*
15 Temmuz, kuşkusuz tüm Türkiye için bir yandan gururla anarken, bir yandan unutmak istediği bir gün. Şehit Ömer Halisdemir de, işte gururlu yanlarından. Ertesi gün gazetelerin yazdığı gibi o, darbenin seyrini değiştiren önemli isimlerden biriydi. Biraz sonra okuyacaklarınız arasında dediğim gibi de hepimiz gibi sıradan, kendine göre sıra dışı bir hayat yaşadı. İnsanlığın gözünü bürüyen değer addettiği şeyler onun hayatını elinden aldı. Ama madalyonun parlayan diğer yüzünden bakınca Halisdemir, şehitlik mertebesine ulaşma şansına nail olmuştu.
Her ne kadar o 15 Temmuz’da yeniden bir başka huzura doğmuş olsa da, bugün onun dünyaya göre 46. Yaş günü!
Kutlu olsun!
Çocukluğu
Ömer, 20 Şubat 1974’te, Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Çukurkuyu beldesinde, Fadimeana ve Hasan Hüseyin Halisdemir çiftinin yedi çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Doğduğu bu küçük beldede vatan sevgisiyle yetiştirilen Ömer, okuldan sonra hayvanlarının peşinde koşturan bir çoban olarak geçirdi çocukluğunu. Sevgi dolu ve başarılı bir çocuktu.
Belki sıradan, belki de sıra dışıydı çocukluğu ve sonrası. Nihayetinde onu hafızamıza kazıyan 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde vatanını canı pahasına koruduğu o an olacaktı. Evet, Ömer, ruhu başarıya, sevgiye doymayan bir çocuktu ve bir gün ülkesi için canından vazgeçecek ve şehit olacaktı…
Babası onun çocukluğunu ve sevgi dolu yanını bir gün kendisine uzatılan bir mikrofona şu cümlelerle anlatacağından şimdilerde habersizdi elbet:
“Çocukluğunda çok başarılı bir çocuktu. Hayvanları, doğayı çok severdi. Bütün okulları başarıyla okuyordu. Okuldan eve geldiğinde ve boş zamanlarında bana yardımcı olurdu. Hayvanları otlatırdı. Çok güçlü bir yapısı vardı. Benim en çok güç aldığım destek aldığım çocuğumdu.
Nasıl ki çocukken işte güçte en büyük yardımcımsa meslek sahibi olduğunda da en büyük destekçim oldu. Kardeşlerini çok severdi. Onlar için çok şey yaptı. Bütün kardeşlerine sahip çıktı. Beni ayakta tutan o çocuktu."
Ömer Halisdemir evlendi
Ömer, okullarını başarı ile bitirmiş, asker olmuştu. Büyütüldüğü vatan sevgisinin ağır basan yanından sonra başka bir meslek seçmesi şaşırtıcı olurdu doğrusu. 1999’da, Piyade Astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katılmıştı. Yurt içinde ve yurt dışında pek çok görevlerde bulunacaktı…
Hatice ile de hayatını birleştirmiş, iki çocukla da evliliklerini taçlandırmışlardı. Kızlarına Elifnur, oğullarına da Doğan Ertuğrul adını verdiler.
15 Temmuz günü
Ömer, görevinin başındaydı. Annesinin rahatsızlığı sebebiyle de arayı çok açmıyor, iki üç güne bir evini arıyordu. 15 Temmuz günü de aramıştı. Cuma günü babası balkonda otururken çalmıştı telefon. Doğduğu o küçük beldeye, Çukurkuyu’ya bir ev yaptırmayı çok istiyordu. Bunun için kredi çektiğini haber veriyordu babasına.
“Baba bankadan kredi çektim, bugün nöbetim var, cumartesi günü yola çıkar pazar günü gelirim, komutanımdan 1 gün izin aldım, salı günü döneceğim, çarşamba günü yurt dışı görevim var” dedi.
Baba yüreğinin hissiyatı mıdır bilinmez, yolda kaza filan olursa diye Hüseyin Bey; gelmesin diye düşünmüştü.
“Baba yola çıkacağım, belki 6 ay dönemem, görevdeyim” dedi Ömer. Hüseyin Bey, oğlunun sesini son kez duyduğundan habersizdi. Bu kez biz planlar yaparken hayatın yaptığı planların yanında, hainlerin planı ağır basacaktı.
Her şey olup bittikten sonra ise, Hüseyin Bey’in dudaklarından acı dolu bir gururla şu cümleler dökülecekti:
“Milletimi kurtarmış, vatanımı kurtarmış, bir çocuk feda etmişim. Allahıma dua ediyorum bana da böyle bir çocuk verdiği için. Acısı çok fazla ama yavrum kurtarmış."
Şehitliğe giden yol
15 Temmuz gecesi tarih yazacak olan Türkiye askeri darbe girişimi sırasında Ömer Halisdemir, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli astsubaydı. Burası darbe girişiminin en kritik noktalarındandı. Darbeci Özel Kuvvetler Birinci Tugay Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmek için plana göre bulunduğu Diyarbakır’dan Ankara’ya uçtu. Silopi’de görevli FETÖcü Terzi, saat 02.16 sularında, yanında tam teçhizatlı 40 asker ile komutanlığa gelmişti.
Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın makam aracı, Külliye’ye giden yolda, üç araç tarafından sıkıştırılmıştı. Tümgeneral Aksakallı, bu pusudan kurtulmayı başardı. Bir şeyler döndüğünü anlamış, üstüne Özel Kuvvetler Karargahı’nın da ele geçirilmek istendiğini öğrenmişti. Hemen telefona sarılıp karargahı aradı ve
“Ben oraya geliyorum. Kışlanın emniyetini sağlayın. İçeriye komutanlardan kimseyi almayın. Gerekirse ateş edin!” diye emir verdi.
Bu gecenin seyrini değiştireceğinden Halisdemir’in de haberi yoktu elbet. Ancak o da her Türk askeri gibi tetikte bekliyordu. Madalyonun bir başka yüzünden yansıyan bakışa göre, bu kez şehitlik mertebesi, onun şansıydı. Komutanı, Tümgeneral Zekai Aksakallı, karargahtan sonra askeri Halisdemir’i aramış ve emrini vermişti:
“Sana, vatanımız ve milletimiz adına tarihi bir görev veriyorum. Tuğgeneral Terzi, vatan hainidir; isyancıdır. Onu, karargaha girmeden öldür! Bunun sonunda şehadet var. Biliyorsun seninle 20 yıllık beraberliğimiz var. Hakkını helal et!”
İnsan kahramanlık hikayeleriyle, destanlarla kuşatılmış bir millete mensup olunca, korkuyu hiç duygular arasına dahil etmiyor tabii. Kuşkusuz Halisdemir’in de kaybedecek çok şeyi vardı, ailesi, sevdikleri, evlatları… Ama hiçbiri vatan kadar ehemmiyetli değildi. Daha da doğrusu, şu anda ona verilen görev, vatanının içinde bulunan o çok sevdiklerini de kapsıyordu…
Ömer Halisdemir şehit oldu
Hem zaman akmıyordu, hem de adeta durmuştu. Saat 02.16 sularında FETÖcü Terzi ve teçhizatlı ekibi komutanlığa ulaştığında, Halisdemir de Özel Kuvvetler Komutanlığı binası girişindeki ağaçlık alanda saklanmıştı. Helikopterden inip karargah binasına doğru yürüyen darbeci askerlerin arasına karıştı ve teçhizatlı 40 askerin arasından ustalıkla sıyrıldı. Tıpkı çobanlık yaptığı, babasına yardım ettiği çocuk yaşlarında gibi cevvaldi. Mesleğinin ruhundan çok ötesini taşıyordu. Darbe için kanlı elleriyle düğmeye basmış FETÖcü Tuğgeneral Terzi’ye 3 el ateş etti. Evet, kesinlikle her şey çok hızlı olmuştu; ama gerçekten bir yandan da zaman akmıyordu. Terzi yere yığılmıştı. Tüm bu karmaşa sırasında, Halisdemir koşarak uzaklaşmak isterken, Terzi’nin korumalarından Binbaşı Fatih Şahin ve Üsteğmen Mihrali Atmaca ile tam teçhizatlı darbeciler art arda tetiğe bastılar. Halisdemir’e, ilk etapta 15 el ateş edilmişti. Daha sonra hazırlanacak olan raporda, ilk kurşunu sıkanın FETÖcü Şahin olduğu anlaşılacaktı. Ayrıca Halisdemir’e toplamda 12 el ateş etmişti.
Halisdemir’in vurduğu FETÖ’cü Terzi, cuntacılar tarafından ivedilikle karargah binasına taşındı. Halisdemir de henüz ölmemişti; ağır yaralıydı. Halisdemir’in ağır yaralı bedeni, ağaçlık alandan karargah binasının önüne kadar taşındı. Bu sırada komutanlıkta görevli ambulans da gelmişti. Ancak ambulans, cuntacıların talimatı üzerine Halisdemir’e hiçbir müdahalede bulunamadı. Terzi ise, hemen helikopterle GATA’ya doğru yola çıkarılmıştı. Ancak kanlı elleriyle yolda öldü.
Halisdemir ise, onca kurşuna rağmen hala direniyordu. Ancak cuntacılar, onun ölmediğini anladıklarında canice ateş etmeye devam ettiler. FETÖ’cü Atmaca, o cani ellerin sahibiydi. Ve Halisdemir, bedenine saplanan 30 kurşunla şehit oldu!
Sonrası kulakları çınlatan bir gurur!
Darbe girişimi sonrası
Olay sonunda darbeci komutan Terzi ölmüştü. Yine darbe yanlısı astsubaylar Nedim Şahin ve Gökmen Ata da ölü eşe geçirildi. 36’sı ise, teslim alındı ve Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklandı.
Halisdemir, 16 Temmuz 2016'da Gölbaşı'da hayata gözlerini kapamış, kahraman bedeni 17 Temmuz'da çocukluğunun geçtiği yere, Çukurkuyu'ya defnedildi. Cumhurbaşkanı'ndan halka, kabri ziyaretçi akınına uğradı. Ve elbet, hiç unutulmayacaktı!
Bunların yanında ertesi gün neredeyse bütün gazeteler Halisdemir’den şöyle bahseden başlıklar ve manşetler attı:
“Darbe girişimini değiştiren isimlerden biri!” Bunun gibi daha pek çok gurur dolu an yaşandı Türkiye’nin dört bir yanından. Öncelikle hatırasına duyulan saygıdan Halisdemir’in vurulduğu yer, özel bir kaplama ile koruma altına alındı.
Şair Dursun Ali Erzincalı, Şehit Halisdemir’e ithafen, “30 Kuş” adını verdiği bir şiir yazdı. Bu şiire çekilen klipin ardından, aynı isimle şehidimizi anlatan bir kısa film de çekildi. Şehrindeki üniversiteye adı verildi. Keza ülkemizdeki birçok cadde, okul, öğrenci yurdu gibi yerlere de adı, yaşatılmak üzere verildi. Ağustos 2016’da da, Mersin’deki Şehitler Parkı’na, 4,60 metre uzunluğunda bir heykeli dikildi.
Kuşkusuz en anlamlı olanı, Niğde’de kendisi için bir hatıra ormanı oluşturulmuş olmasıydı. Çünkü kardeşi Soner Halisdemir’in beyanına göre, abisi doğayı çok seviyor ve hep
“Bir vatandaş bir tane ağaç diksin; en büyük isteğim bu!” diyordu…
Sevdiği ağaçların gölgesinde, vatanı için canından hiç düşünmeden vazgeçen, kuşkusuz geride sevdiklerine barış dolu bir ülke bıraktığını hayal eden bir Ömer Halisdemir geçti bu dünyadan…