İBRAHİM FAİK BAYAV
Arkadaş hem söylüyor hem soruyor:
''İslam toplumları olarak yüzlerce yıldır ne huzuru ne mutluluğu toplum olarak bulamadık. Kederler hep İslam toplumlarında kol geziyor. Peki nedenini hiç düşündük mü?''
Arkadaş düşünüyor mu?.. söylediği olayın nedenini bulmaya çalışıyor mu bilmem. Eğer düşünüyor acıların kederlerin nedenini bulmaya çalışıyorsa, bulamayacağını bilmeli. Çünkü İslam toplumunun acılardan ve kederlerden uzak olan toplum demek olduğunu henüz kavrayamamış.
Toplum ya da ülke içinde müslüman kişilerin acıya ve kedere düşmesi mümkündür. Bilmeden yapılan hatalar, acı ve kedere sebep olurlar. Lakin bu durum uzun sürmez; hataların anlaşılması ve terkedilmesi acı ve kederden kurtulmaya yol açar. Oluşan acı ve keder de hatanın kefareti olarak bilinip teselli olunur.
Müslüman bilinenlerin toplumunda oluşan acı ve keder uzun sürüyorsa, ya hataların hata olduğunu anlamaya fertlerin akılları yetmiyordur ya da hatalardan vazgeçmek işlerine gelmiyordur.
Öyleyse böyle topluma 'İslam toplumu' denmez.
Örnek: Ulaşım araçları yaygınlaştıkça, herkes araç sahibi olmak istiyor. Aracı kullanmayı bilenler kadar, bilmeyenler de trafiğe çıkıyorlar. Böylece kazaların sıklığı dikkati çekiyor. Yapılması gereken şey topluma kural konması, kuralların öğretilmesi ve benimsetilmesi faaliyetidir. Anlayan anlar. Anlamayana karşı da lakayt davranılırsa, fertlerin acı ve kedere uğraması mukadder olur. Mesela; direksiyon başında iken telefonla oynanmasın kuralı var. Kuralı önemsemeyen şöför, kaza yapıp insanları kedere düşürüyor. Ah keşke direksiyon başında telefonla oynamasaydım, ya da ah keşke telefonla oynamasaydı dövünmeleri, hatanın anlaşıldığına işarettir. Görenler ve haberdar olanlar bundan ders alacaklarından aynı hatanın işlenmesine fırsat verilmeyecektir. Trafik düzeni uygun biçimde işleyecektir. Peki ya ders alınmıyorsa?.. O zaman bunların oluşturduğu toplumda acı ve keder eksik olmayacaktır.
50 yıldır cehenneme benzer yaşam süren toplumlar var Ortadoğu'da. Mesela, Gazze. Çeşitli kanallardan, uçaklardan dökülen bombalarla harap olan binalar, parçalanan bedenler gösteriliyor. Rikkate gelenler gözyaşı dökerken, acıların dinmesi gerektiğini de seslendiriyorlar. Lakin, yok, mümkün olmuyor o yerlerde acıların bitmesi. Döktükleri bombalarla yıkım oluşturanlara lanet okunurken sebeplerini merak etmek kimsenin aklına gelmiyor. Namaz seccadelerinde ''kahrolsunlar'' bedduları okunuyor ne işe yarayacaksa artık? Ne yapılması gerekir sorusu sorulmuyor. Ve üzerlerinde 'müslüman' etiketi bulunuyor bunların.
Geçtiğimiz günlerde, İslam ülkesi bilinen Katar'da Ortadoğu'nun sorunlarının konuşulduğu toplantı yapıldı. Dert ve beladan kurtulamayan Gazze'ye huzur gelmesi Filistinliler için devlet kurulmasına bağlandı. Ne tuhaf!.. Filistinliler acı çekiyor, müslüman kimlikli efendiler bu acının İsrail içinde devlet kurulmak istendiği için oluştuğunun farkına varamıyor.
Müslüman bilinen toplumlardaki acı ve kederlerin nedenini merak eden arkadaş, insanların kendilerine sormasını, öz eleştiri yapılmasını istiyor. İstiyor da... Kur'an'ın yanlış mealleriyle bozulan zihinlerden çözüm çıkmayacağını anlayamıyor.