Atatürk ve Matematik
“Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.” Mustafa Kemal Atatürk
ATATÜRK ve MATEMATİK
Atatürk, Türk Kurtuluş Savaşı’yla birlikte başlattığı eğitim ve bilim savaşını son nefesine kadar başarıyla devam ettirmiştir. Ulu Önder’in eğitim ve bilim alanında gerçekleştirdiği atılımlarla çok büyük başarılara ulaşılmıştır. Bu atılım hareketlerinden önceliği alan bilimlerden bir tanesi de matematiktir. Atatürk bu bilim alanında terimler türetmiş, kitap yazmış, gençlerin bu bilim alanında çalışmalarına bizzat öncülük yapmıştır.
Matematik; dil, ırk, din ve ülke tanımadan uygarlıklara zenginleşerek geçen sağlam, kullanışlı evrensel bir dildir. Birey için, toplum için, bilim için, teknoloji için vazgeçilmez değerdedir. Yayılma alanına ve derinliğine sınır konamayan bir bilimdir, bir sanattır.
Eski Yunanca matesis kelimesi matematik kelimesinin köküdür ve ben bilirim anlamına gelmektedir.
Daha sonradan sırasıyla bilim, bilgi ve öğrenme gibi anlamlara gelen máthema sözcüğünden türemiştir.
Mathematikós öğrenmekten hoşlanan anlamına gelir.
Osmanlı Türkçesinde ise matematiğe Riyaziye denilmiştir.
Matematik sözcüğü Türkçeye Fransızca mathématique sözcüğünden gelmiştir.
Atatürk’ün dil alanında yaptığı çalışmalar Türk eğitim ve bilim alanında yepyeni ufuklar açmış, eğitimin ve bilimin tüm topluma yayılmasında mihenk taşı oluştur. O Yeni Türk Alfabesiyle başlattığı devrimi her alanda devam ettirmiş ve Türk dilini her platformda geliştirmeyi hedef edinmiştir. Türkçe ile eğitim olmak üzere gerçekleştirdiği devrimlere bakıldığında Atatürk bilim alanındaki çalışmaları gerçekten övülmeye değerdir. Bu çalışmalardan matematik bilimi de hakkına düşeni almıştır.
Matematik adını nasıl almış ve riyaziye, bakın nasıl matematik olmuştur.
Türk Dili Kurultayı Komisyonlarında bir an;
Gazi, artık en büyük önemi terim komisyonlarına veriyordu. Bu komisyonlar ellerinden geldiği kadar cep kılavuzundan, taramalardan, derlemelerden, Divandan... Ve başka kaynaklardan araç alıp şaşılacak ölçüde çok terim uyduruyorlardı.
Gazi bu çalışma biçimini durduracak hiçbir emir vermedi. Ancak akşamları, konuşarak, komisyonlara sağlam prensipler aşılamaya bakıyordu:
• Doğu (İslam-Arap) kültürünün terimleri atılacak! Batı terimlerinin Türkçe karşılıkları aranacak.
• Bulunacak Türkçe karşılık Batı teriminin kavramını anlatabilmelidir. Karşılık, terimin kavramını anlatmıyorsa alınmayacak.
• Batı terimi Türk fonetiğine uygun imla (ortografi) ile millileştirilip alınacak; bu terim artık Türkçe sayılarak ortaokul ve lise öğretiminde kullanılacak.
Gazi bütün komisyonların hazırladığı uzun listeleri gözden geçiremezdi; buna vakti yoktu. Yalnız riyaziye (matematik) komisyonunun terimlerini kendi kontrolü altına almış, birer birer tartışmasını yaptırarak alınacak terimleri, Türk imlasıyla tespite çalışmıştı.
İlk terim riyaziye kelimesi idi. Komisyonun listesinde bu terime bir karşılık bulunmamıştı. Tartışma başladı:
Gazi: "Riyaziye nerden gelir, anlamı nedir?"
Komisyon Başkanı: "Efendim, riyazat'tan gelir, sofuların sıkı perhizi demektir."
Gazi: "Bunun Batı terimi nedir?"
Komisyon Başkanı: "Fransızcası mathematique, İngilizcesi mathematics, Almancası mathematik'tir, efendim."
Gazi: "Anlamı nedir?"
Komisyon başkanı: "Sayılabilen, ölçülebilen şeylerin sayılması, ölçülmesi yollarını araştıran birimler demektir."
Gazi: "Burada sofuların, perhizlerin işi yoktur. Bu terimin Türkçesi matematik'tir, efendim."
Terim, böyle bir tartışmadan sonra, matematik olarak alınmıştır.1
Matematik, insanın doğru düşünmesini, analiz ve sentez yapabilmesini sağlar. Bu ise başarının anahtarıdır.
Atatürk'ün yaşamında ilk olağanüstü başarısı, 1893 yılında, çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Bey2 O'nun adına "Kemal" ismini eklemiştir. Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesi'nde geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor :
" ... Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı sorular düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi, bir gün bana dedi ki:
- 'Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu, böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın "Mustafa Kemal" olsun. O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu.”
Atatürk'ün hayatını incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkar. Emperyalizme karşı açılan ve kazanılan Ulusal Kurtuluş Savaşı, Yeni Türkiye Devleti’nin kurulması ve ardından yapılan Türk Devrimleri. Kısacası modern bir ülke yaratmak uğruna yaşanan bir hayat. Atatürk bu elli yedi yıllık yaşamında birçok başarıya ve ilke imza atmayı başarmıştır. Sanırım bunun sırrı, matematiksel zekasında gizliydi. Yani yapacağı her işi önceden planlayıp, zamanında ve yerinde yapmasındaydı.
Atatürk’ün matematikle ne ölçüde uğraştığını, Türk Dil Kurum Başuzmanı Agop Dilaçar'ın3 10.11.1971 tarihli bir yazısında görüyoruz.
Agop Dilaçar anlatıyor:
"Geometri kitabını Atatürk, ölümünden bir buçuk yıl kadar önce Üçüncü Türk Dil Kurultayı’ndan hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi eliyle yazmıştır.
1936 Sonbaharında bir gün Atatürk beni, Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman’ın yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haşet Kitabevi’ne gönderip uygun gördüğümüz Fransızca Geometri kitaplarından bir tane aldırttı. Bunlar Atatürk’le birlikte gözden geçirildikten sonra, yazılacak Geometri kitabının genel tasarısı çizildi. Bir süre sonra ben ayrıldım ve kış aylarında Atatürk bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.”4
Atatürk, bunu, birtakım Fransızca geometri kitaplarını okuduktan sonra hazırlamış ve yapıt ilk kez 1937 yılında "Geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır"5
Bu 44 sayfalık yapıttaki üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, boyut, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, artı, eksi, çarp, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir.
Atatürk’ün dil çalışmalarını yakından izleme olanağı bulan tanınmış dil uzmanı Agop Dilaçar, Atatürk’ün yazdığı geometri kitabı üzerine şunları söylüyor:
“Atatürk hep matematikle uğraşırdı. Eski geometri terimleri çok ağdalı idi. Ben bile uzun uzun bu terimleri okuduğum halde, şimdikiler karşısında güçlüğünü daha iyi anlıyorum. Pedagojide bir gerçek var: Fikir yolunun açık olması, bir ipucunun bulunması lazımdır. Yoksa bir külçe gibi çöker. Müselles kelimesini ele alalım. Arapça okullarımızdan kaldırılmıştır. Sülüs’ten müstak (türetilmiş) bir kelime olduğunu öğrenici nasıl bilsin? Arapça yoğurucu bir dildir. Örneğin müsteşrik, şark kelimesinden gelmiş bir kelimedir. Önüne, ortasına, arkasına birtakım heceler eklenmiş. Bunun aslını bulmak bir Arapça gramer meselesidir. Okullarımızdan Arapça, Farsça kaldırılmış olduğundan, öğrenici “müselles”i kütle kelime olarak karşısında görecektir. “Üç” aklına gelmeyecektir. Ama müselles yerine üçgen dersek, bir üç var “Gen”, Atatürk’e göre “genişlik”ten alınmıştır. Bir ipucu var “Dörtgen”, dörtten gelmiştir. Bir ipucu vardır Eşit, denk anlamına gelen eş’ten gelmiştir. Ama müsavi Arapça bir kelimedir. Bu sebeple Atatürk’ün prensipleri burada da doğru idi. Onun için bu en ağdalı olan bilim dalını ele aldı ve kitabı örnek olarak bıraktı.”
Atatürk terim çalışmalarının ülkedeki etkilerini, fiili olarak da inceledi. Ülkedeki pek çok okulu ziyaret ederek öncelikle matematik derslerine girdi ve öğrencilerin dersteki başarılarını gözlemledi. 1937 yılında Kültür Bakanı Saffet Arıkan, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen, İsmail Hakkı Tekçe ve yaveri Naşit Mengü eşliğinde bir heyetle Sivas Lisesi’ne gitmişti lisenin 9-A sınıfında programdaki geometri (o zaman ki adıyla hendese) dersine girmiş bu derste bir kız öğrenciyi tahtaya kaldırmıştı. Öğrenci, tahtada çizdiği koşut iki çizginin, başka iki koşut çizgiyle kesişmesinden oluşan açıların Arapça adlarını söylemekte zorluk çekip yanlışlıklar yapınca durumdan etkilenen Atatürk tepki gösterdi. “Bu anlaşılmaz Arapça terimlerle, öğrencilere bilgi verilemez. Dersler, Türkçe yeni terimlerle anlatılmalıdır” diyerek tebeşiri eline aldı, tahtada çizimlerle ‘zaviye’nin karşılığı olarak ‘açı’, ‘dılı’nın karşılığı olarak ‘kenar’, ‘müselles’in karşılığı olarak ‘üçgen’ gibi Türkçe yeni terimleri kullanarak, birtakım geometri konularını bu arada Pisagor teoremini anlattı.6
Atatürk Sivas Lisesi'nde 9-A sınıfında geometri dersinde. (13 Kasım 1937)
Atatürk matematiğin hayatındaki yeri ve önemini şu sözlerle anlatmaktadır. “Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.”
Atatürk’ün matematiğe olan tutkusunu ve sayısal dünyaya olan yatkınlığını O'nun yaşamı boyunca kazandığı zaferlerin mayasında görmek mümkündür.
Dr. Tuna Yılmaz
1. Ahmet Cevat Emre, İki Neslin Tarihi, sayfa: 339-340
2. Yüzbaşı Mustafa Bey: Atatürk’ün, Selanik Askerî Rüştiyesinde Matematik öğretmenidir. Öğrencisinin yeteneklerini sezip O’na Kemal adını takmıştır. Bu şekilde O’nun kendisinden ve arkadaşlarından farklı ve üstün durumunu tesbit etmiş, O’na, daha iyiye, daha güzele doğru gitmek için sürekli bir teşvik nedeni sağlamıştır.
3. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkçe ile ilgili çalışmalarına verdiği katkılardan dolayı "Dilaçar" soyadını almıştır.
4. Agop Dilâçar, “Geometri” kitabının “Önsöz”ü, Türk Dil Kurumu Yayını, 1981, sayfa:5
5. Geometri, Türk Dil Kurumu Yayınları / Atatürk Dizisi: 4.Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1971, sayfa:5-7, I.
6. Ömer L. Örnekol’un Anıları, Bilim ve Teknik Dergisi, Kasım 1982, sayı: 180