Öldüren Kader Değil, Öldüren, Cehalet, Denetimsizlik, Hırsızlık

Öldüren Kader Değil, Öldüren, Cehalet, Denetimsizlik, Hırsızlık

ABONE OL
Aralık 8, 2023 18:21
Öldüren Kader Değil, Öldüren, Cehalet, Denetimsizlik, Hırsızlık
1

BEĞENDİM

ABONE OL

ÖNCER ÜNLÜ
BAŞYAZAR

Böyle büyük doğal afetlerden sonra kalem oynatmak zordur. Sorumluluk sahibi ve bir şeylerin uzun zamandır yanlış gittiğini gördüğünüz zaman da maalesef okurlar için acı gerçekleri tüm yalınlığıyla yazmak zorundasınız. Ama okur bundan ders çıkarır mı ? Orası da meçhul tabii.

Öncelikle siz değerli okurlara bir kaç bilgi vererek yazıya giriyorum, sonra gözlemlerimi aktaracağım.

Coğrafi olarak Türkiye’nin %92 si deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır. Bu da her zaman ülkenin çok az kısmı hariç her an her bölgede, deprem olabilir anlamına gelir.

Bunun yanı sıra ülkemiz en çok deprem olan yerler arasında da değildir. Dünyada en çok deprem olan yerler Japonya, Endonezya, Şili gibi ülkelerdir. Fakat şöyle bir acı gerçek var Türkiye depremden sonra Çin ve İran ile birlikte en çok can kaybının yaşandığı, en çok binanın yıkıldığı ülkeler sıralamasında ilk üçe girmektedir.

Bir ülkenin hangi yöntemlerle, Dünya’nın alt liglerinden, üst liglerine yükselmesi sır değilse, doğal afetlerin başında yer alan depreme karşı alınacak önlemler de sır değildir.

Ülkemiz zengin olma potansiyeline çok uzun yıllardır sahiptir  1938’den sonra gelen tüm tüm hükümetler üzerlerine düşen görevleri tam anlamıyla yapmamışlardır. Kendimi bildim bileli Türkiye, enflasyon, işsizlik, devalüasyon yoksulluk, rüşvet, adam kayırma, liyakatsızlık, hurafelerle boğuşup duruyor.

Size şunu soruyorum :

” Devlet ” nedir ?

İnsanların can ve mal güvenliğini sağlayacak, onlara huzur ve refah getirecek, halkına adalet tesis edecek, barış halinde yaşamalarını garantileyecek bir aygıttır.  Bu saydıklarım bu ülkede yaşayan herkes için ortak menfaatlardır. Bunlar bir devletin olmazsa olmaz sorumlulukları arasında yer alır.

Devlet organizasyonunda, kibir, hiyerarşik bozukluk, neopolitizm,nefret, inisiyatifsizlik, her hangi bir dinin oluşumları ortaya çıkmaz. Devlet organizasyonu her durumda eşit, adil, sorumluluğunun hesabını verecek kadar şeffaf, liyakatli yöneticilerin yer aldığı bir organizasyon olmalıdır.

Bu gününe kadar gelmiş geçmiş tüm yöneticiler ve onları kayıtsız ve şartsız destekleyen fanatikleri her başarısızlıklarında şunu söylemişlerdir:

” Gün birlik ve beraberlik olma günü, Devletin bekasını yıktırmayız, sanki yıkan var, başımıza ne geliyorsa dış güçler ” gibi argümanlarla çalışmışlardır.

Ben 50 yıldır bu plağı dinliyorum. Benden önceyi de okuyup araştırdığım zaman aynı plağın defalarca çalındığını gördüm.

Arkadaşlar şunu iyice belleyin. Devletin olması için önce insan denen varlığın olması gerekir. devlet canlı bir şey değildir. Onu bizler, sizler oluştururuz. İnsan olmazsa devlet ortaya çıkmaz.

Bir ülke düşünün ki; 1950’ler den itibaren bu güne kadar 18 tane imar affı çıkarmış. Sonuncusu da meclis komisyonlarının birinde bekliyor. Niye çıkarılmış iktidarlar devam etsin, oylar bize aksın diye. Var mı? bir bilimsel çalışma ! Ne gezer. Peki bu ülkenin vatandaşları ne yapmış. Neredeyse her 4 ya da 5  yılda nasıl olsa bu af çıkıyor diye tek katlı ev için ruhsat almış, gide gide katları üçe çıkarmış. Ya da iki kat için ruhsat almış evi zamanla dört kata çıkartmış. Kimse kusura bakmasın bunun da söylenmesi gerek.

Maalesef son depremle bu güzel ülkemizin 100 yıllık varlığı, kazanımı, biriktirdikleri, kapasitesi, engin olanakları da büyük bir darbe almıştır.

Yıllardır bu güzide ülkemizde afet uzmanları, mimar ve şehir planlamacıları, meslek odaları, dünya çapında isim yapmış saygın bilim adamları uyardı da uyardı. Sonuç, sıfıra sıfır, elde var sıfır. Niçin ? Çünkü  onlar tu kaka, bizden değil mantığıyla iş yürüyor her daim.

Şahsi çevresi çok geniş bir insanım bu nedenle de bol miktarda müteahhit tanıyorum. Üzülerek söylüyorum ki tanıdıklarımın bir çoğu mühendis değil. İçlerinde tatlıcı da var, kuyumcu da, boyacı da, kebapçı da. Asla şahısları ve meslekleri kerc etmiyorum fakat herkes kendi mesleğinde uzmanlaşmalı. Ülkeye bakıyorsun deyim yerindeyse dağ taş apartman ve plazalar, siteler. Böyle olunca da mantar gibi müteahhitler de olacak Allah’ın emri. zaten bir inşaat yapıp apartmanın altındaki büyük iş yerini de tık paraya sattılar mı, artık gelsin arsalar, paralar moduna hepsi giriyor.

Şimdi bakıyorum her gün bir kaç müteahhit tutuklanıyor. Binaları sadece bunlar mı yaptı ? Nerede ruhsatı verenler ? Nerede yapıyı kontrol edenler ? Buna benzer soruları çoğaltabilirsiniz.

Çok acı çekerek söylüyorum ki cahil ve yüzleşmeyi sevmeyen bir toplumuz. Bu da böyle devam edecek adım gibi eminim. Depremde bile adam kayırmacılık,, hırsızlıklar, çalıp çırpmalar devam etti ve ediyor. Her gün yazılı ve görsel medyada bu konularla ilgili sayısız örnekler var. Bu sütuna hangi birini yazayım ki! Okudukça, seyrettikçe insanlığımdan utanıyorum.

Dış güçler, dış güçler dediniz; gördünüz. Dış güçler nasıl ellerini taşın altına soktu. Siz ne yaptınız her gün birbirinizle sen, ben kavgası…

Eğer bir ülkede sağlıklı demokrasi varsa her yetişkin birey konuşmalı, sorumluluk çerçevesinde eleştirmeli, yanlışları ve hataları korkmadan söylemelidir. Hele acılı ve çaresiz günlerde. Devleti yönetenler de büyük bir sağduyu ve soğukkanlılıkla bunlardan kendilerine gereken dersleri çıkarmalıdır. Eğer ülkenizin gelişmesini, ileri ülkeler seviyesine gelmesini gerçekten istiyorsak bunu hep birlikte yapmalıyız. Bırakın acılı insanlar, konuşsun, eleştirsin, bunları sindirmek neye yarar? Kime fayda getirir ?

Şimdiye kadar dinlemediniz, bundan sonra bari saygın ilim adamlarını, meslek odalarını dinleyin!

Dinlenir mi ? Kendi adıma söylüyorum maalesef zor. İnşallah tükürdüğümü  yalarım ama zor.

Ben olmayı artık bırakın da gerçekten biz olmayı öğrenin…

Deprem bölgesinde canla başla çalışan, yurdumun her köşesinden bir şeyler göndermeye çalışan insanlarımın alınlarından öpüyorum.

Yöneticiler kendilerine sorsun acaba niçin insanlar Kızılay ve Afad’ı yardım için seçmiyor ?

Bunun yanıtını hiç değilse kendilerine versinler belki o zaman çözüm başlamış olur.

Şunu kesinlikle unutma sayın okur: Öldüren kader değil, öldüren cahillik, hırsızlık, denetimsizlik, kifayetsizlik.

Okurlarıma önerim büyük şairimiz M. Akif  ERSOY’ un  SAFAHAT kitabından ” Tevekkül ” şiirini bulun okuyun. Bakın bakalım ne yazmış.

NOT: Sitemiz geçenlerde ” Hacker ” lerin saldırısına uğradı ve 17 yıllık birikimimiz de gitti. Biz yılmadık  2 gün sonra ayağa kalkmaya başladık ve yakında siz okurlarımızın desteğiyle yeniden koşmaya başlayacağız. Bu hacklamayı yapanları Allah bildiği gibi yapsın diyorum umarım bir gün acınacak duruma da düşerler. Er geç ilahi adalet yerini bulacaktır. Bu arada bu olayda büyük hatası olan sunucu şirketine de yukarıdaki sözlerimi söylüyorum.

Yarından itibaren gündemi belirleyen tüm olayları 5 dakikalık periyotlarla ” Youtube” kanalımda yorumlamaya başlayacağım. Yorumlarımızı ” kozanbilgi.net” ten de izleyebilirsiniz.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP