir. Biz bu bildirimizde, şiir üzerinden bu önemi ortaya koymaya çalıştık. 1 Bu beyitin doğru yazılışı şöyle olmalıdır: “Hübûb eder gibi reftârınız ne hâlettir Aceb nesîm-i seherden mi âferîdesiniz” (Yürüyüşünüz rüzgârın esişi gibi, bu ne hâldir? Acaba seher rüzgârından mı yaratıldınız?)   Kaynakça Atılgan, Ziya, Türk Dili, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Âşık Mehmet, Dil Bayramı İçin (2) , Türk Dili, İlkteşrin 1935. Bekman, Münir Müeyyet, Dil Varlığın Temelidir, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Cura, Orhan, Yeni Dil Savaşımız İçin, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Şiirimiz ve Atatürk’ün Dil Devrimi 159 Çağlar, Behçet Kemâl, Dil Bayramı, Türk Dili, S.10, Birinci Teşrin 1934. Çelebi, Asaf Hâlet, İstanbulumun Dili, Türk Edebiyatı, S.120, Ekim 1983. Dağlarca, Fazıl Hüsnü, Türk Dil Kurumu Koçaklaması’ndan; Dil’le Var Olmak, Çağdaş Türk Dili, S. 8. Ertugay, Celâl, Varol Türkçem Özgürlüğüm, Türk Dili, S.241, Ekim 1971. Giray, Raif N., Öz Dilimiz, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Gündüz, Mustafa, Savaş Var, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Işıtman, İshak Refet, Atatürk Türkçesi, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Işıtman, İshak Refet, Atatürk Türkçesi, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Hasan Kolcu-Gürkan Yavaş, Türkçenin Şiiri Türk Edebiyatında Türkçe Üzerine Şiirler, Aydın Kitabevi, Ankara 2006. Korkmaz, Zeynep, Atatürk ve Türk Dili Belgeler, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1991. Recep, Dilimiz, Türk Dili, S.13, İlkteşrin 1935. Uçar, Nail, Ana Dilim, Türk Edebiyatı, S. 63, Ocak 1979. Ünaydın, Ruşen Eşref, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları: Hatıralar, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1954. Gökalp, Ziya, Lisân, Yeni Hayat, Evkâf-ı İslâmiyye Matbaası, İstanbul 1918.   Yrd. Doç Dr. Hasan Kolcu, Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi. Kaynak: Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (16) 2008 / 2: 150-159